Translation of "Taşır" in English

0.020 sec.

Examples of using "Taşır" in a sentence and their english translations:

Teller elektrik taşır.

Wires carry electricity.

Köle suyu taşır.

The slave carries the water.

Sıçanlar hastalık taşır.

Rats carry diseases.

Bu virüsü taşır aslında

actually carries this virus

Gazeteler hava raporlarını taşır.

Newspapers carry weather reports.

Bagajımı yukarı taşır mısın?

Would you carry my luggage upstairs?

Kredi % 5.5 faiz taşır.

The loan carries 5.5% interest.

Sesini çok iyi taşır.

Her voice carries very well.

Araba beş kişi taşır.

The car holds five people.

- Tom daima kamerasını yanında taşır.
- Tom daima kamerasını birlikte taşır.

Tom always carries his camera with him.

Mavi kuş gökyüzünü sırtında taşır.

The bluebird carries the sky on his back.

Benim için çantalarımı taşır mısın?

Could you carry my bags for me?

Otobüs, otelden havaalanına yolcu taşır.

The bus transports passengers from the hotel to the airport.

Boru, gölden fabrikaya su taşır.

The pipe conveys water from the lake to the factory.

Rüzgar, tohumları uzak mesafelere taşır.

The wind carries seeds for great distances.

O, sırtında bir çanta taşır.

He carries a bag on his back.

Otobüs birçok yanıcı malzeme taşır.

The bus carries a lot of inflammable materials.

Tom genellikle bir çakı taşır.

Tom usually carries a pocketknife.

Bu ağaç birçok meyve taşır.

This tree bears a lot of fruit.

Polis bir gaz maskesi taşır.

The policeman carries a gas mask.

Kötü arkadaşlar kötü meyve taşır.

Bad friends bear bad fruit.

Tom yanında hep mızıka taşır.

Tom carries a harmonica with him all the time.

O her gün şemsiyesini yanında taşır.

He carries his umbrella about with him every day.

Tom genellikle bir karalama defteri taşır.

Tom usually carries a sketch pad.

Birçok öğrenci okula sırt çantası taşır.

Most students carry backpacks to school.

Nehir çok büyük miktarda su taşır.

The river carries a huge volume of water.

Tom her zaman bir silah taşır.

Tom always carries a gun.

Tom her zaman bir İncil taşır.

Tom always carries a Bible.

Herhangi bir cerrahi işlem risk taşır.

Any surgical procedure carries risks.

Tom her zaman yanında silah taşır.

Tom always carries a gun with him.

Tom fotoğraf makinesini hep yanında taşır.

Tom takes his camera everywhere.

Sence otobüs şoförleri silah taşır mı?

- Do you think that bus drivers carry guns?
- Do you think bus drivers carry guns?

Virüsü ise çok kolay taşır bu yarasalar

these bats carry the virus very easily

Bir baca dumanı bir şömineden dışarıya taşır.

A chimney carries smoke from a fireplace to the outside.

Neredeyse her turist yanında bir kamera taşır.

Almost every tourist carries a camera with him.

Bunu benim için merdivenlerden yukarıya taşır mısın?

Would you mind carrying it up the stairs for me?

Tom her zaman bir silah taşır mı?

Does Tom always carry a gun?

Bay Brown her zaman bir kitap taşır.

- Mr. Brown always carries a book with him.
- Mr Brown always carries a book.

Bu kamyon Aomori'den Tokyo'ya taze meyve taşır.

This truck transports fresh food from Aomori to Tokyo.

Tom her zaman yanında bir mızıka taşır.

Tom always carries a harmonica with him.

Tom her zaman yanında bir silah taşır.

Tom carries a gun with him all the time.

Lütfen şu kutuları oradan buraya taşır mısın?

Could you please move those boxes from over there to here?

Tom her zaman bir epinefrin enjektörü taşır.

Tom carries an epinephrine injector at all times.

Bazı akrep ve örümcekler yavrularını üstlerinde taşır.

Some scorpions and spiders carry their babies on their backs.

Yanak keseleri, vücut ağırlığının yüzde onuna kadar taşır.

Stuffing her cheek pouches with ten percent of her body weight.

Durgun sabah havası şarkılarını ağaçtan ağaca, uzaklara taşır.

The still morning air takes their songs far across the canopy.

Bay Brown her zaman yanında bir kitap taşır.

- Mr Brown always carries a book with him.
- Mr. Brown always carries a book with him.

Bunu benim için ikinci kata kadar taşır mısın?

- Would you carry this up to the second floor for me?
- Would you carry this down to the second floor for me?

Bu bölgedeki tüm sokaklar ünlü kişilerin adını taşır.

All the streets in this area are named after famous people.

Tom her zaman yanında bir Kutsal Kitap taşır.

Tom always carries a Bible with him.

Tom her zaman çantasında bir harita ve pusula taşır.

Tom always carries a map and compass in his bag.

Tom nereye giderse gitsin her zaman yanında bir kamera taşır.

Tom always carries a camera with him wherever he goes.

- Matematik bütün bilimler için esas niteliği taşır.
- Matematik bütün bilimlerin temelidir.

Mathematics is basic to all sciences.

Eğer onu hastanede ziyaret edersen bu Tom için çok anlam taşır.

I'm sure it would mean a lot to Tom if you'd visit him in the hospital.

Boeing 747 dokuz saatlik bir uçuş için ne kadar yakıt taşır?

How much fuel does a Boeing 747 carry for a nine-hour flight?

- Tom yanında her zaman silah taşır.
- Tom üzerinde her zaman silah bulundurur.

Tom carries a gun with him at all times.

Sadece bir pusula ile gezinmeye çalışıyorsanız yönü koruduğu için bu projeksiyon büyük önem taşır.

which is a big deal if you are trying to navigate the ocean with only a compass.

Cümle çiçek gibidir; onun anlamı polendir. Çevirmen arı gibidir; çeviri, sadece farklı bitkiler arasındaki tozlaşmadır - o, hayatı taşır ...

A sentence is like a flower; its meaning is pollen. A translator is like a bee; translation is just pollination between different plants – it carries life...