Translation of "Kaldı" in Arabic

0.015 sec.

Examples of using "Kaldı" in a sentence and their arabic translations:

Çok az kaldı.

‫كادت تصل.‬

Çocuk sessiz kaldı.

- ظل الولد ساكناً.
- بقِيَ الولد هادئاً.

Biraz su kaldı.

بقي قليل من الماء.

Bazıları geç kaldı.

تأخر البعض.

Gerisi size kaldı!

الباقي عليك!

Biraz et kaldı.

لقد بقي بعض اللحم

Sadece birazı kaldı.

لم يتبقى إلا القليل.

O geç kaldı.

هو متأخّر.

Tom hayatta kaldı.

نجا توم.

Soruşturma açık kaldı.

بقي التّحقيق مفتوحا.

Biraz zamanım kaldı.

بقي عندي بعض الوقت.

Fadıl karısıyla kaldı.

بقى فاضل مع زوجته.

Leyla bodrumda kaldı.

كانت ليلى في القبو.

Sami hayatta kaldı.

نجى سامي.

Sami arkadaşlarıyla kaldı.

أقام سامي مع بعض الأصدقاء.

Kurtarmaya çalışan yaşlılar kaldı.

الذين يكافحون حقا للارتقاء بأنفسهم فوق الفقر المدقع.

Tehlikeli bölge geride kaldı.

‫تخطّت منطقة الخطر.‬

Herkes çok oldu kaldı

تم ترك الجميع

Ön kapı kilitli kaldı.

ظل الباب مغلقاً.

Sadece biraz süt kaldı.

- لم يبقَ إلا القليل من الحليب.
- لم يعد هناك إلا القليل من الحليب.

Niçin o Almanya'da kaldı?

لماذا بقيت في المانيا؟

İftara ne kadar kaldı?

- كم من الوقت بقي للإفطار؟
- كم من الوقت بقي لتناول الإفطار؟

- Sami bütün gün ofisinde kaldı.
- Sami bütün gün bürosunda kaldı.

بقيَ سامي في مكتبه طوال اليوم.

Ve şimdi bu bize kaldı,

و الموضوع يرجع إلينا الآن،

Bu etkileşim arka planda kaldı

أن تمّ إهمال التفاعلية.

Durumu umutsuzdu ama hayatta kaldı.

كانت ظروفه صعبة وكئيبة إلا أنه نجا.

Sinir bozucu şeyler aynı kaldı.

لا زالت الكثير من خيبات الأمل كما هي.

Tüm bu engeller geride kaldı.

كل تلك العوائق هي ورائنا.

Ve evsiz ve gelirsiz kaldı.

وتركت بلا مأوى أو دخل.

Nerede kaldı Müslümanlığın güzel davranışı?

أين السلوك الجميل للإسلام؟

Otobüs on dakika geç kaldı.

وصلت الحافلة متأخرة بعشرة دقائق.

Kapı bütün gün kapalı kaldı.

بقي الباب مغلقًا طوال اليوم.

Bende sadece bir tane kaldı.

لم يعد لدي إلا واحدة.

Bütün hayatı boyunca bekar kaldı.

ظلت عازبة طيلة حياتها.

O bütün gün evde kaldı.

بقيت في المنزل طوال اليوم.

Görünüşe göre, otobüs geç kaldı.

يبدو أن الحافلة تأخرت عن الوصول.

Fadıl bütün gün dışarıda kaldı.

بقي فاضل في الخارج طوال اليوم.

Fadıl kaldı ve Kahire'de çalıştı.

بقي فاضل في القاهرة و عمل هناك.

Sami Leyla'nın büyüsü altında kaldı.

وقع سامي تحت سحر ليلى.

Tom bütün gün evde kaldı.

بقي توم في البيت طوال اليوم.

Konseptin tamamı her zaman aynı kaldı.

لكن المفهوم الأساسي كان نفسه.

Vahşi doğada sadece 14.000 pars kaldı.

‫تبقى 14 ألف فقط في البرية.‬

Ve bu his aylarca benimle kaldı.

وهذا الشعور ظل معي لشهور كثيرة.

81000 vakadan 7000 tane kaldı geriye.

من بين 81000 حالة ، بقي 7000.

Kısa süre zarfında gelecek belirsiz kaldı.

ظل المستقبل غير مؤكد لفترة وجيزة...

Öğretmen tüm öğrencileri değerlendirmek zorunda kaldı.

