Translation of "Arada" in German

0.008 sec.

Examples of using "Arada" in a sentence and their german translations:

Hepsi tekrar bir arada.

Alle sind wieder vereint.

arada fark mı var?

Ist da ein Unterschied?

Ama arada uçurum var

aber es gibt eine Lücke

Bu arada, kaç yaşındasınız?

Wie alt bist du eigentlich?

Bu arada, nerede yaşıyorsun?

- Wo wohnen Sie eigentlich?
- Wo wohnst du eigentlich?
- Übrigens, wo wohnst du eigentlich?

Bu arada ne yapabilirim?

Was kann ich in der Zwischenzeit tun?

Bu arada, adresiniz nedir?

- Wie lautet übrigens Ihre Anschrift?
- Übrigens, was ist deine Adresse?

Arada bir dışarıda yeriz.

Hin und wieder essen wir außer Haus.

Bir arada kalmamız gerek.

Wir müssen zusammenbleiben.

Arada sırada seni görüyorum.

Ich sehe dich ab und zu.

Onu arada bir görürüm.

- Ich sehe ihn ab und zu.
- Ich sehe ihn von Zeit zu Zeit.

Arada bir golf oynarım.

Ich spiele ab und zu Golf.

Ne yapıyorsun bu arada?

Was machst du übrigens so?

Bu arada uyku hapı kullanmıyoruz.

ist übrigens, keine Schlaftabletten zu benutzen.

Diğer tutuklularla bir arada kalırdık.

mit Strafgefangenen zusammengelegt.

O, arada bir tenis oynar.

Sie spielt ab und zu Tennis.

Bu arada, o nerede oturuyor?

Übrigens, wo wohnt er eigentlich?

Bu arada, keman çalar mısın?

- Übrigens, spielst du Violine?
- Spielst du eigentlich Geige?

Arada sırada birlikte alışverişe gittiler.

Sie gingen immer mal wieder zusammen einkaufen.

Herkes arada bir hatalar yapar.

Jeder macht irgendwann mal einen Fehler.

Arada bir ondan haber alıyorum.

Ich höre ab und zu von ihr.

Arada bir beni görmeye gelir.

Er kommt mich dann und wann besuchen.

Kışın arada sırada buraya geliyorum.

Im Winter komme ich ab und zu hierher.

Arada bir balık tutmaya gideriz.

- Ab und zu gehen wir angeln.
- Wir gehen hin und wieder angeln.

Bu arada, Suzuki'yi duydun mu?

Übrigens, hast du schon von Suzuki gehört?

Evet, bu arada bir olur.

Ja, es geschieht gelegentlich.

Tom arada bir buraya gelir.

Tom kommt hier gelegentlich her.

Bunlarla ağzını kontrol edeceğim bu arada,

die kommen jetzt gleich in seinen Mund --

Arada çok ince bir çizgi var.

Das ist eine Gratwanderung.

Bu arada Kuzey Amerika, Güney Amerika

Und nebenbei basiert dies auf der Annahme,

Arada bir bizi ziyaret etmeye gelir.

Er kommt uns ab und zu besuchen.

Sadece arada sırada beni düşünmeni istiyorum.

Ich will einfach, dass du von Zeit zu Zeit an mich denkst.

Bu arada, biz çalışmaya devam edeceğiz.

In der Zwischenzeit werden wir die Arbeit fortsetzen.

Arada bir her şey yanlış gider.

Einmal in heiliger Zeit geht alles daneben.

Arada bir yanımdan bir araba geçti.

Dann und wann fuhr ein Einspänner an mir vorbei.

Arada sırada artık yaşamayan annemi düşünüyorum.

Ich denke immer wieder mal an meine Mutter, welche nicht mehr am Leben ist.

Bir arada buzulların sağlığını gözlemlemek için çalışmak,

Gemeinsam, um für das Befinden der Gletscher zu sorgen;

Ha bu arada Armağan Toker ile evlendi

Er heiratete übrigens Armağan Toker.

Bu arada arılar karıncalara hiçbir şey yapamazlar.

In der Zwischenzeit können Bienen Ameisen nichts antun.

Bu arada onun sarhoş olduğunu fark ettim.

Ich bemerkte, unter anderem, dass er betrunken war.

Bu arada, Mary'nin işinden ayrıldığını duydun mu?

Übrigens, hast du gehört, dass Mary ihre Arbeit gekündigt hat?

Bu arada, son zamanlarda onu gördün mü?

Ach ja, hast du ihn in letzter Zeit mal gesehen?

Bu arada sana söyleyecek bir şeyim var.

Übrigens, ich muss dir etwas sagen.

Bu arada, bu öğleden sonra boş musun?

Übrigens, haben Sie heute Nachmittag frei?

Tom arada bir bizi ziyaret etmeye gelir.

Tom kommt uns ab und zu besuchen.

Bu arada sana bir şey söylemek zorundayım.

Übrigens, ich muss dir etwas erzählen.

