Translation of "Hastalık" in English

Hastalık iznindeyim.

I've been on sick leave.

Hastalık cüzdanı boşaltır.

Sickness empties the wallet.

Ateş hastalık gösterir.

Fever indicates sickness.

Tom hastalık izninde.

- Tom is on sick leave.
- Tom is on medical leave.

Bahsettiğimiz hastalık kalıtsal.

The disease we are talking about is hereditary.

Sivrisinekler hastalık taşıyıcılarıdır.

Mosquitoes are carriers of diseases.

Hastalık aniden başladı.

The disease began all of a sudden.

Hastalık uydurmak anlamsızdır.

It's futile to feign illness.

Hastalık geceleyin kötüleşti.

The sickness worsened during the night.

Sıçanlar hastalık taşır.

Rats carry diseases.

Yarasalar hastalık taşıyor.

Bats carry diseases.

Köpekler hastalık taşırlar.

Dogs carry diseases.

Hastalık oldukça ilerlemesine rağmen

And even as the disease progressed significantly

Bu hastalık tedavi edilemez.

That disease is incurable.

Hastalık genellikle yoksulluktan kaynaklanır.

Illness often results from poverty.

Hastalık partiye gitmemi engelledi.

Illness prevented me from going to the party.

Hastalık oraya gitmemi engelledi.

Illness kept me from going there.

Hastalık yüzünden partiye katılamadım.

I couldn't attend the party on account of illness.

Hastalık seni aramamı engelledi.

Illness prevented me from calling on you.

Birçok hastalık yoksulluktan kaynaklanır.

Many diseases result from poverty.

O hastalık nedeniyle yoktur.

He is absent because of illness.

Hastalık partiye katılmamı engelledi.

Sickness kept me from attending the party.

O, hastalık bahanesiyle gelmedi.

He did not come on the pretext of sickness.

O, hastalık yüzünden gelemedi.

She could not come on account of illness.

Sivrisinekler hastalık için taşıyıcıdırlar.

Mosquitoes are a vector for disease.

Hastalık izni alacağını düşündüm.

- I thought you were going to call in sick.
- I thought that you were going to call in sick.

Umut gibi hastalık yoktur.

There is no illness like hope.

Hastalık yüzünden toplantıya katılamadım.

I wasn't able to attend the meeting due to illness.

Hastalık, organizmanızı zayıf düşürdü.

The sickness has weakened your organism.

Hastalık okula gitmemi engelledi.

Illness prevented me from going to school.

Hastalık ne oranda yayıldı.

At what rate did the illness spread?

Bir hastalık yüzünden gelemedi.

She couldn't come because of an illness.

Bu ciddi bir hastalık.

It's a serious illness.

Hastalık dışarı çıkmamı engelledi.

Illness prevented me from going out.

Bu bir hastalık değil.

- It's not a disease.
- It isn't a disease.

Bu kötü bir hastalık.

It's a bad disease.

Hastalık nedeniyle okulda yoktum.

I was absent from school because of illness.

Sebep bir hastalık değildir.

Reason is not a disease.

Bu hastalık nasıl yayılır?

How does this disease spread?

Bu hastalık kanser olabilir.

His illness may be cancer.

Hastalık çeşitli şekillerde yayıldı.

The disease spread in several ways.

Hastalık yolculuğa çıkmamı engelledi.

Illness prevented me from taking a trip.

Hastalık için tedavi yok.

There is no cure for the disease.

Hastalık sigortamı kullanabilir miyim?

Can I use my medical insurance?

Bu nadir bir hastalık.

It's a rare disease.

Hastalık nedeniyle partiye gidemedim.

I could not go to the party because of illness.

Nasıl hastalık, emekli maaşı vereceksiniz?

How will you pay their pension?

Bu şekilde, hastalık yerlerini belirliyoruz.

to detect clusters of disease.

Bir hastalık gibi ele almalıyız.

be able to treat it as a disease.

Bu hastalık asla dünyaya yayılamayacaktı

this disease would never spread to the world

Bir salgın hastalık patlak verdi.