كان على المدرس أن يقيم جميع الطلب.

O, bütün hayatı boyunca bekar kaldı.

بقي عازباً طوال حياته.

Trafik kazası yüzünden randevuya geç kaldı.

تأخر عن الموعد بسبب حادث سير.

Tom bir karar vermek zorunda kaldı.

توجب على توم أن يتخذ قرارا.

Merak ediyorum - o neden geç kaldı?

أنا أتعجب لماذا تأخر؟!

Yaklaşık 440 kiloton enerji serbest kaldı.

صدر حوالي 440 كيلو طن من الطاقة

Sami hayatı için nefes nefese kaldı.

كان سامي يتلفّظ أنفاسه.

O çocuk Fransızcaya 15.000 saat maruz kaldı,

أمضت ١٥٠٠٠ ساعة تتحدث بالفرنسية،

Ve sonrasında onları temsil etmek zorunda kaldı.

وبعدها كان عليه أن يمثلهم.

Olan Mareşal Murat'la yakın çalışmak zorunda kaldı

وهو منافس لدود منذ الخلاف في مصر ، لكنهما وضعوا خلافاتهم جانبًا.

Için büyük SPS motorunu ateşlemek zorunda kaldı .

والتقاطه بواسطة جاذبية القمر.

Alexander'ın Bactrian karısı Roxana artık hamile kaldı ...

أصبحت زوجة ألكساندر ...البكتريانية روكسانا حامل

Mary Japonya'da bütün hayatı boyunca bekar kaldı.

ظلت ماري عزباء طوال الفترة التي عاشتها في اليابان.

Bana öyle geliyor ki tren geç kaldı.

يبدو لي أن القطار تأخر.

98 yolcudan ancak 3'ü hayatta kaldı.

بقي 3 مسافرين من 98 مسافر فقط على قيد الحياة

Karar vermek için sadece 24 saatin kaldı.

لديك فقط 24 ساعة أخرى لتقرّر.

Fadıl yaklaşık dört ay boyunca Kahire'de kaldı.

بقى فاضل في القاهرة أربعة أشهر تقريبا.

Sami bir süre hapishanede kalmak zorunda kaldı.

اضطرّ سامي كي يقضي بعض الوقت في السّجن.

Sami o hastane odasında kızının yanında kaldı.

بقي سامي بجانب ابنته في غرفة المستشفى.

Bunların merkezindeki yoksul halk, bu etkiye maruz kaldı.

فقد حازت المناطق الفقيرة باسوأ ما في الأمر

Hafızamdan silmişim. Şimdi işin en zor kısmı kaldı.

لقد محوت تلك الذكرى. كان هذا أصعب شيء أقوم به.

Peki 85 yıl boyunca neden müze olarak kaldı

فلماذا بقي متحفًا لمدة 85 عامًا؟

Oort bulutuna ise sadece 300 yıl kaldı ulaşmasına

300 عام فقط للوصول إلى سحابة أورت

Ancak bitkin bir Osmanlı çizgisiyle karşı karşıya kaldı.

المنظّم ولكنه كان مستنزفا.

Turistler şafaktan önce şehri terk etmek zorunda kaldı.

وجب على السياح مغادرة البلدة قبل حلول الفجر .

O yıllarca sefil bir hayat sürdürmek zorunda kaldı.

اضطر للعيش فقيرا لسنوات عدة.

Şimdi muhtaç durumda 20.000 aile kaldı, yani oran %0,5.

الآن لدينا 20 ألف عائلة فقيرة. أي 0،5 بالمائة.

Ya az önce şimdilerden bahsettim ama hepsi geçmişte kaldı

ذكرت للتو الآن ، ولكن كل شيء من الماضي

Maruz kaldı . Pasifik Okyanusu'ndaki adalardan oluşan Tuval ve Kibati,

فيضاناتٍ دمرت الشعاب المرجانية ودمرت المحاصيل. فيما تعد توفال

Ama zehrin birazı derisinin altında kaldı, aynı acıyı defalarca yaşadı.

‫لكن بقي بعض السم تحت جلده،‬ ‫وتفاعل وظل يلسع مراراً وتكراراً.‬

Irkçılık benim için bir bilmece olarak kaldı uzun bir zaman.

لمدة طويلة كانت العنصرية تُحيرني.

Yine de Berthier bir saha komutanı olarak sorumluluk olarak kaldı.

ومع ذلك ، ظل بيرتير يمثل مسؤولية كقائد ميداني.

