Translation of "Zayıf" in Finnish

0.005 sec.

Examples of using "Zayıf" in a sentence and their finnish translations:

Zayıf kal.

- Älä liho.
- Pysy hoikkana.

Zayıf görünüyorsun.

- Näytät laihtuneen.
- Olet tainnut laihtua.

Tom zayıf hissetti.

Tom tunsi olonsa heikoksi.

Matematik onun zayıf noktasıdır.

Matematiikka on hänen heikko kohtansa.

Zayıf bir hafızan var.

Sinulla on huono muisti!

Tom'un zayıf olduğunu düşünüyorum.

Minusta Tom on heikko.

Bu onun zayıf noktası.

- Tämä on hänen heikkoutensa.
- Tämä on hänen heikko kohtansa.

Tom zayıf görünmek istemez.

Tom ei halua vaikuttaa heikolta.

Ne kadar zayıf olmak istiyorsun?

Kuinka paljon hoikempi haluat olla?

Tom'un zayıf bir midesi vardır.

Tomilla on heikko vatsa.

Tom'un zayıf bir kalbi var.

Tomilla on heikko sydän.

Tom'un hiçbir zayıf yönü yoktur.

Tomilla ei ole heikkouksia.

Güney eyaletlerini zayıf tutmak istediler.

He halusivat pitää etelävaltiot heikkoina.

Tom'un zayıf bir hafızası var.

Tomilla on huono muisti.

Herkesin güçlü ve zayıf yönleri vardır.

Kaikilla on heikkouksia ja vahvuuksia.

- Bir zincir ancak en zayıf halkası kadar kuvvetlidir.
- Zincir en zayıf halkası kadar sağlamdır.

Ketju on vain niin vahva kuin sen heikoin lenkki.

Çok kötü hareket ediyordu. Yavaşça, çok zayıf şekilde.

Se liikkui huonosti. Se oli hidas ja hyvin heikko.

Tom'un geç kalacağına dair zayıf bir ihtimal var.

On vähäinen mahdollisuus, että Tom on myöhässä.

Bir zincir en zayıf halkasından daha güçlü değildir..

Ketju on niin vahva kuin sen heikoin lenkki.

Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.

Kaikilla on heikkouksia ja vahvuuksia.

Tom'un kazada hayatta kalması çok zayıf bir olasılıktır.

On erittäin epätodennäköistä, että Tom jäi henkiin törmäyksessä.

Bunu toplantıya kadar yapamayacağıma dair zayıf bir ihtimal var.

On hienoinen mahdollisuus sille, että en ehdi kokoukseen.

Ekonomi zayıf olmasına rağmen, bazı şirketler hâlâ kazanç sağlıyor.

Vaikka talous on heikko, jotkut yhtiöt tekevät yhä voittoa.

O kadar zayıf ki sağlıklı ahtapotlar gibi canlı renkler çıkaramıyor.

Se ei jaksanut tehdä terveen mustekalan kirkkaita värejä.

Salonun zayıf akustiği, dinleyicilerin konserden zevk almalarını ciddi şekilde olumsuz etkiledi.

Salin kehno akustiikka vaikutti valtavasti yleisön kuunteluelämykseen konsertissa.