Translation of "Başına" in German

0.008 sec.

Examples of using "Başına" in a sentence and their german translations:

Haydi iş başına.

- Mach dich einfach an die Arbeit!
- Mach dich einfach ans Werk!

Herkesin başına gelebilir.

- Das könnte jedem widerfahren.
- Das könnte jedem passieren.

- Sofraya!
- Sofra başına!

Zu Tisch!

Kendi başına olmayacaksın.

Du wirst nicht auf dich allein gestellt sein.

Tarlaya tek başına gidebiliyorken

Während Sie alleine auf das Feld gehen können

Onların başına gelmiş miydi?

Ist es ihnen passiert?

Piyanoyu tek başına kaldıramazsın.

- Du kannst das Klavier nicht allein heben.
- Sie können das Klavier nicht allein heben.

O tek başına ağlıyordu.

Sie weinte allein.

Tek başına orada yaşadı.

Er lebte da allein.

Onu kendi başına yap!

Mache es selber!

O tek başına geldi.

Sie kam allein.

O şimdi kendi başına.

Er ist jetzt auf sich allein gestellt.

Anne tek başına yaşıyor.

Meine Mutter lebt allein.

Tom yalnız başına yürüdü.

Tom ging alleine.

O kendi başına davranıyor.

Er handelt auf eigene Faust.

O tek başına gitmemeli.

Sie sollte nicht alleine gehen.

Ormanda yalnız başına yaşadı.

Er wohnte allein im Wald.

Tom kendi başına geldi.

Tom kam allein.

Mary tek başına geldi.

Maria kam allein.

Bu herkesin başına gelebilir.

- Das kann doch jedem passieren.
- Das kann jedem passieren.

Tek başına dünyayı kurtaramazsın.

Du kannst die Welt nicht im Alleingang retten.

Tek başına olmak isterim.

Ich möchte allein sein.

Tek başına oraya gitmemelisin.

Du solltest dort nicht alleine hingehen.

Tom artık kendi başına.

Tom ist jetzt auf sich allein gestellt.

Onu tek başına yap.

- Mach es selber!
- Mache das selbst!

Onu tek başına yapsın.

Soll er es allein tun!

Oruç başına mı vurdu?

Hat dir das Fasten den Verstand benebelt?

Ormanda tek başına yaşıyor.

Er lebt alleine im Wald.

Kendi başına Meksika'ya gitti.

Sie ist alleine nach Mexiko gegangen.

Kendi başına karar vermelisin.

- Du musst selbst eine Entscheidung treffen.
- Sie müssen selbst entscheiden.

Tom tek başına gitmeyecek.

Tom geht nicht allein.

Tom tamamen tek başına.

Tom ist ganz allein.

Gerçekten tek başına gitmeliydin.

Du hättest wirklich allein gehen sollen.

Hepimizin başına bela getireceksin.

- Du wirst uns alle in Schwierigkeiten bringen.
- Ihr werdet uns alle in Schwierigkeiten bringen.
- Sie werden uns alle in Schwierigkeiten bringen.

Büyükannem tek başına yaşıyor.

Meine Großmutter lebt allein.

Tek başına sinemaya gitti.

Sie ging allein ins Kino.

O, kendi başına uyandı.

Sie wachte von allein auf.

Eve tek başına gitme.

Geh nicht allein nach Hause.

Kendi başına mı yaşıyorsun?

- Wohnen Sie allein?
- Wohnst du allein?

Tom bilgisayarının başına geçti.

Tom setzte sich an seinen Rechner.

Tom evde tek başına.

Tom ist allein zu Hause.

Tek başına olmayı seviyor.

Sie ist gern allein.

- Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
- Yaşlı adam kendi başına yaşamaktadır.

- Der alte Mann lebt alleine.
- Der alte Mann lebt allein.

- O tek başına yurt dışına gitti.
- Tek başına yurtdışına çıktı.

- Er ist allein ins Ausland gegangen.
- Er ist allein ins Ausland gefahren.

- Bunu tek başına idare edemezsin.
- Bununla tek başına başa çıkamazsın.

Du wirst nicht allein damit fertig.

- Burada yalnız mısın?
- Burada yalnız başına mısın?
- Burada tek başına mısın?

- Bist du allein hier?
- Sind Sie allein hier?

Başına fes takmış kişiler anlatır

erzählt Leuten, die einen Fez tragen

Siz Türk Tarih Kurumunun başına

Sie gehen zur türkischen historischen Gesellschaft

Kendi başına aşılamayacak bir hastalıktır

ist eine Krankheit, die allein nicht überwunden werden kann

Kadınların tek başına sokakta dolaşması

Frauen gehen alleine auf der Straße

Bunu tek başına mı yaptın?

