Translation of "Uzaklara" in English

0.003 sec.

Examples of using "Uzaklara" in a sentence and their english translations:

Uzaklara gitme.

- Don't you go away.
- Don't go away.

Uzaklara gitmiyorum.

I'm not going away.

Uzaklara gitmeyeceğim.

- I won't leave.
- I won't go away.

Onlar uzaklara gittiler.

They went away.

Uzaklara gitmeni istemiyorum.

I don't want you to go away.

Onlar uzaklara gidecekler.

They'll go away.

Çok uzaklara gitti.

She has gone too far.

Tom uzaklara gitti.

Tom has gone away.

Uzaklara gitmek istemiyorum.

- I don't want to leave.
- I don't want to go away.

Çok uzaklara gittin.

- You have gone too far.
- You've gone too far.

Sanırım Tom uzaklara gitti.

- I think Tom has gone away.
- I think that Tom has gone away.

Neden sadece uzaklara gitmiyorsun?

Why don't you just go away?

Onların hepsini uzaklara gönderelim.

Let's send them all away.

Tom uzaklara gitmek istemiyor.

Tom doesn't want to go away.

Onlar çok uzaklara gittiler.

They have gone far away.

Tom'un niçin uzaklara gittiğini bilmiyorum.

I don't know why Tom went away.

Bu yaz uzaklara gidiyor musun?

Are you going away this summer?

Jim'in çok uzaklara gitme eğilimi var.

Jim tends to go too far.

- Uzaklara gitsen bile, seni yine de tutkuyla seveceğim.
- Uzaklara gitsen bile, Seni hâlâ tutkuyla seveceğim.

Even if you go away, I'll still passionately love you.

Beni buradan uzaklara götürecek bir tekne istiyorum.

- I want a boat that will take me far away from here.
- I want a boat that'll take me far away from here.

Çiftlik hayvanları uzaklara götürüldü ya da öldürüldü.

Farm animals were taken away or killed.

Durgun sabah havası şarkılarını ağaçtan ağaca, uzaklara taşır.

The still morning air takes their songs far across the canopy.

Tom ve Mary hafta sonu için uzaklara gitti.

Tom and Mary went away for the weekend.

Tom elinden geldiği kadar Mary'den uzaklara gitmek istedi.

Tom wanted to get as far away from Mary as he could.

Boş boş uzaklara bakmayın; sadece ne yaptığınıza dikkat edin.

Don't look away idly; just pay attention to what you're doing.

- Çok ileri gittin.
- Çizmeyi aştın.
- İşi azıttın.
- Sen uzaklara gittin.

- You've gone too far!
- You have gone too far.
- You've gone too far.

- Tom daha önce evinden uzakta hiç bulunmamıştı.
- Tom daha önce memleketinden uzaklara hiç gitmemişti.

Tom had never been away from home before.