Translation of "Kaldı" in Chinese

0.014 sec.

Examples of using "Kaldı" in a sentence and their chinese translations:

Çocuk sessiz kaldı.

男孩依旧沉默不语。

Tom uyuya kaldı.

汤姆睡过头了。

Biraz su kaldı.

还剩一点水。

Biraz zamanımız kaldı.

我們還有一點時间。

Bazıları geç kaldı.

有几个人来迟了。

Tom şaşkın kaldı.

汤姆迷惑不解。

Tom beklemede kaldı.

汤姆立于自己的立场。

Tom evde kaldı.

湯姆留在家裡。

Param az kaldı.

我缺钱。

Sadece biraz süt kaldı.

只剩下一點點牛奶了。

Hiç tuz kaldı mı?

- 還有鹽嗎?
- 盐还有吗?
- 还有多余的盐吗?

Çok az kağıt kaldı.

只剩下很少紙張。

Orada birkaç gün kaldı.

他在那裡待了幾天。

Plandan vazgeçmek zorunda kaldı.

她不得不放弃这个计划。

O sözüne sadık kaldı.

他信守了承诺.

Belgeyi imzalamak zorunda kaldı.

他被迫在文件上簽字。

Tom direksiyonda uyuya kaldı.

湯姆趴在方向盤上睡著了。

Ne kadar zaman kaldı?

还剩多少时间?

Ucuz bir otelde kaldı.

他住进了一家很便宜的旅馆。

En kötüsü geride kaldı.

最壞的已經過去了。

Kaç tane sandviç kaldı?

- 還剩下多少塊三明治?
- 还剩下几个三明治?

Kendi başına evde kaldı.

她獨自留在家裡。

O, teyzesinin evinde kaldı.

他呆在他阿姨家。

Üzgünüm. Tren geç kaldı.

对不起,火车晚点了。

Tom oylamada çekimser kaldı.

汤姆投票弃权。

Sıcaklık bu hafta sıcak kaldı.

本周气温一直都很热。

Okula gitme yerine evde kaldı.

他沒有上學,留在了家中。

Mary okula gitmek zorunda kaldı.

瑪麗必須去上學。

Hâlâ bir sürü zamanımız kaldı.

我們還剩下很多時間。

Tom akşam yemeğine geç kaldı.

湯姆晚餐遲到了。

O, orada üç yıl kaldı.

他在那裡待了三天。

Tren otuz dakika geç kaldı.

- 火车误点30分钟。
- 火车晚点30分钟。

O, bütün gün sessiz kaldı.

她一整天都沉默不语。

O, orijinal plana bağlı kaldı.

他堅持原來的計畫。

O yatakta kalmak zorunda kaldı.

他得卧床休息.

Herkes onun cesaretine hayran kaldı.

每個人都佩服他的勇氣。

Diğerleri otururken Tom ayakta kaldı.

别人都坐下了,汤姆还站着。

Bütün hayatı boyunca bekar kaldı.

她终生未婚。

O bütün gün evde kaldı.

她整天待在房子裡。

O, bir süre orada kaldı.

她在那裡留了一會。

Kaç tane aritmetik kitabı kaldı?

有多少本算数书留着?

Tom evini satmak zorunda kaldı.

湯姆必須賣了他的房子。

Tom ölene kadar bekâr kaldı.

汤姆终身未娶。

O,görüşme boyunca sessiz kaldı.

他開會的時候一句話也沒有說。

O, kardan dolayı geç kaldı.

他因為下雪所以遲到了。

O, odasını temizlemek zorunda kaldı.

他不得不打扫了他的房间。

Tom kendisi gitmek zorunda kaldı.

汤姆不得不自己去。

Bizim yapacak çok işimiz kaldı.

我们有许多未完成的事。

Tom eve dönmek zorunda kaldı.

汤姆被强迫回家。

- O, kaderini kabul etmek zorunda kaldı.
- O kaderi kabul etmek zorunda kaldı.

她该接受她的命运。

- Tom bu otelde üç hafta kaldı.
- Tom üç hafta bu otelde kaldı.

汤姆在这宾馆待了三周。

Yağmur yağdığı için Catherine içerde kaldı.

因為外面正在下雨,所以 Catherine 留在室內。

O, bütün hayatı boyunca bekar kaldı.

他一生獨身。

O, köyü terk etmek zorunda kaldı.

他必須離開村莊。

O, fazla mesai yapmak zorunda kaldı.

他被迫加班。

Arkadaşın çok geç kaldı, değil mi?

你的朋友來得很晚,不是麼?

Tren bugün 10 dakika geç kaldı.

火車今天晚了十分鐘。

O, üç hafta New York'ta kaldı.

他在纽约待了三周。

Ne diyeceğini bilmediği için, sessiz kaldı.

自从他不知道该说什么的时候,便一直沉默着。

Birçok işçi kömür madeninde mahsur kaldı.

有很多工人被困在煤矿里了。

Jane, uzun bir süre sessiz kaldı.

珍保持沉默了很長一段時間。

O çoğu zaman okula geç kaldı.

她經常上學遲到。

Ne söyleyeceğini bilmediği için, o sessiz kaldı.

因為不知道該說什麼, 他保持沉默。

98 yolcudan ancak 3'ü hayatta kaldı.

98名乘客只有3人生还。

O, Londra'ya gitti, orada bir hafta kaldı.

他去了伦敦,并在那儿待了一周。

Tom Mary'ye köpeği beslemesini hatırlatmak zorunda kaldı.

汤姆必须提醒玛丽喂狗。

Ben eve gittim ve Bill ofiste kaldı.

我回家了,但Bill继续留在办公室。

John, bütün gün yatakta kaldı, işe gitmedi.

约翰一整天待在床上而没去工作。

O, kısa bir süre o bölgede kaldı.

她在那地方待了片刻。

Bana öyle geliyor ki tren geç kaldı.

好象火车晚点了。

Birisi gelmesine rağmen, o hâlâ huzursuz kaldı.

虽然有人来了,但是她还是忐忑不安。

- Hayallerinin gerçekleşmesine az kaldı.
- Çok geçmeden hayalin gerçekleşir.

你的夢想很快就會成真了。

Babamın parası kalmadı ve biraz ödünç almak zorunda kaldı.

父親缺錢,所以他必須去借點錢。

Nobel ödülünü kazandıktan sonra her zamanki kadar mütevazı kaldı.

獲得諾貝爾獎後,她仍謙虛如昔。

Bob son treni kaçırdı ve bir taksiye binmek zorunda kaldı.

Bob錯過了最後一班火車,所以他必須搭計程車。

- Geriye kalan sadece iki gün var.
- Sadece iki gün kaldı.

只剩下两天了。

Christine tüm gün gölgede kaldı, çünkü güneş yanığı olmak istemiyordu.

Christine整天待在陰涼的地方,因為她不想被曬傷。

- Hayalinden vazgeçmek zorunda kaldı.
- Hayalinden vazgeçmek zorundaydı.
- Hayalinden umudunu kesmek zorundaydı.

她不得不放弃梦想。

Sık sık olduğu gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kaldı.

麥克今天下午的會議遲到了,這是常有的事。

Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.

最後,他的病奪去了他走路的能力,想去哪兒也要用電動輪椅來代步。