Translation of "Arkadaşının" in German

0.006 sec.

Examples of using "Arkadaşının" in a sentence and their german translations:

- Arkadaşının adı ne?
- Senin arkadaşının ismi ne?

Wie heißt dein Freund?

Arkadaşının adı ne?

Wie heißt dein Freund?

O, arkadaşının tavsiyesini istedi.

- Er bat seinen Freund um Rat.
- Er fragte seinen Freund um Rat.

Yeni arkadaşının adı ne?

Wie heißt dein neuer Freund?

Arkadaşının defterini kopyalamakla meşguldü.

Er war damit beschäftigt, die Notizen seines Freundes abzuschreiben.

Kız arkadaşının adı ne?

- Wie heißt deine Freundin?
- Wie heißt Ihre Freundin?

Erkek arkadaşının adı ne?

- Wie heißt dein Freund?
- Wie heißt Ihr Freund?

O, arkadaşının terfisini kıskanıyordu.

Er neidete seinem Freund die Beförderung.

Arkadaşının işine hayran kaldı.

Er bewunderte die Arbeit seines Freundes.

Senin arkadaşının ismi ne?

Wie heißt dein Freund?

- Erkek arkadaşının masum olduğuna inanıyor.
- Erkek arkadaşının suçsuz olduğuna inanıyor.

Sie hält ihren Freund für unschuldig.

Tom'un kız arkadaşının adı ne?

- Wie heißt die Freundin von Tom?
- Wie heißt Toms Freundin?

Arkadaşının erkek kardeşine âşık oldu.

Sie verliebte sich in den Bruder ihres Freundes.

Mary'nin erkek arkadaşının adı Tom'dur.

Marias Freund heißt Tom.

Onun erkek arkadaşının adı nedir?

Wie heißt ihr Freund?

Tom arkadaşının arkasından el salladı.

Tom winkte seinem Freund zum Abschied.

O, bir arkadaşının evinde kalacak.

Er wird bei einem Freund wohnen.

Arkadaşının aniden ortaya çıkmasına şaşırdı.

Das plötzliche Erscheinen seines Freundes überraschte ihn.

Tom, bir arkadaşımın arkadaşının arkadaşı.

- Tom ist der Freund eines Freundesfreundes.
- Tom ist der Freund vom Freund eines Freundes.

Tom geceyi arkadaşının evinde geçiriyor.

Tom übernachtet bei einem Freund.

O, arkadaşının ölümüne yas tuttu.

Er beklagte den Tod seines Freundes.

Tom Mary'yi arkadaşının evine bıraktı.

Tom setzte Maria beim Haus ihrer Freundin ab.

- Arkadaşının arabasını birkaç günlüğüne ödünç aldı.
- Birkaç günlüğüne arkadaşının arabasını ödünç aldı.

Er lieh sich das Auto seines Freundes für ein paar Tage aus.

Sanırım hiç arkadaşının olmaması iç karartıcıdır.

Ich glaube, es ist traurig, keine Freunde zu haben.

Tom erkek arkadaşının ismini biliyor mu?

Weiß Tom, wie dein Freund heißt?

Tom geceyi bir arkadaşının evinde geçirdi.

Tom war die Nacht über bei einem Freund.

Mary geceyi bir arkadaşının evinde geçirdi.

Maria war die Nacht über bei einer Freundin.

Kız arkadaşının kulağına bir şeyler fısıldıyor.

Er flüstert seiner Freundin etwas ins Ohr.

Tom, Mary'nin erkek arkadaşının babasının kuzeni.

Tom ist der Cousin des Vaters von Marias Freund.

Arkadaşının cevaplarını kopyalayarak testte kopya çekti.

Er hat bei der Prüfung geschummelt, indem er die Antworten seines Freundes abgeschrieben hat.

Senin kız arkadaşının Japon olduğu doğru mu?

Stimmt es, dass deine Freundin Japanerin ist?

Sanırım Tom'un hiç arkadaşının olmamasının nedeni bu.

Das ist, denke ich, der Grund, warum Tom keine Freunde hat.

Tom'un bir kız arkadaşının olmamasının nedeni budur.

Deswegen hat Tom keine Freundin.

Tom, sık sık kız arkadaşının hayalini kurar.

Tom träumt oft von seiner Freundin.

