Translation of "Onların" in German

0.008 sec.

Examples of using "Onların" in a sentence and their german translations:

Köpek onların.

Der Hund gehört ihnen.

- Onların parasını istemiyorum.
- Onların parasını istemem.

Ich will ihr Geld nicht.

- Onların düğünü yarın.
- Onların düğünleri yarın.

Ihre Hochzeit ist morgen.

- Onların sözleşmelerini sansürlemem.
- Onların makalelerini sansürlemem.

Ich zensiere ihre Artikel nicht.

- O onların işi.
- Onların işi bu.

Das ist deren Angelegenheit.

- O onların taktiği.
- Onların stratejisi bu.

Das ist ihre Strategie.

- Ben onların acılarını hissediyorum.
- Onların acısını hissediyorum.

Ich kenne ihren Schmerz.

- Onların hiçbirinden hoşlanmıyorum.
- Ben onların hiçbirini sevmiyorum.

- Ich mag keinen davon.
- Ich mag keinen von ihnen.

- Ben onların hepsini seviyorum.
- Onların hepsini seviyorum.

- Ich mag sie alle.
- Die mag ich alle.

- Onların yedi çocukları vardı.
- Onların yedi çocuğu vardı.
- Onların yedi çocuğu oldu.

Sie hatten sieben Kinder.

Onların hepsi asabi.

Sie sind alle reizbar.

Onların hepsi satıldı.

Sie waren alle ausverkauft.

Onların hepsi öldü.

Sie sind alle tot.

Onların raporları uyuşmuyor.

Ihre Berichte stimmen nicht überein.

Onların oğlu büyüdü.

Ihr Sohn wurde größer.

Onların hepsini tanıyorum.

Ich kenne sie alle.

Onların hepsi geldi.

Sie sind alle gekommen.

Onların kasları sert.

- Ihre Muskeln sind steif.
- Ihre Muskeln sind hart.

Onların kızı hemşire.

Ihre Tochter ist Krankenschwester.

Onların hepsi boğuldu.

Sie sind alle ertrunken.

Onların mutluluğunu kıskanmıştı.

Er war neidisch auf ihr Glück.

Şu kitap onların.

Das ist ihr Buch.

Onların kazanmasını istiyordum.

Ich wünschte, dass sie gewinnen.

Onların karşılaşmaları kaçınılmazdı.

Ihr Treffen war unvermeidbar.

Onların atı var.

Sie haben das Pferd.

Onların şarabı var.

Sie haben Wein.

Onların söylediği doğru.

Was sie sagen ist wahr.

Onların uzaklaşmasını istemiyorum.

Ich will nicht, dass sie weggehen.

Onların hepsi mutlu.

Alle sind glücklich.

Tom onların lideri.

Tom ist ihr Anführer.

Onların seçeneği yok.

Sie haben keine Wahl.

Onların gelmeyeceğini düşündüm.

Ich dachte, sie kämen nicht.

Onların söylediğini duyamıyorum.

Ich kann nicht hören, was sie sagen.

Onların ekmeğini dilimlemem.

- Ich schneide ihr Brot nicht in Scheiben.
- Ich schneide ihnen ihr Brot nicht.

Onların isimlerini bilmiyorum.

Ich kenne ihre Namen nicht.

Onların hakları nelerdir?

Welche Rechte haben sie?

Onların marifetine hayranım.

Ich bewundere ihren Einfallsreichtum.

Onların hepsi uyumuyor.

Sie schlafen nicht alle.

Onların talimatlarına uymalıyız.

Wir müssen ihre Anweisungen befolgen.

Onların maliyeti nedir?

Wie viel kosten die?

Onların sorularını cevaplayamaz.

Er kann ihre Fragen nicht beantworten.

Onların hepsini biliyorum.

Ich kenne sie alle.

Onların hepsini gördüm.

Ich habe sie alle gesehen.

Onların evini seviyorum.

Ich mag ihr Haus.

Bu atlar onların.

Diese Pferde sind ihre.

Onların hepsi lezzetliydi!

Alles war köstlich!

Bu onların hatası.

Es ist deren Schuld.

Onların paraları yok.

Sie haben kein Geld.

Onların kimsesi yok.

Sie haben keins.

Onların hikayesi uyduruldu.

Ihre Geschichte war erfunden.

Onların hepsini sevmiyorum.

Ich mag sie alle nicht.

Onların hepsi Kanadalı.

Das sind alles Kanadier.

Onların hepsini tanımıyorum.

Ich kenne sie nicht alle.

Onların çıktığını gördük.

- Wir haben sie gehen sehen.
- Man sah sie gehen.

Onların neyi var?

Was ist los mit denen?

Onların hepsini seviyorum.

Ich mag sie alle.

Bu onların seçimleriydi.

Das war deren Entscheidung.

Onların hepsi aldattı.

Sie haben alle geschummelt.

Onların geleceğini biliyoruz.

Wir wissen, dass sie kommen werden.

Onların bulantısı vardı.

Ihnen war schlecht.

Onların üçüne sahibiz.

- Wir haben drei davon.
- Davon haben wir drei.

Onların planı nedir?

Was ist ihr Plan?

Onların hepsi biliyorlardı.

Sie wussten alle Bescheid.

Onların hepsi bağırdılar.

Sie alle schrien.

Onların silahları var.

- Sie sind bewaffnet.
- Sie haben Waffen.
- Sie tragen Waffen.

Onların niyeti iyiydi.

Sie haben es gut gemeint.

Onların hepsi iyi.

Sie sind alle gut.

Onların hepsi suçlu.

Sie sind alle schuldig.

Onların hepsi turist.

Das sind alles Touristen.

Bu onların yıldönümü.

Es ist ihr Hochzeitstag.

Bu onların seçimi.

Sie haben die Wahl.

Bu onların işi.

Das ist ihre Aufgabe.

Bu onların hakkı.

Es ist ihr Recht.

Onların hepsini kullan.

- Nutze sie alle.
- Benutzt sie alle.
- Machen Sie Gebrauch von allen.

Onların yarısı öğrenci.

Die Hälfte von ihnen sind Studenten.

Onların istediğine sahipsin.

Du hast, was sie wollen.

Onların amacı nedir?

- Was ist ihr Zweck?
- Was ist ihre Absicht?

Onların adları ne?

Wie heißen die?

Bu onların hatasıydı.

Das war deren Schuld.

Bu onların ki.

- Das ist ihres.
- Das ist ihrer.
- Das ist ihre.

Onların dürüstlüğü şüphelidir.

- An ihrer Ehrlichkeit darf man zweifeln.
- Ihre Ehrlichkeit ist fragwürdig.
- Ob sie ehrlich sind, muss man bezweifeln.

Onların dürüstlüğü kuşkulu.

Ihre Ehrlichkeit ist fragwürdig.

Onların hepsini istiyorum.

Ich will sie alle.

Onların elleri soğuktu.

Ihre Hände waren kalt.

Onların çilesi bitti.

Ihr Martyrium ist zu Ende.

Onların öldürülmesini istiyorum.

Ich will sie sterben lassen.

Onların görüntüsünü kaybettim.

Ich habe sie aus den Augen verloren.

Onların yerini belirledik.

Wir haben sie gefunden.

Onların kafasını karıştırıyorsun.

Du verwirrst sie.

Onların yıkanması gerekiyor.

- Man muss sie waschen.
- Sie müssen gewaschen werden.

Onların çoğu Kanadalı.

Die meisten sind Kanadier.