Translation of "Beş" in English

0.015 sec.

Examples of using "Beş" in a sentence and their english translations:

Beş kere beş yirmi beştir.

Five times five is twenty-five.

Beş: Savun.

And five: Defend.

(Beş ton)

(Five tones)

Beş parasızdı.

He was hard up.

Beş parasızdım.

- I was flat broke.
- I was penniless.

Üç kere beş on beş yapar.

- 3 multiplied by 5 is 15.
- 3 times 5 is 15.
- Three times five is fifteen.

- Beş duyu nedir?
- Beş duyu hangileridir?

What are the five senses?

- Beş dakikan var.
- Beş dakikanız var.

You've got five minutes.

- O beş dil konuşabilir.
- O, beş dil konuşabilir.
- Beş dil konuşabiliyor.

- He is able to speak five languages.
- He can speak five languages.

- Beş gün yağdı.
- Beş gün yağmur yağdı.

It rained for five days.

On beş defa beş, yetmiş beşe eşittir.

Fifteen times five equals seventy-five.

- Benim beş arkadaşım var.
- Beş arkadaşım var.

I have five friends.

Ben on beş yaşındayken beş dil konuşabiliyordum.

When I was fifteen years old, I could speak five languages.

- Beş kedim var.
- Beş tane kedim var.

I have five cats.

- Lütfen beş dakika bekle.
- Lütfen beş dakika bekleyin.
- Lütfen beş dakika bekleyiniz.

- Please wait for five minutes.
- Please wait five minutes.

Beş adet reformla.

Five reforms.

Beş gezegeni var

with five planets,

Beş dakika daha

And five minutes after that,

Saat tam beş.

It is just five o'clock.

Beş kilo aldım.

I've gained five kilograms.

Tom beş parasız.

Tom is shirtless.

O, beş parasızdır.

He's broke.

O beş parasızdır.

She is badly off.

Beş yıldır evliyiz.

We've been married for five years.

Beş adam gördüm.

I saw five men.

O beş yaşında.

- She is five years old.
- She's five.

Beş dakikadır uzaktaydım.

I was away for five minutes.

Yaklaşık beş mil.

It's about five miles.

Beş köfte istiyorum.

- I want five köftes.
- I want five meatballs.
- I'd like five meatballs.

Beş çocuk yetiştirdi.

She has brought up five children.

Beş dolarım yok.

I haven't got five bucks.

Dörde beş var.

- It's five till four.
- It's five to four.

Bugün beş mart.

Today is the fifth of March.

Şirketimiz beş parasız.

Our company is broke.

Beş dakika dinlenelim.

Let's rest for five minutes.

Beş dakika oturalım.

Let's sit for five minutes.

Beş parasız değilsin.

You're not penniless.

Neredeyse beş parasızım.

I'm almost broke.

Beş dakikan var.

You've got five minutes.

Beş çocuk doğurdu.

She has given birth to five children.

Beş sömürgeci öldürüldü.

Five colonists were killed.

Yirmi beş yaşındayım.

I'm twenty-five.

Beş prototip tamamlandı.

Five prototypes were completed.

Beş dakika dayanamazdık.

We wouldn't last five minutes.

Neredeyse beş parasızız.

We're almost broke.

Beş kişi öldü.

Five people died.

Beş kuruşum yok.

I don't have a dollar to my name.

Ailemde beş kişiyiz.

We are 5 in my family.

Beş dil biliyor.

- He knows five languages.
- She knows five languages.

- Sadece on beş dakika.
- Yalnızca on beş dakika.

Only fifteen minutes.

- Lütfen beş dakika bekle.
- Lütfen beş dakika bekleyin.

- Please wait for five minutes.
- Please wait five minutes.
- Wait five minutes, please.

- O, beş yıldır ölüdür.
- Beş yıldır aramızda değil.

She has been dead five years.

- Beş Mayıs çocuklar günüdür.
- Beş Mayıs Çocuklar Günüdür.

May fifth is Children's Day.

- Beş dikişe ihtiyacı oldu.
- Ona beş dikiş atıldı.

She needed five stitches.

"Dört artı beş kaçtır?" "Dört artı beş dokuzdur."

"What is four plus five?" "Four plus five is nine."

- Sana beş dolar vereceğim.
- Sana beş dolar veririm.

- I'll give you five dollars.
- I will give you five dollars.

- Teyzem beş çocuk yetiştirdi.
- Halam beş çocuk yetiştirdi.

My aunt brought up five children.

- Beş dolarınız var mı?
- Beş doların var mı?

Do you have five dollars?

- Galiba beş senedir evliler.
- Sanırım onlar beş yıldır evli.

I think they have been married for five years.

- Benim evim beş blok ötededir.
- Evim beş sokak ötede.

My house is five blocks away.

- O beş yıldır ölüdür.
- O, beş yıl önce öldü.

- He has been dead for five years.
- He died five years ago.

- O beş gündür okula gelmiyor.
- Beş gündür okula gitmedi.

She's been absent from school for five days.

- Bu kitabın maliyeti beş dolar.
- Kitabın maliyeti beş dolar.

The cost of the book is five dollars.

Otuz beş santigrat derece doksan beş Fahrenheit dereceye eşittir.

Thirty-five degrees centigrade equals ninety-five degrees Fahrenheit.

- Beş sene Japonca çalıştım.
- Beş yıldır Japonca öğrenimi yapmaktayım.

I've studied Japanese for five years.

- Beş yaşındayken bisiklete binebiliyor muydun?
- Beş yaşındayken bisiklet kullanabiliyor muydun?
- Beş yaşındayken bisiklet sürebiliyor muydun?

Were you able to ride a bicycle when you were five years old?

Önümüzdeki beş yıl boyunca,

and we're going to learn so much over next five years

Son beş kiloyu veremez,

Losing that last five to ten pounds,

Ve arabada beş kişiydiler.

and there were about five people in the car.

Erkekler beş kat azaldı.

in the wake of Me Too.

Önümüzdeki beş yıl boyunca

Over the next five years,

Doyuracak beş boğaz var.

With five mouths to feed...

Bir, üç, beş, yedi -

one, three, five, seven --

Beş parasız şirketinden ayrılmıştı

He left his broke company

Nehir beş fit derinliğindedir.

The river is five feet deep.

Okul beş Nisanda başlar.

School begins on April 5th.

İlginç, beş ayağı var,

amazingly, he's got five legs.

Ona beş dolar ödedim.

- I paid five dollars to him.
- I paid him five dollars.

Yağmur beş gün sürdü.

The rain lasted five days.

Komite beş bölüme ayrıldı.

The committee divided into five sections.

Kitabın fiyatı beş dolardı.

The price of the book was $5.

Heyet, beş üyeden oluşuyor.

The committee consists of five members.

Tavuk beş yumurta yumurtladı.

The hen hatched five eggs.

Saat dokuza beş var.

It is five minutes to nine.

Bana beş gün verin.

Give me five days.

Dört çarpı beş yirmidir.

- Four times five is twenty.
- Five fours are twenty.

Yürüyerek on beş dakika.

It's fifteen minutes on foot.

Keki beş parçaya böldü.

She divided the cake into five pieces.

Onun beş ağabeyi var.

She has five older brothers.

Onlar hepsi beş kişiler.

They are five in all.

Kitaplarını beş kategoriye ayırdı.

He grouped his books into five categories.