Translation of "Birbirine" in German

0.005 sec.

Examples of using "Birbirine" in a sentence and their german translations:

birbirine doğru yaklaştıralım

kommen wir uns näher

Onlar birbirine aşık.

Sie sind ineinander verliebt.

Onlar birbirine takıldı.

Sie zogen einander auf.

Dişlerim soğuktan birbirine vurdu.

Meine Zähne klapperten vor Kälte.

Bunların hepsi birbirine benziyor.

Die sind doch alle gleich.

İki köy birbirine bitişiktir.

Die beiden Dörfer grenzen aneinander.

İki olay birbirine bağlı.

Diese zwei Fälle sind miteinander verbunden.

İki leydi birbirine gülümsedi.

- Die zwei Damen lächelten einander an.
- Die zwei Damen lächelten einander zu.

Üç genç birbirine baktı.

Die drei Jungen schauten sich an.

Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.

Sie presste ihre Lippen fest zusammen.

Tüm paraboller birbirine benzer.

Alle Parabeln sind einander ähnlich.

İki kabloyu birbirine bağla.

Verbinde die beiden Kabel miteinander.

Fikirler birbirine yakın olduğu için

und dieselben Ansichten hat.

Kitabın iki sayfası birbirine yapışmış.

Zwei Seiten des Buches klebten zusammen.

İki cadde birbirine paralel çalışır.

Die beiden Straßen laufen parallel zu einander.

İki erkek kardeş birbirine gülümsedi.

Die zwei Brüder lachten sich an.

Tom ve Mary birbirine kızgındılar.

Tom und Maria waren wütend aufeinander.

Onların sesleri telefonda birbirine benziyor.

Ihre Stimmen ähneln sich am Telefon.

Onlar neşeyle birbirine su sıçrattı.

Sie planschten ausgelassen miteinander.

Bu iki parça birbirine uyuyor.

Die zwei Stücke da passen zusammen.

Bu iki parça birbirine uymuyor.

Die zwei Stücke hier passen nicht zusammen.

Denizin ve gökyüzünün renkleri birbirine karışıyor.

Die Farben der See und des Himmels gingen ineinander über.

Yerçekimi, nesnelerin birbirine çekildiği doğal güçtür.

Gravitation ist die Naturkraft, mit der sich Gegenstände gegenseitig anziehen.

Baba ve oğlu birbirine çok benziyordu.

Der Vater und sein Sohn waren sich sehr ähnlich.

İki erkek kardeş birbirine çok benzer.

Die zwei Brüder sind sich sehr ähnlich.

Endonezya bayrağı ile Polonya'nınki birbirine benziyor.

Die Flaggen Indonesiens und Polens ähneln sich.

Tom ve Mary gergince birbirine baktı.

Tom und Maria sahen sich nervös an.

Tom ve Mary sessizce birbirine baktı.

Tom und Maria sahen sich schweigend an.

Tom ve Mary pencereden birbirine baktı.

Tom und Maria sahen sich durch das Fenster an.

Tom ve Mary endişeyle birbirine baktı.

Tom und Maria sahen sich besorgt an.

Tom ve Mary birbirine güvensizlikle baktı.

Tom und Maria sahen einander ungläubig an.

Tom ve Mary birbirine şüpheyle baktı.

Tom und Maria sahen sich argwöhnisch an.

Tom ve Mary birbirine kafa salladı.

Tom und Maria nickten einander zu.

Kaliforniya ve Nevada birbirine sınır komşusudur.

Kalifornien und Nevada grenzen aneinander.

Bilim ve sanat burada birbirine dokunuyor biraz

Wissenschaft und Kunst berühren sich hier

İki ahtapotun birbirine yakın durması çok nadirdir.

Es ist sehr selten, zwei Kraken nahe beieinander zu sehen.

İlk bakışta bu iki otobüs birbirine benziyor.

Auf den ersten Blick ähneln sich die beiden Busse.

Tom ve Mary kasten birbirine kafa salladı.

Tom und Maria nicken einander wissend zu.

Tom ve Mary birbirine çok yakın duruyordu.

Tom und Maria standen sehr dicht beieinander.

Tom ve Mary neşeyle birbirine su sıçrattı.

Tom und Maria planschten miteinander.

Ken ve erkek kardeşi birbirine çok benzer.

Ken und sein Bruder sehen sich sehr ähnlich.

Süveyş Kanalı, Akdeniz ve Kızıldeniz'i birbirine bağlar.

Der Suezkanal verbindet das Mittelmeer mit dem Roten Meer.

Aslında yaptığım tek şey bu dalları birbirine sarmak.

Ich flechte einfach all diese Äste zusammen.

Paul'ün üç oğlu var. Onlar birbirine çok benziyor.

- Paul hat drei Söhne. Sie gleichen sich sehr.
- Paul hat drei Söhne. Sie sehen sich sehr ähnlich.

Tom ve Mary birbirine baktı ve omuz silkti.

Tom und Maria sahen einander schulterzuckend an.

Tom ve Mary yüzlerindeki ilgili ifadelerle birbirine baktı.

Tom und Maria sahen sich mit besorgter Miene an.

Tom ve Mary birbirine çok yakın kanepeye oturdu.

Tom und Maria saßen sehr dicht beieinander auf dem Sofa.

Tom ve Mary bir an için birbirine baktı.

Tom und Maria sahen einander einen Augenblick lang an.

Tom ve Mary koltukta birbirine çok yakın oturuyordu.

Tom und Mary saßen eng beieinander auf dem Sofa.

Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.

Tatoeba ist wirklich mehrsprachig. Alle Sprachen sind miteinander verbunden.

Yeni tünel Büyük Britanya ile Fransa'yı birbirine bağlayacak.

Der neue Tunnel wird Großbritannien mit Frankreich verbinden.

Tom bulmaca parçalarını birbirine geçirmek için zorlamaya çalıştı.

Tom versuchte, die Puzzleteile mit Gewalt zusammenzustecken.

Trans-Sibirya Demiryolları, Moskova ile Vladivostok'u birbirine bağlar.

Die transsibirische Eisenbahn verbindet Moskau mit Wladiwostok.

Bu sabah uyandığınızda göz kapaklarınız birbirine yapışmış mıydı?

Waren Ihre Augen heute Morgen verklebt, als Sie aufgewacht sind?

Tom ve Mary birbirine baktı ve sonra da tekrar John'a baktılar.

Tom und Maria sahen einander an; dann blickten sie zurück zu Johannes.

Tüm mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aile kendi yolunda mutsuzdur.

- Alle glücklichen Familien ähneln sich. Alle unglücklichen Familien sind auf ihre eigene Weise unglücklich.
- Alle glücklichen Familien sind gleich. Jede unglückliche Familie aber ist in ihrer eigenen Art und Weise unglücklich.

- İki kar tanesi tam olarak benzer değildir.
- Hiçbir kar tanesi birbirine benzemez.

Keine Schneeflocke gleicht einer anderen.

İki arkadaşın kalpleri birbirine benzemeli. Diğer her şey farklı olsa da olur.

Zwei Freunde müssen sich im Herzen ähneln. In allem anderen können sie grundlegend verschieden sein.

Fakat burada, uzak akrabalarla birbirine tamamen yabancı olanlar yıldızların altında su içip yıkanıyor.

Aber hier finden sich entfernte Verwandte und völlig Fremde zum Trinken und Baden unter den Sternen ein.