Translation of "Ilkbahar" in French

0.004 sec.

Examples of using "Ilkbahar" in a sentence and their french translations:

İlkbahar geliyor.

Le printemps approche.

İlkbahar gelmişti.

Le printemps était venu.

- İlkbahar yakında gelecek.
- Yakında ilkbahar olacak.

- C’est bientôt le printemps.
- Le printemps est bientôt là.

Henüz ilkbahar değil.

Ce n'est pas encore le printemps.

İlkbahar yakında geliyor.

Le printemps est bientôt là.

İlkbahar yakında gelecek.

Bientôt viendra le printemps.

İlkbahar erken geldi.

Le printemps est arrivé tôt.

İlkbahar geri döndü.

Le printemps est revenu.

Yakında ilkbahar olacak.

Le printemps est bientôt là.

Kış gitti. İlkbahar geldi.

L'hiver s'en est allé. Le printemps est venu.

Kıştan sonra İlkbahar gelir.

Le printemps vient après l'hiver.

İlkbahar, kıştan sonra gelir.

Le printemps vient après l'hiver.

- İsviçre'de İlkbahar mayıs ayında gelir.
- İsviçre'de ilkbahar mayıs ayında gelir.

En Suisse, le printemps arrive en Mai.

Havada ilkbahar çiçeklerinin kokusu vardı.

Le parfum des fleurs printanières flottait dans l'air.

İlkbahar çok hoş bir mevsim.

Le printemps est une saison agréable.

İlkbahar geçti ve yaz başladı.

Le printemps passa et l'été commença.

Bu ilkbahar onları görmek için sabırsızlanıyorum.

J'attends avec impatience de les voir ce printemps.

Dört mevsim: İlkbahar, yaz, sonbahar ve kıştır.

Les quatre saisons de l'année sont : le printemps, l'été, l'automne et l'hiver.

İlkbahar geldiğinde onlar tarlaları kazarlar ve tohumları ekerler.

- À l'arrivée du printemps, ils labourent les champs et les sèment.
- À l'arrivée du printemps, ils labourent les champs et les ensemencent.

İlkbahar geldiği zaman günler gün be gün uzar.

Quand vient le printemps, les jours rallongent de jour en jour.

İlkbahar Kyoto'yu ziyaret etmek için en iyi mevsim.

Le printemps est la meilleure saison pour visiter Kyoto.

- Bahar geçti ve yaz başlıyor.
- İlkbahar geçti ve yaz başlıyor.

Le printemps est passé et l'été commence.

Bir yıl içinde dört mevsim vardır - ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış.

Dans l’année, il y a quatre saisons : le printemps, l’été, l’automne, l’hiver.

- Bu dergiye göre, en sevdiğim aktris önümüzdeki ilkbahar bir caz müzisyeniyle evlenecek.
- Bu dergiye göre, benim sevdiğim sanatçı gelecek bahar bir jazz müzisyeni ile evlenecek.

Selon ce magazine, mon actrice favorite épousera un musicien de jazz au printemps prochain.