Translation of "Kazanmak" in German

0.005 sec.

Examples of using "Kazanmak" in a sentence and their german translations:

Kazanmak zorundayım.

- Ich muss gewinnen.
- Ich muss siegen.

Kazanmak istiyorum.

- Ich will gewinnen.
- Ich will siegen.

Kazanmak istedim.

Ich wollte gewinnen.

Gerçekten kazanmak istemedim.

Ich wollte nicht wirklich gewinnen.

Kazanmak için buradayım.

- Ich bin hier, um zu siegen.
- Ich bin zum Gewinnen hier.

Sadece kazanmak istiyorum.

- Ich möchte einfach gewinnen.
- Ich möchte bloß gewinnen.

Kazanmak hoşuma gidiyor.

Ich liebe es zu gewinnen.

Elbette kazanmak istiyoruz.

Natürlich wollen wir gewinnen.

Para kazanmak için çalışırız.

Wir arbeiten, um Geld zu verdienen.

Gerçekten kazanmak istiyor musun?

Willst du wirklich gewinnen?

Hepimiz kazanmak için çalışıyoruz.

Wir versuchen alle zu gewinnen.

Kazanmak her şey değildir.

Gewinnen ist nicht alles.

Onlar para kazanmak istiyorlardı.

Sie wollten Geld verdienen.

Tom maçı kazanmak zorunda.

Tom muss das Match gewinnen.

Istedikleri yatarak para kazanmak değil

Sie wollen kein Geld verdienen, indem sie sich hinlegen

Nobel Ödülünü kazanmak benim hayalim.

Es ist mein Traum, einen Nobelpreis zu gewinnen.

Zaman kazanmak için bilgisayar kullandık.

Wir haben den Computer verwendet, um Zeit zu sparen.

Daha çok para kazanmak istiyorum.

Ich möchte mehr Geld verdienen.

Ne kadar para kazanmak istersin?

Wie viel Geld wollen Sie verdienen?

Ben kendi hayatımı kazanmak zorundayım.

Ich muss mir selbst mein Brot verdienen.

Ben çok para kazanmak istiyorum.

Ich möchte eine Menge Geld verdienen.

Kazanmak için olasılık % 0.001'dir

Die Wahrscheinlichkeit zu gewinnen beträgt 0,001 %.

Ödülü kazanmak istedim ama başaramadım.

Ich wollte diesen Preis erringen, doch es gelang mir nicht.

O,koşu yarışını kazanmak istiyor.

Sie will den Wettlauf gewinnen.

Para kazanmak için her şeyi yaptılar.

- Sie taten alles, um an Geld zu kommen.
- Sie probierten alles, um an Geld zu kommen.

Hayatında bir amacı var, para kazanmak.

Er hat nur ein Lebensziel: Geld verdienen.

Çok para kazanmak için çok çalıştı.

Er arbeitete hart, um eine Menge Geld zu verdienen.

O para kazanmak için çok çalıştı.

Um Geld zu verdienen, arbeitete er viel.

Tom kazanmak için ne gerekiyorsa yapacak.

Tom wird nichts unversucht lassen, um zu gewinnen.

Para kazanmak için paraya ihtiyacın var.

Zum Geldverdienen braucht man Geld.

Tom zaman kazanmak zorunda olduğunu biliyor.

Tom weiß, dass er Zeit schinden muss.

Tom kazanmak için her şeyi yapardı.

Tom würde alles tun, um zu gewinnen.

Kazanmak önemli olan tek şey değildir.

Gewinnen ist nicht alles.

Tom çabucak çok para kazanmak istedi.

Tom wollte schnell viel Geld verdienen.

Bir kupa kazanmak Tom'u mutlu etti.

Der Pokalgewinn beglückte Tom.

O para kazanmak için her şeyi yapacak.

- Um sich Geld zu verschaffen, ist er bereit alles zu tun.
- Um Geld zu machen, täte er alles.
- Um Geld zu machen, würde er alles tun.

Adam güç kazanmak için çok para kullandı.

Der Mann setzte viel Geld ein, um an Macht zu gewinnen.

Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.

- Er ist nicht hoch genug gesprungen um einen Preis zu gewinnen.
- Er sprang nicht hoch genug, um einen Preis zu gewinnen.