Mary geceyi arkadaşının evinde geçirebilip geçiremeyeceğini sordu.

Maria fragte, ob sie bei ihrer Freundin übernachten dürfe.

Tom kız arkadaşının adını koluna dövme yaptırdı.

Tom hat sich den Namen seiner Freundin auf den Arm tätowieren lassen.

Tom, Mary'nin eski erkek arkadaşının erkek kardeşidir.

- Tom ist der Bruder von Marias Exfreund.
- Tom ist der Bruder von Marias Verflossenem.

Tom birkaç gün bir arkadaşının evinde kalacak.

Tom wird für ein paar Tage bei einem Freund unterkommen.

Tom arkadaşının hatası için suçu üzerine aldı.

Tom gab sich selbst die Schuld an dem Fehler seines Freundes.

Tom'un bir kız arkadaşının olmadığından emin misin?

- Bist du dir sicher, dass Tom keine Freundin hat?
- Seid ihr euch sicher, dass Tom keine Freundin hat?
- Sind Sie sich sicher, dass Tom keine Freundin hat?

, her zaman bir astronot arkadaşının doldurduğu bir pozisyon

"Capcom", eine Position, die immer von einem anderen Astronauten besetzt wurde.

O, arkadaşının ölümünün intikamını almak için yemin etti.

Er schwor, seines Freundes Tod zu rächen.

Tom, Mary'nin erkek arkadaşının kim olduğunu bilmek istiyor.

Tom will wissen, wer Marias Freund ist.

Mary arkadaşının kızı için bir hediye satın aldı.

- Maria hat der Tochter ihrer Freundin ein Geschenk gekauft.
- Maria kaufte der Tochter ihrer Freundin ein Geschenk.

Asker arkadaşının hayatını kurtarmak için kendini feda etti.

Der Soldat opferte sich, um seinem Freunde das Leben zu retten.

O, kız arkadaşının annesinin şemsiyesini ödünç almasını istedi.

Er bat seine Freundin, sich von ihrer Mutter deren Regenschirm zu borgen.

O, arkadaşının düğün kabulünde harika bir konuşma yaptı.

Sie hielt eine wundervolle Ansprache beim Hochzeitsempfang ihres Freundes.

Tom eski kız arkadaşının sahip olduğu tüm resimlerini yaktı.

Tom verbrannte alle seine Bilder von seiner Exfreundin.

Tom Mary'nin erkek arkadaşının kim olduğunu kesin olarak bilmiyor.

Tom weiß nicht mit Sicherheit, wer Marys Freund ist.

Bir arkadaşının seni görünce sevinip el sallaması, selam vermesi gibi.

…ein menschlicher Freund, der winkt und aufgeregt ist, dich zu sehen.

Ve senin Tatoeba adında Japon kız arkadaşının olduğu doğru mu?

Und stimmt es, dass deine japanische Freundin Tatoeba heißt?

Mary Tom'un eski kız arkadaşının bir resmini onun cüzdanında gördüğünde üzgündü.

- Maria war sauer, als sie ein Foto von Toms Exfreundin in dessen Portemonnaie sah.
- Maria war sauer, als sie ein Foto von Toms Exfreundin in dessen Geldbeutel sah.

Tom onun kız arkadaşının onun için pişirdiği pastayı yemediğini itiraf etti.

Tom gab zu, dass er den Kuchen nicht angerührt hatte, den seine Freundin ihm gebacken hatte.

Mary erkek arkadaşının doğum günü için iyi bir restoranda bir rezervasyon yaptırdı.

Maria reservierte anlässlich des Geburtstages ihres Freundes einen Tisch in einem guten Restaurant.

Tom teknesine kız arkadaşının adını verdi ama sonra o onu terk etti.

Tom hat sein Boot nach seiner Freundin benannt, doch dann verließ sie ihn.

"Tatoeba bir Japon kız adı değil." "Öyleyse o senin Japon kız arkadaşının lakabı."

„Tatoeba ist aber kein japanischer Mädchenname.“ — „Dann ist das eben der Kosename deiner japanischen Freundin.“

Tom kız arkadaşının adını koluna dövme yaptırdı fakat sonra o onu terk etti.

Tom hat sich den Namen seiner Freundin auf den Arm tätowieren lassen, doch die ließ ihn dann sitzen.