Translation of "Yapacağını" in French

0.007 sec.

Examples of using "Yapacağını" in a sentence and their french translations:

Ne yapacağını düşünüyorsun?

- Que pensez-vous que vous feriez ?
- Que penses-tu que tu ferais ?

Gerekeni yapacağını biliyorum.

- Je sais que vous ferez ce qui est nécessaire.
- Je sais que tu feras ce qui est nécessaire.

Ne yapacağını biliyorsun.

Tu sais ce que tu as à faire.

Ne yapacağını bilmiyor.

- Il ne sait pas quoi faire.
- Il ne sait quoi faire.

- Tom ne yapacağını biliyor.
- Tom ne yapacağını bilir.

Tom sait quoi faire.

Senin onu yapacağını düşünmüyordum.

Je ne pensais pas que tu y arriverais.

O ne yapacağını şaşırmıştı.

Il ne savait que faire.

Onun ne yapacağını sordum.

J'ai demandé ce qu'il allait faire.

O ne yapacağını bilmiyordu.

- Elle ne savait quoi faire.
- Elle ne savait pas quoi faire.
- Elle ne savait que faire.

Onun ne yapacağını bilmiyorum.

J'ignore ce qu'il fera.

Sen ne yapacağını biliyorsun.

- Tu connais l'exercice.
- Tu connais le mantra.
- Tu connais la rengaine.
- Tu connais le refrain.
- Vous connaissez le refrain.
- Vous connaissez la rengaine.
- Vous connaissez le mantra.
- Vous connaissez l'exercice.

Kimse ne yapacağını bilmiyor.

Personne ne sait quoi faire.

Tom'un bunu yapacağını bilmiyordum.

- Je ne savais pas que Tom allait le faire.
- J'ignorais que Tom allait le faire.

Ne yapacağını bildiğini düşünüyorum.

Je pense que vous savez quoi faire.

Ne yapacağını ona söyledim.

- Je lui ai dit quoi faire.
- Je lui dis quoi faire.

Gelecekte ne yapacağını şaşırdım.

J'étais désorienté quant à savoir quoi faire par la suite.

Yapılması gerekeni yapacağını biliyorum.

- Je sais que tu feras ce qu'il faut faire.
- Je sais que vous ferez ce qui doit être fait.

Ne yapacağını hatırlıyor musun?

- Te rappelles-tu quoi faire ?
- Vous rappelez-vous quoi faire ?

Tom'a ne yapacağını söylemelisin.

- Tu devrais dire à Tom quoi faire.
- Vous devriez dire à Tom quoi faire.

Ne yapacağını bilmek istiyorum.

Je veux savoir ce que tu vas faire.

Senin onu yapacağını sanmıyorum.

- Je ne pense pas que tu ferais ça.
- Je ne pense pas que vous feriez cela.

Parasıyla ne yapacağını bilmiyor.

Il ne sait pas quoi faire avec son argent.

Tom ne yapacağını bilmiyordu.

Tom ne savait pas quoi faire.

Ne yapacağını bilmek zor.

Il est difficile de savoir quoi faire.

Mary ev ödevini yapacağını söyledi.

Marie a dit qu'elle ferait ses devoirs.

O şimdi ne yapacağını bilir.

Elle sait quoi faire, maintenant.

Daha sonra ne yapacağını bilmiyordu.

Il ne savait pas quoi faire après.

Fazla yiyeceği ne yapacağını bilmiyordu.

Il ne sut pas quoi faire avec la nourriture excédentaire.

Bunu nasıl yapacağını ona göster.

- Montre-lui comment faire !
- Montre-lui comment faire ça !
- Montre-lui comment le faire !
- Montrez-lui comment faire !
- Montrez-lui comment faire ça !
- Montrez-lui comment le faire !

Bunu nasıl yapacağını sana göstereceğim.

- Je vous montrerai comment le faire.
- Je te montrerai comment le faire.

Harika bir şey yapacağını biliyordum.

- Je savais que vous feriez quelque chose de grand.
- Je savais que tu ferais quelque chose de grand.
- Je savais que vous feriez merveille.
- Je savais que tu ferais merveille.