İlk saldırı dalgası kesildikten sonra, Lannes'ın gönüllü çağrısı cevapsız kaldı.

بعد قطع الموجة الهجومية الأولى ، ذهبت دعوة لانز للمتطوعين دون إجابة.

Davout'un 26.000 adamı ikiye birden fazla olasılıkla karşı karşıya kaldı.

واجه رجال دافوت البالغ عددهم 26000 رجلاً احتمالات أكثر من اثنين إلى واحد.

Ve diğerleri yıllarca halkın sınırlı sınıflarına yönelirken çok sınırlı kaldı .

خلال الحرب وتحول البعض الاخر لطبقاتٍ محدودةٍ من الشعب سنواتٌ

Kalp ve aşk arasındaki bu bağ modern zamanda da ayakta kaldı.

وقد صمد هذا الربط بين القلب والحب بوجه الحداثة.

Soktu : görevinden istifa etmek zorunda kaldı ve 6 hafta hapis yattı.

: فقد أُجبر على الاستقالة من لجنته وقضى 6 أسابيع في السجن.

Astronotları Ay'a nasıl göndereceği konusunda bazı temel sorularla karşı karşıya kaldı .

الأسئلة الأساسية حول كيفية إرسال رواد فضاء إلى القمر.

Sadece bir kişi hayatta kaldı - Vöggr, Hrolf'un sarayındaki en zayıf adam.

نجا رجل واحد فقط - Vöggr ، أضعف رجل في محكمة Hrolf.

Tuna Nehri boyunca ek garnizonlar yerleştirdiği Macaristan'a geri dönmek zorunda kaldı.

قبل أن يعود إلى أدرنة.

Konusunda temkinli kaldı . Sağlık Örgütü ise resmi web sitesinde bu virüsün

من متطفلٍ جديد قد يعيد الكوكب الى الاغلاق الكامل رغم انه لم

Pro V1 ve onun gibi toplardan önce, oyuncular seçmek zorunda kaldı:

قبل Pro V1 والكرات المشابهة ، كان على اللاعبين اختيار:

Sami hayatta kalmak için yardıma ihtiyacı olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı.

كان سامي مرغما على الاعتراف أنّه كان بحاجة للمساعدة للبقاء على قيد الحياة.

Bu şekilde hikâyeler hep hayatta kaldı ve hayatta kalmaya da devam edecek.

هكذا استمرت القصة بالبقاء وهكذا ستستمر.

Tabi şu günlerde bir 3 gün ara vermek zorunda kaldı ama neyse

بالطبع كان عليه أن يأخذ استراحة لمدة 3 أيام ، ولكن على أي حال

Lannes hiçbir zaman bir iyiliği unutmadı - o ve Victor sağlam arkadaşlar kaldı.

لم ينس لانز معروفًا أبدًا - فقد ظل هو وفيكتور صديقين قويين.

Napolyon'un tahttan çekilmesinin ardından Suchet, hala Fransız sınırını elinde tutarak namağlup kaldı.

عند تنازل نابليون عن العرش ، ظل سوشيت غير مهزوم ، ولا يزال يحتفظ بالحدود الفرنسية.

Fazla bir süredir böyle kaldı ve gökdelende yeni bir çağın başlangıcı oldu.

الاربعين عاماً لتكشف النقاب عن عهدٍ جديد في ناطحة السحاب.

2.Mehmed komutasındaki Osmanlı kuvvetleri yenildi ve aşağılayıcı bir geri çekilme yapmak zorunda kaldı

بقيادة السلطان محمد الثاني ، هزم العثمانيون وأجبروا على التراجع المهين

Yakında Prusya'ya karşı savaşta, önümüzdeki yıl daha da büyük bir silah başarısı gölgesinde kaldı.

سرعان ما تراجعت عن طريق إنجاز أكبر للأسلحة في العام التالي ، في الحرب ضد بروسيا.

Onun olduğunu keşfetmek kötü bir sürpriz oldu Bohemya Ordusu'nun tüm gücüyle karşı karşıya kaldı:

كانت مفاجأة سيئة لاكتشاف ذلك واجهت القوة الكاملة لجيش بوهيميا:

- Leyla başka bir kalp ameliyatı geçirmek zorundaydı.
- Leyla bir kalp ameliyatı daha geçirmek zorunda kaldı.

كان على ليلى إجراء معليّة جراحيّة أخرى في القلب.