Piyango kazanmak, para kazanmanın kolay bir yoludur.

Im Lotto gewinnen ist leicht verdientes Geld.

Kısa zamanda çok para kazanmak kolay değildi.

Es war nicht einfach, viel Geld in kurzer Zeit zu verdienen.

Ayda bir milyon yen kazanmak kesinlikle olanaksızdır.

- Es ist keineswegs unmöglich, monatlich eine Million Yen zu verdienen.
- Es ist keinesfalls unmöglich, im Monat eine Million Yen zu verdienen.

Çok para kazanmak için bir yol bulmalıyım.

Ich muss eine Möglichkeit finden, um viel Geld zu verdienen.

Hayatta kazanmak istiyorsan o zaman kalbini dinle!

Wenn du im Leben gewinnen willst, dann höre auf dein Herz!

Seni kaybetmeyi başaranı, asla kazanmak için uğraşmayacaksın.

Wer es schafft, dich zu verlieren, hinter dem musst du nicht herlaufen, um ihn wiederzugewinnen.

- Para kazanmak onun dinidir.
- Onun dini para kazanmaktır.

Geld verdienen ist seine Religion.

- Hayatını kazanmak için çok çalışır.
- Ekmeğini taştan çıkarıyor.

Er arbeitet hart, um seinen Lebensunterhalt zu verdienen.

O bu ödülü kazanmak için her şeyi denedi.

- Er hat alles versucht, um diesen Preis zu gewinnen.
- Er versuchte alles, um diesen Preis zu gewinnen.

Biz biraz para kazanmak için bir yol bulmalıyız.

Wir müssen uns eine Möglichkeit überlegen, wie wir etwas Geld verdienen.

Ben sadece bunu biraz para kazanmak için yaptım.

Ich habe das nur getan, um etwas Geld zu verdienen.

Kişisel bilgisayar satın almak için para kazanmak zorundayım.

Ich muss Geld verdienen, um mir einen PC kaufen zu können.

O daha fazla para kazanmak için Fransızca öğreniyor.

Er lernt Französisch, um mehr Geld zu verdienen.

Bir bilgisayar alabilmem için biraz para kazanmak zorundayım.

Ich muss Geld verdienen, um mir einen PC kaufen zu können.

Çok para kazanmak için bir yol bulmak zorundayım.

Ich muss eine Möglichkeit finden, um viel Geld zu verdienen.

Kapitalizmin övüncü bu. Çalışmak ve başkalarının parasıyla para kazanmak.

Es ist der Triumph des Kapitalismus, mit dem Geld anderer Geld zu verdienen.

İndirime hak kazanmak için ne kadar erken rezervasyon yapmalıyım?

Wie frühzeitig muss ich reservieren, um den Preisnachlass zu bekommen?

Her savaşı kazanmak mümkündür, ancak yine de savaşı kaybedersiniz.

Man kann in jeder Schlacht siegen und doch der Verlierer des Krieges sein.

Onun gibi biri için başkanlık seçimini kazanmak kolay olacaktır.

Die Präsidentschaftswahlen gewinnen ist für jemanden wie ihn ein leichtes Spiel.

Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.

Der Wahlsieg war ein großer Triumph für die Partei des Kandidaten.

- Zaman kazanmak için ne yapmalıyım?
- Zaman tasarrufu yapmak için ne yapmalıyım?

- Was sollte ich tun, um Zeit zu sparen?
- Was kann ich tun, um Zeit zu sparen?

Eğer para kazanmak için buradaysan, Amerika bulunmak için hoş bir yer.

Es ist wundervoll in Amerika zu sein, wenn man hier ist, um Geld zu verdienen.

Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

Um sein Publikum für sich zu gewinnen, griff der Redner auf die Anwendung rhetorischer Techniken zurück, die er in seinen Kommunikationskursen gelernt hatte.

Bir el daha poker oynayalım. Paramı geri kazanmak için bir şans istiyorum.

Lasst uns noch eine Runde Poker spielen! Ich will eine Chance haben, mein Geld zurückzugewinnen.

En büyük kabahat, Birleşik Devletler'de bankacılık sistemi kurup çalışmadan para kazanmak, öyle mi?

in den Vereinigten Staaten sei die Schaffung eines Bankensystems mit nicht dem Gemeinwohl dienender Geldschöpfung.