- Haben Sie das selbst gemacht?
- Hast du das allein gemacht?
- Hast du das selbst getan?

Sevgi ile tek başına yaşayamazsın.

Man kann nicht von Liebe allein leben.

Tek başına yaşamayı nasıl buluyorsun?

Wie gefällt es dir, allein zu leben?

Dick kendi başına gitmeyi planlıyor.

Dick hat vor, allein zu gehen.

Yaşlı adam tek başına yaşadı.

Der alte Mann lebte allein.

Gece tek başına dışarı çıkmamalı.

Sie sollte nachts nicht allein fortgehen.

O tabloyu tek başına taşıdı.

- Sie hat diesen Tisch allein getragen.
- Sie trug diesen Tisch allein.

O, ormanda tek başına yaşar.

Er lebt allein im Wald.

Onu ona tek başına yaptırma.

Lass ihn das nicht alleine machen!

O, burada tek başına kaldı.

Sie blieb allein hier.

Tom buraya kendi başına geldi.

Tom ist alleine hierhergekommen.

Tom yalnız başına yemek yedi.

- Tom aß allein.
- Tom hat allein gegessen.

Odasını kendi başına aramak zorundaydı.

Er musste allein nach seinem Zimmer suchen.

Tek başına onu yapmış olamaz.

Er kann es nicht alleine gemacht haben.

Bu tabloyu kendi başına taşıdı.

Sie hat diesen Tisch allein getragen.

O kendi başına hareket ediyor.

Sie handelt auf eigene Faust.

Tek başına yürüyüşe gitmeyi sever.

Sie geht gerne allein spazieren.

Bu evde tek başına yaşar.

Sie lebt alleine in diesem Haus.

Kırsalda tamamen yalnız başına yaşar.

Er lebt allein auf dem Land.

O, başına bela gelmesini istemedi.

Sie wollte nicht in Schwierigkeiten kommen.

O, başına bela gelmesini istemiyor.

Er will nicht in Schwierigkeiten kommen.

Bu evde tek başına yaşıyorum.

Ich wohne allein in diesem Haus.

Oraya tek başına gitmek istemeyebilirsin.

- Du solltest vielleicht nicht allein dorthin gehen.
- Sie sollten vielleicht nicht allein dorthin gehen.
- Du solltest dich vielleicht nicht allein dorthin begeben.
- Sie sollten sich vielleicht nicht allein dorthin begeben.

Gece tek başına dışarı çıkmamalısın.

- Du solltest nachts nicht allein ausgehen.
- Sie sollten nachts nicht allein ausgehen.
- Du solltest des Nachts nicht allein ausgehen.
- Sie sollten des Nachts nicht allein ausgehen.

Eve arabayla tek başına gidebilirsin.

- Du könntest allein nach Hause fahren.
- Ihr könntet allein nach Hause fahren.
- Sie könnten allein nach Hause fahren.

Mary kendi başına seyahat ediyor.

Maria reist allein.

Tom tek başına seyahat ediyor.

Tom reist allein.

Tom ormanda tek başına yaşıyordu.

Tom lebte allein im Wald.

Tom ormanda tek başına yaşıyor.

Tom lebt allein im Wald.

Tom tek başına orada yaşadı.

Tom lebte dort ganz allein.

Tom başına soğuk su döktü.

Tom goss sich kaltes Wasser über den Kopf.

Üzülme, o herkesin başına gelir.

- Mach dir nichts draus! Das passiert jedem.
- Mach dir nichts draus! Das passiert jedem mal.

Bugün tek başına mı geldin?

Bist du heute alleine gekommen?

Marie hepsini tek başına yapmalıydı.

Maria musste alles selbst machen.

Tom ayakkabılarını tek başına bağlayamaz.

Tom kann sich nicht die Schnürsenkel zubinden.

Tek başına oraya gitmediğine sevindim.

Ich bin froh, dass du da nicht allein dorthin gegangen bist.

Bunu tek başına yapmaya çalışma.

Versuch das niemals selbst.

O, işi tek başına yaptı.

Sie hat die Arbeit allein getan.

Hiroko orada tek başına oturdu.

Hiroko saß dort ganz alleine.

Tom işte tek başına çalıştı.

Tom arbeitete alleine.

Tom orada tek başına yaşadı.

Tom lebte dort alleine.

O, orada tek başına yaşadı.

Sie wohnte allein dort.

O, otoparkta tek başına duruyordu.

Sie stand allein auf dem Parkplatz.

O tek başına kahvaltı yedi.

Er hat alleine gefrühstückt.