- An epidemic has broken out.
- An epidemic disease broke out.

Hastalık Mike'ı yürüyemez durumda bıraktı.

The disease left Mike unable to walk.

Hastalık çoğunlukla çok yemekten kaynaklanır.

Sickness often results from eating too much.

Hastalık Jane'in okula gitmesini engelledi.

Illness prevented Jane from going to school.

Hastalık onun dışarı çıkmasını engelledi.

Sickness prevented him from going out.

Hastalık onun gezi planlarını engelledi.

Illness frustrated his plans for the trip.

Şimdi bir aydır hastalık izninde.

He has been on sick leave for a month now.

Hastalık onun partiye katılmasını engelledi.

- Illness prevented him from attending the party.
- Illness prevented her from attending the party.
- Illness kept him from attending the party.

Bahar yorgunluğu bir hastalık değildir.

- Spring fever is not a disease.
- Spring fever isn't a disease.

Hastalık beni okula gelmekten alıkoydu.

Illness prevented me from coming to school.

Hastalık onun dışarıya çıkmasını engelledi.

Sickness prevented him from going out.

Hastalık ve iş nedeniyle yorgunum.

I am tired because of illness and work.

Önemli bir hastalık geçirdin mi?

Have you ever had any serious illness?

Yarın işten hastalık izni alıyorum.

I'm calling in sick tomorrow.

Bu hastalık körlüğe neden olur.

This disease causes blindness.

Azgın hastalık birçok ülkeye yayıldı.

The rampant sickness spread to many countries.

Hastalık yurt dışına gitmemi engelledi.

Illness prevented me from going abroad.

Hastalık ve kıtlık birlikte giderler.

Disease and famine go together.

Neden işten hastalık izni almıyorsun?

Why don't you call in sick?

Gerçekten hastalık izni aldın mı?

Did you really call in sick?

Neden sadece hastalık izni almadın?

Why didn't you just call in sick?

Hastalık nedeniyle, o bizimle gelemedi.

Due to illness, he couldn't come with us.

Hastalık ve sağlık, akılla başlar.

Sickness and health start with the mind.

İlaç hastalık için bir tedavidir.

Medicine is a treatment for illness.

Bir hastalık yüzünden o yoktu.

She was absent on the ground of illness.

Hastalık onun geziye çıkmasını engelledi.

Illness prevented her from taking a trip.

Hastalık, beni toplantıya katılmaktan alıkoydu.

Illness kept me from attending the meeting.

Biz bulaşıcı bir hastalık bahsediyoruz.

We're talking about a contagious disease.

O, hastalık nedeniyle okulda yoktu.

He was absent from school because of illness.

Hastalık onun işini yapmasını engelledi.

Illness prevented him from doing his work.

Başkan zihinsel hastalık belirtileri gösteriyor.

The president is showing signs of mental illness.

Bu hastalık turistler tarafından getirildi.

This disease was introduced by tourists.

Hastalık tek bir şekilde seyreder.

The sickness is taking its course.

Korkma. O hastalık bulaşıcı değildir.

Don't be afraid. That disease isn't contagious.

Ve bu hastalık daha da kötüleştiğinde

And as the disease got worse,

Hastalık bitsin sizi biz gene döveriz

Let the disease end, we beat you again

Duyguları harap eden, yıkıcı bir hastalık.

It's a devastating disease that takes an enormous emotional toll.

Ani bir hastalık oraya gitmesini engelledi.

A sudden illness prevented him from going there.

Hiç ciddi bir hastalık geçirdiniz mi?

Have you ever had any serious illness?

Salgın hastalık sırasında binlerce insan öldü.

Thousands of people died during the plague.

Hastalık, onun toplantıya katılmasına mâni oldu.

Illness prevented him from attending the meeting.

Hastalık, Jim'in toplantıya katılmasına mâni oldu.

Illness prevented Jim from attending the meeting.

Hastalık onu okuldan vazgeçmesi için zorladı.

Illness forced him to give up school.