Bu arada, İngilizcem kesinlikle ümit vaat etmiyor.

- Ach ja, mein Englisch ist ein hoffnungsloser Fall.
- Mein Englisch kann man übrigens ganz und gar vergessen.

Bu arada, Tom hâlâ seninle çıkmak istiyor.

Tom will übrigens noch immer mit dir ausgehen.

Bir saniye arada büyük bir uçurum yok mu?

Gibt es nicht in einer Sekunde eine große Lücke?

Arada kar var abi. Ekmeği de biz yiyelim.

Dazwischen liegt Schnee. Lass uns das Brot essen.

Bu arada, son zamanlarda ondan haber aldın mı?

Übrigens, hast du in letzter Zeit mal was von ihm gehört?

Oh, bu arada, sana söyleyeceğim bir şey var.

Oh, ich muss dir übrigens etwas sagen!

İyiyi ve kötüyü bir arada kabul etmek zorundasın.

Wein trinken, Wein bezahlen.

Babam ve ben arada bir balık tutmaya gideriz.

Mein Vater und ich gehen ab und zu fischen.

İnsanlar ve dinozorlar asla bir arada var olmadılar.

Menschen und Dinosaurier gab es nie zur gleichen Zeit.

Bu arada, bu çevrede iyi bir restoran biliyor musun?

- Kennst du übrigens ein gutes Restaurant hier in der Gegend?
- Kennen Sie übrigens ein gutes Lokal hier in der Nähe?

Bu arada, Almanların büyük çoğunluğu Wulff'ın istifasını talep ediyor.

Die Mehrheit der Deutschen fordert mittlerweile Wulffs Rücktritt.

Şekerleme veya kafein yok bu arada, yani katılımcıların hâli perişan.

Es gab keine Nickerchen und kein Koffein, also kein Spaß für die Beteiligten.

Bu arada, ölümden sonra herhangi bir şey var mı sence?

Übrigens, meinen Sie, dass es irgendetwas nach dem Tod gibt?

O iki saat içinde dönecek. Bu arada akşam yemeği hazırlayalım.

Er kommt in zwei Stunden zurück; lass uns in der Zwischenzeit das Abendessen vorbereiten.

- Ara sıra beraber filme gideriz.
- Arada bir birlikte sinemaya gideriz.

Hin und wieder gehen wir zusammen ins Kino.

Farklı uluslar ancak birbirlerinin kültürlerine saygı duyarlarsa bir arada yaşayabilirler.

Unterschiedliche Völker können nur dann in Frieden zusammenleben, wenn sie ihre jeweilige Kultur gegenseitig respektieren.

Bizi özel ve farklı kılan ve bizi bir arada tutan şeyleri

Wie können wir unsere Besonderheiten,

Özellikle balıkçılar bir eklem gibi iki kabuğu bir arada tutan organları

Fischer interessieren sich vor allem für den Schließmuskel,

Tsunamide az önce de söyledik kilometrelerce arada büyük bir fark var

Es gibt einen großen Unterschied im Tsunami für Meilen

Tom'un babası arada bir eve gelir ama asla uzun süre takılmaz.

Toms Vater kommt hin und wieder nach Hause, aber er bleibt nie lang.

Güzel insanları severim. Dış görünümleri ise bu arada beni hiç ilgilendirmez

Ich mag schöne Menschen. Ihr Aussehen ist mir dabei völlig egal.

Bu kadar büyük bir aileyi bir arada tutan bağları da sağlamlaştırmak gerek.

So pflegen sie auch die Bindungen, die eine Großfamilie zusammenhalten.

Yani tamamen arada kalmış ne olduğu belli olamayan bir durum var ortada

Es gibt also eine Situation, die nicht bekannt ist, was vollständig dazwischen liegt.

- Bu arada ödevini yaptın mı?
- Aklıma gelmişken, ödevini yaptın mi?
- Söz açılmışken, ödevini yaptın mı?

Übrigens, hast du deine Hausaufgaben gemacht?

Bir saat önce kalktım ve bu arada dişlerimi fırçalayıp tıraş oldum ve sabah sporumu yaptım.

Ich bin bereits vor einer halben Stunde aufgestanden und in der Zwischenzeit habe ich mir die Zähne geputzt, mich rasiert, mich gewaschen und Morgengymnastik gemacht.

Arada bir, günde birkaç dakika meditasyon yapmayı dene. Dürüst olmak gerekirse, bu bana çok yardımcı oluyor.

Ab und zu ein paar Minuten der Meditation helfen wirklich meinem Wohlbefinden.

Bu arada, Japonca'dan çeviri yaparsan, sahiplenilmemiş cümlelerden uzak dur. Çünkü aralarında birçok doğal olmayan ve yanlış cümleler var.

Übrigens: Falls Sie aus dem Japanischen übersetzen – vermeiden Sie herrenlose Sätze; es gibt darunter viele, die unnatürlich und einfach falsch sind.