Burada olsaydı ne yapacağını bilirdi.

S'il était là, il saurait quoi faire.

Tom bunu nasıl yapacağını bilmiyordu.

Tom ne savait pas comment le faire.

Tom onu nasıl yapacağını unuttu.

Tom a oublié comment le faire.

O, yapacağını söylediği gibi yaptı.

Il a fait ce qu'il avait promis.

Onu bana yapacağını asla düşünmedim.

Je n'ai jamais cru qu'il me ferait ça.

Keşke ne yapacağını bana söyleseydin.

- J'aurais aimé que tu m'aies dit quoi faire.
- J'aurais aimé que vous m'ayez dit quoi faire.

Daha sonra ne yapacağını düşünüyorsun?

- Que pensez-vous faire ensuite ?
- Que penses-tu faire après ?

Bunu nasıl yapacağını biliyor musun?

- Savez-vous comment faire cela ?
- Est-ce que tu sais comment faire ça ?

Annem nasıl kek yapacağını bilir.

Ma mère sait comment faire les gâteaux.

Sonunda onu nasıl yapacağını keşfetti.

- Il découvrit finalement comment le faire.
- Il a finalement découvert comment le faire.

Yemek artıklarını ne yapacağını bilmiyordu.

- Il ne savait pas ce qu'il devait faire avec le reste de nourriture.
- Il ne savait pas quoi faire avec les restes.

Orada olsaydı ne yapacağını bilirdi.

S'il était là, il saurait quoi faire.

Bunu nasıl yapacağını sana göstereyim.

- Laissez-moi vous montrer comment faire.
- Laisse-moi te montrer comment faire.

Tom sana ne yapacağını gösterecek.

Tom va vous montrer quoi faire.

Tom muhtemelen ne yapacağını biliyor.

Tom sait probablement quoi faire.

Ne yapacağını zaten Tom'a söyledim.

- J'ai déjà dit à Tom ce qu'il y a à faire.
- J'ai déjà dit à Tom ce qu'il faut faire.

Hiç kimse ne yapacağını bilmiyordu.

Personne ne savait quoi faire.

Kate nasıl pasta yapacağını bilir.

Kate sait comment faire un gâteau.

Tom ne yapacağını biliyor muydu?

Tom savait-il quoi faire ?

Sorunla ilgili ne yapacağını bilmiyordu.

Elle ignorait comment prendre le problème.

Onu nasıl yapacağını sana göstereyim.

Laissez-moi vous montrer comment faire.

Tom sadece ne yapacağını bilmiyor.

Tom ne sait simplement pas quoi faire.

Tom onun ne yapacağını bilmiyor.

Tom ne sait pas ce qu'il fera.

Tom nasıl kayak yapacağını bilmiyor.

Tom ne sait pas skier.

Tom başka ne yapacağını bilmiyordu.

Tom ne savait pas quoi faire d'autre.

Tom'un ne yapacağını merak ediyorum.

Je me demande ce que Tom ferais.

Tom Mary'nin ne yapacağını bilmiyor.

Tom ne sait pas ce que Marie allait faire.

Tom ne yapacağını bilmediğini söyledi.

Tom dit qu'il ne sait pas quoi faire.

Onu kimin yapacağını merak ediyorum.

Je me demande qui va faire ça.

Ne yapacağını bildiğinden emin misin?

- Êtes-vous sûr de savoir ce qu'il faut faire ?
- Es-tu sûr de savoir ce qu'il faut faire ?

- Gerçekten Tom'un bunu yapacağını düşünüyor musun?
- Gerçekten Tom'un bunu yapacağını mı düşünüyorsun?

- Penses-tu vraiment que Tom le fera ?
- Pensez-vous vraiment que Tom le fera ?

Ben yerimde ne yapacağını düşünmeni istiyorum.

- J'aimerais que vous réfléchissiez à ce que vous auriez fait à ma place.
- J'aimerais que tu réfléchisses à ce que tu aurais fait à ma place.

İngiltere her erkeğin görevini yapacağını umuyor.

