Translation of "Varmış" in German

0.005 sec.

Examples of using "Varmış" in a sentence and their german translations:

Dünya varmış!

Was für eine Erleichterung!

Midemde varmış gibi.

So fühlt sich mein Magen an.

O çoktan varmış olmalıydı.

Er müsste schon angekommen sein.

Onlar henüz varmış olmayacak.

Die werden noch nicht da sein.

Onun ağzı kulaklarına varmış.

Er grinste bis über beide Ohren.

Bu ormanda hayalet varmış.

Man glaubt, dass es in diesem Wald Geister gibt.

Ne zaman varmış olacağız?

Wann werden wir angekommen sein?

Şimdiye kadar eve varmış olmalı.

Um diese Zeit hätte er nach Hause kommen sollen.

Tom farkına varmış gibi görünmüyordu.

Tom schien nichts zu bemerken.

İleride bir kapı varmış gibi görünüyor.

Da vorne scheint eine Tür zu sein.

Ciğerlerimde cam kırıkları varmış gibi hissediyorum

Ich habe das Gefühl, Glasscherben in meiner Lunge zu haben

Roket şimdiye kadar aya varmış olacak.

Die Rakete sollte mittlerweile auf dem Mond angelangt sein.

Bir zamanlar güzel bir prenses varmış.

Es war einmal eine schöne Prinzessin.

Yüz yüze görüşmek istiyor, söyleyecekleri varmış.

- Er möchte es persönlich besprechen, er hat wohl einige Dinge zu sagen.
- Sie möchte es persönlich besprechen, sie hat wohl einige Dinge zu sagen.

Tom bir silahı varmış gibi yaptı.

Tom tat so, als hätte er eine Pistole.

Tom çok parası varmış gibi görünmeyi sever.

Tom tut gern so, als schwömme er im Geld.

- Tavrımda ne varmış?
- Davranışlarımda yanlış olan ne?

Was ist an meinen Manieren zu bemängeln?

Duydum ki yeni bir kız arkadaşın varmış.

Ich höre, du hast eine neue Freundin.

Bir zamanlar, Tango adında bir kedi varmış.

Es war einmal eine Katze, deren Name war Tango.

Bir zamanlar, Bu köyde yaşlı bir adam varmış.

Es war einmal ein alter Mann in diesem Dorf.

Nasıl oldu bilmiyorum, ama olacağı varmış belli ki.

Ich weiß nicht, wie es dazu kam, aber es war offenbar beabsichtigt.

Bu hayvanın, bazı kalıtsal sorunları varmış gibi görünüyor.

Es scheint da ein genetisches Problem mit diesem Tier zu geben.

Bu kek içinde peynir varmış gibi tat veriyor.

Dieser Kuchen schmeckt nach Käse.

Bir zamanlar köyün çıkışında küçük güzel bir ev varmış.

Es war einmal ein schönes Häuschen, ganz weit weg auf dem Lande.

Senin için olmayan hislerimi varmış gibi davranmaya devam edemem.

Ich kann nicht weiterhin so tun, als hätte ich Gefühle für dich, die eben nicht vorhanden sind.

Bir giriş daha varmış gibi görünüyor. Yılan içeriye muhtemelen böyle girdi.

Sieht nach einem weiteren Eingang aus. Vermutlich ist die Schlange hier hereingekommen.

Sanki yemek salonunda otururken yemek salonunun devamı varmış gibi görünüyordu duvarda

Es sah so aus, als hätte das Esszimmer eine Fortsetzung, während es im Esszimmer an der Wand saß.

Tom üç saat önce ayrıldı, o yüzden şimdiye kadar varmış olmalı.

Tom ist vor drei Stunden abgefahren, also sollte er jetzt schon angekommen sein.

Bir giriş daha varmış gibi görünüyor. Yılan da içeriye muhtemelen böyle girdi.

Sieht wie ein weiterer Eingang aus. Vermutlich ist die Schlange hier hereingekommen.

Bir zamanlar bir kral ve kraliçe ve de Sigurd adında çok güçlü ve aktif ve de yakışıklı oğulları varmış.

Es waren einmal ein König und eine Königin, die hatten einen Sohn mit Namen Siegfried; der war munter und stark und hübsch anzusehen.