Translation of "Farklıdır" in Japanese

0.006 sec.

Examples of using "Farklıdır" in a sentence and their japanese translations:

Lezzetler farklıdır.

趣味は異なる。

O, öncekinden farklıdır.

彼は以前の彼とは違う。

Atlar eşeklerden farklıdır.

馬はロバと違います。

Beyzbol kriketten farklıdır.

野球はクリケットとは違う。

Her birey farklıdır.

個人はそれぞれ異なっている。

Atlar, eşeklerden farklıdır.

馬はロバと違う。

Londra'nın iklimi Tokyo'nunkinden farklıdır.

ロンドンの気候が東京と異なる。

Bill kardeşinden tamamen farklıdır.

ビルは彼の兄にはまったく似ていない。

Ölçümler bireyden bireye farklıdır.

スリーサイズは個人差がある。

Ülkeler kültür olarak farklıdır.

文化は国々によって異なる。

Onun cevabı benimkinden farklıdır.

彼の答えは私の答えと違っている。

Onun bisikleti bundan farklıdır.

彼の自転車はこの自転車とは違う。

Benim planım seninkinden farklıdır.

- 私の計画は君のとは違う。
- 私の計画はあなたのと違う。

Londra'daki iklim Tokyo'nunkinden farklıdır.

ロンドンの気候が東京と異なる。

Benim kameram seninkinden farklıdır.

私のカメラはあなたのとは違う。

Onların görüşleri benimkinden farklıdır.

彼らの意見は私のとは異なっている。

Tokyo'nun iklimi Londra'nınkinden farklıdır.

東京の気候はロンドンとは異なっている。

Benim fikrim sizinkinden farklıdır.

私の考えは君の考えと違う。

Kız kardeşler oldukça farklıdır.

あの姉妹はまったく似ていない。

Senin cevabın benimkinden farklıdır.

あなたの答えは私のとは違っている。

Benim fikrim seninkinden farklıdır.

- 僕の考えは君と異なる。
- 私の意見はあなたのとは違う。

Çoğu zaman disk, gezegenden farklıdır

ほとんどの場合 円盤は惑星とは異なり

Londra Tokyo'dan iklim olarak farklıdır.

ロンドンは気候が東京と異なる。

O iki fikir oldukça farklıdır.

その二つの考えはまったく別個のものだ。

Japonlar Amerikalılardan birçok yönden farklıdır.

日本人は多くの点でアメリカ人とちがう。

Okinawa, Japonya'dan kültürel olarak farklıdır.

沖縄は他の日本と文化的に異なる。

Şehirde yaşamak kırsalda yaşamaktan oldukça farklıdır.

街に住むのと田舎に住むのとは大違い。

İki ülke dinde ve kültürde farklıdır.

その両国は宗教と文化が違っている。

O bakımdan benim görüşüm sizinkinden farklıdır.

その点では私の意見は君のとは異なる。

O her bakımdan kız kardeşinden farklıdır.

彼女は姉とは1から10まで違う。

İki bölge dinde ve kültürde farklıdır.

両地域は宗教と文化が違っている。

İnsanoğlu, konuşma kabiliyeti bakımından hayvanlardan farklıdır.

人間は話す能力がある点で動物と異なる。

Bir şirketin yönetimi bir şirketin mülkiyetinden farklıdır.

会社を経営することと保有することとは違う。

Dünya suyu olmasından dolayı diğer gezegenlerden farklıdır.

地球は水があるという点でほかの惑星と違う。

Benim görüşüm sınıfımdaki diğer öğrencilerin çoğundan farklıdır.

私の意見は、クラスの大半の学生の意見とは異なる。

Bu yılın modaları geçen yılınkinden tamamen farklıdır.

今年のファッションは去年とはまったく違う。

Bu el yapımı eşyalar kalite olarak farklıdır.

これらの手作りの品は品質が違っている。

Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.

現代の車は初期の車と多くの点で異なる。

İnsanoğlu, konuşabilmeleri ve gülebilmeleri bakımından hayvanlardan farklıdır.

人間は話ができたり笑ったりすることができるという点で他の動物とは異なる。

Bu grupların topluluk içinde telefon kullanma kuralları farklıdır.

携帯電話の作法の前提は 共有されていないので

Japonya ve Çin pek çok yönden birbirinden farklıdır.

日本と中国はさまざまな点でお互いに異なっている。

İngiliz İngilizcesi Amerikan İngilizcesinden pek çok yönden farklıdır.

イギリス英語はアメリカ英語といろいろな点で異なる。

Sanırım onun hakkında uzun süre düşündüğünde o farklıdır.

長い目で見れば違ってくると思います。

İnsanlar düşünebildiğinden ve konuşabildiğinden dolayı diğer hayvanlardan farklıdır.

人間は考えたり話したりすることが出来ると言う点でほかの動物と違う。

Ne söylediğimiz ve ne demek istediğimiz genellikle oldukça farklıdır.

口と心は裏腹なことが多々ある。

Mahkemenin genç suçlulara karşı tavrı yetişkin suçlulara karşı tavrından farklıdır.

裁判所が未成年の犯罪者に対してとる姿勢は成人の犯罪者に対する姿勢とは異なる。

Eh, o bölgede, tabii ki işler erkekler ve kadınlar için farklıdır.

そこらへんは、男子と女子とでは違うんだってば。

Eksik bir kesme işareti var. "It's" ve"its" farklıdır. -- Biliyorum. Bir yazım hatasıydı.

「そこアポストロフィが抜けてる。it's と its は違うんだよ」「分かってる。打ち間違えただけ」