L'Angleterre attend de chacun qu'il fasse son devoir.

O sana ne yapacağını söyledi mi.

- T'a-t-il dit quoi faire ?
- Vous a-t-il dit quoi faire ?

Tom yapacağını söylediği şeyi gerçekten yapmadı.

Tom n'a pas fait ce qu'il a dit.

Tom'un romantik bir şey yapacağını biliyordum.

Je savais que Tom ferait quelque chose de romantique.

Hükümet ne yapacağını bilmiyormuş gibi görünüyor.

D'après ce qu'on a dit, le gouvernement ne sait pas quoi faire.

Tom burada olsa ne yapacağını bilir.

- Si Tom était ici, il saurait quoi faire.
- Si Tom était là, il saurait quoi faire.

Onu nasıl yapacağını sana kim öğretti?

- Qui t'a enseigné comment faire ça ?
- Qui vous a enseigné comment faire cela ?

Tom Mary'ye ne yapacağını söyledi mi?

Est-ce que Tom a dit à Mary quoi faire?

Ne yapacağını bildiğinden emin olmak istiyorum.

- Je veux m'assurer que tu saches quoi faire.
- Je veux m'assurer que vous sachiez quoi faire.

Benim için bir şey yapacağını söyledin.

- Tu as dit que tu ferais n'importe quoi pour moi.
- Vous avez dit que vous feriez n'importe quoi pour moi.

John sonraki adımda ne yapacağını bilmiyor.

John ne sait pas quoi faire ensuite.

Onu nasıl yapacağını bilmiyorsun, değil mi?

- Vous ne savez pas comment le faire?
- Tu ne sais pas comment le faire, n'est-ce pas ?
- Vous ne savez pas comment le faire, n'est-ce pas ?

Tom artık yemeği ne yapacağını bilmiyordu.

Tom ne savait pas quoi faire des restes.

Tom onu nasıl yapacağını Mary'ye sormalı.

Tom devrait demander à Mary comment le faire.

Ben gelecek sefer ne yapacağını bilmiyorum.

- Je ne sais pas quoi faire ensuite.
- Je ne sais pas ce que je dois faire ensuite.

Tom ne yapacağını bilmiyormuş gibi davrandı.

Tom a prétendu ne pas savoir quoi faire.

O bana nerede alışveriş yapacağını söyledi.

Il m'a dit où faire les magasins.

Umarım Tom yapacağını söylediği şeyi yapar.

J'espère que Tom fera ce qu'il a dit qu'il ferait.

Tom, onu nasıl yapacağını büyükbabasından öğrendi.

Tom a appris à faire ça avec son grand-père.

Gerçekten Tom'un onu yapacağını düşünüyor musun?

Penses-tu vraiment que Tom le fera ?

Tom, bunu nasıl yapacağını bilmediğini söyledi.

Tom a dit qu'il ne savait pas comment faire ça.

Tom'un bunu nasıl yapacağını bilmediğini bilmiyordum.

Je ne savais pas que Tom ne savait pas le faire.

Fakat gergedan ne yapacağını anlıyor, dönüp saldırıyor.

Mais le rhinocéros anticipe ses mouvements et passe à l'attaque.

O, akşam yemeği için ödeme yapacağını söyledi.

Il a dit qu'il paierait pour le dîner.

O yapacağını söylediği şeyi neredeyse hiç yapmaz.

Elle ne fait pratiquement jamais ce qu'elle dit qu'elle va faire.

Sen bunu nasıl yapacağını bilen tek kişisin.

- Tu es le seul qui sache comment faire ça.
- Tu es la seule qui sait faire ça.

"Tom'un istediğimizi yapacağını sanmıyorum." "Evet, ben de."

« Je ne pense pas que Tom fera ce que nous lui avons demandé. » « Ouais, moi non plus. »

Tom'un öyle bir şey yapacağını hiç düşünmedim.

Je n’aurais jamais pensé que Tom ferait une chose pareille.

Az sayıda kişi onu nasıl yapacağını biliyor.

Peu de gens savent comment on fait.