Translation of "Meryem'in" in English

0.005 sec.

Examples of using "Meryem'in" in a sentence and their english translations:

Meryem'in gülümsemesini hatırlamıyorum artık.

I no longer remember Mary's smile.

"Bu örnekler kimin?" "Meryem'in."

"Whose examples are these?" "They are Meryem's."

Meryem'in yüzünden tebessüm eksik olmaz.

Mary always has a smile on her face.

Polis, Meryem'in kocasını zehirlediğini düşünüyor.

The police think that Mary poisoned her husband.

Meryem'in annesinin içki zulası var.

Mary's mother's a cupboard drinker.

Tom, Meryem'in evde çocuklarla kalmasını istedi.

Tom wanted Mary to stay at home with the children.

Tom, Meryem'in ne yapacağını merak etti.

Tom wondered what Mary was going to do.

Tom, Meryem'in kendisine yardım etmesini umuyordu.

Tom expected Mary to help him.

Tom ve Meryem'in pek tanışıklığı yok.

Tom and Mary hardly know each other.

Tom ve Meryem'in Ekim'de evleneceğini duydum.

I heard that Tom and Mary will get married in October.

Tom ve Meryem'in kardeş olduklarını bilmiyordum.

- I didn't know that Tom and Mary were brother and sister.
- I didn't know Tom and Mary were brother and sister.

Meryem'in gözüne en iyi arkadaşı ilişti.

Mary caught sight of her best friend.

Tom, Meryem'in öyle bir tepki göstereceğini ummuyordu.

Tom didn't expect Mary to react like she did.

Tom, Meryem'in konuşmasını çok güzel taklit eder.

Tom is very good at imitating the way Mary talks.

- Tom Mary'nin muhakemesini anlamadı.
- Tom Meryem'in mantığını anlamadı.

Tom didn't understand Mary's reasoning.

Tom, Meryem'in canı ne isterse yapmasına müsaade etti.

Tom let Mary do whatever she wanted to do.

Tom, Meryem'in canı ne isterse yapmasına müsaade ediyor.

- Tom lets Mary do whatever she wants to do.
- Tom allows Mary to do whatever she wants.
- Tom lets Mary do whatever she wants.
- Tom allows Mary to do whatever she wants to do.

Tom, Meryem'in kendisinden ne yapmasını istediğini bilmediğini söyledi.

- Tom said he didn't know what Mary wanted him to do.
- Tom said that he didn't know what Mary wanted him to do.

Tom, Meryem'in yapmak üzere olduğu şeyi merak etti.

Tom wondered what Mary was about to do.

Tom ile Meryem'in birbirlerine aşık oldukları çok açık.

Tom and Mary are obviously in love with each other.

Bence Tom ve Meryem'in pek ortak noktaları yok.

- I don't think Tom and Mary have much in common.
- I don't think that Tom and Mary have much in common.

Meryem'in patronu, onun hazzetmeyeceği kadar temastan hoşlanan biri.

Mary's boss is a bit too tactile for her liking.

- Tom Mary'nin şemsiyesi ile uzaklaştı.
- Tom Meryem'in şemsiyesini yürüttü.

Tom walked off with Mary's umbrella.

Tom küvetten çıkıp, Meryem'in kendisine vermiş olduğu yeni havluyla kurulandı.

Tom got out of the bathtub and dried himself with the new towel that Mary had given him.

Tom'un mükemmel ahlakı, Meryem'in anne babasında büyük bir intiba bıraktı.

Tom's impeccable manners made a big impression on Mary's parents.

Her ne kadar gizlemeye çalışsa da, Meryem'in sesindeki çaresizliği duyabiliyordum.

Even though she was trying to hide it, I could hear desperation in Mary's voice.

- Tom Mary'nin karşısındaki masada oturdu.
- Tom masada Meryem'in karşısına oturdu.

- Tom sat across the table from Mary.
- Tom sat opposite Mary at the table.

- Tom, Meryem'in yanında olmasını arzuladı.
- Tom Mary'nin kendisiyle birlikte olmasını diledi.

Tom wished Mary was with him.

- Tom Mary'nin evinde hiç gece kalmadı.
- Tom Meryem'in evinde hiç gecelemedi.

Tom never spent a night at Mary's house.

- Tom Mary'nin karşısındaki masada yaşar.
- Tom, Meryem'in yaşadığı sokağın karşı tarafında yaşıyor.

Tom lives across the street from Mary.

Her şeyde kılı kırk yaran biri olduğu için, Meryem'in etrafta olması sinir bozucu.

Mary's unnerving to be around, because she's so finicky about everything.

- Tom Mary'nin korktuğuna şaşırmadı.
- Tom Mary'nin korktuğuna şaşırmış değildi.
- Tom, Meryem'in korkmasına şaşırmadı.

- Tom wasn't surprised that Mary was afraid.
- Tom wasn't surprised Mary was afraid.

- Tom ve Mary'nin beraber çalışmayı öğrenmeleri gerek.
- Tom ve Meryem'in birlikte çalışmayı öğrenmeleri gerek.

Tom and Mary need to learn to work together.

Tom, hafta sonu Meryem'in internette biriyle ilişki yaşamakta olduğunu fark edince ipler kopma noktasına geldi.

Things came to a head at the weekend when Tom found out that Mary had been having an online affair.

- Tom Mary'nin onun ne söylemeye çalıştığını anlamadığını söyleyebilir.
- Tom söylemeye çalıştığı şeyi Meryem'in anlamadığını fark etti.

Tom could tell that Mary didn't understand what he was trying to say.

- Tom ve Mary'nin bile birbirlerini tanıdıklarını kesinlikle bilmiyoruz.
- Tom ve Meryem'in birbirlerini tanıdıklarından emin değiliz bile.

We don't know for sure that Tom and Mary even know each other.

- Tom Mary'nin aksanına göre onun muhtemelen İrlandalı olduğunu söyleyebiliyordu.
- Tom aksanından, Meryem'in muhtemelen İrlandalı olduğunu fark etti.

Tom could tell by Mary's accent that she was probably from Ireland.