Translation of "Kazandığı" in English

0.005 sec.

Examples of using "Kazandığı" in a sentence and their english translations:

Takımımızın kazandığı haberini duydum.

I heard the news that our team had won.

Giants kazandığı için heyecanlıyım.

I'm thrilled the Giants won.

Kimin kazandığı umurumda değil.

- I don't care who wins.
- I don't care who won.

Kimin kazandığı zamanla görülecek.

It remains to be seen who wins.

Onun kazandığı ilk altın madalyaydı.

It was the first gold medal that she had won.

Onun yarışı kazandığı gerçek mi?

Is it true that he won the race?

Onun birincilik ödülünü kazandığı doğrudur.

It is true that he won first prize.

Kimin kazandığı gerçekten umurumda değil.

I don't really care who wins.

Bana takımımızın kazandığı haberini getirdi.

He brought me the news that our team had won.

Onun yarışı kazandığı doğru mu?

Is it true that he won the race?

Kimin kazandığı Tom'un umurunda değil.

Tom doesn't care who wins.

Tom'un yarış kazandığı doğru mu?

- Is it true that Tom won the race?
- Is it true Tom won the race?

Mary'nin birincilik ödülünü kazandığı haberine şaşırdım.

I was surprised by the news that Mary had won the first prize.

O, kazandığı kadar çok para harcar.

She spends as much money as she earns.

Tom kazandığı her şeyi annesine verdi.

Tom gave his mother everything he earned.

O birincilik ödülünü kazandığı için övündü.

She prided herself on having won first prize.

Yılda kazandığı parayı balyalayabilmek için kullandığı bant

The band that he uses to bale the money he earns per year

Seçimi nasıl kazandığı konusunda hala şüpheler var

there are still doubts about how he won the election

Jack davasından kazandığı parayla refah içinde yaşayabilmeli.

With the money Jack won from his lawsuit, he should be able to live on easy street.

O, yarışmayı kazandığı için bir ödül aldı.

He got a prize for winning the competition.

Altın madalya kazandığı için onu tebrik ettik.

We congratulated him on winning a gold medal.

Flaminius, Galyalı kabilelere karşı kazandığı zaferler ile biliniyor.

Flaminius is renowned for his victories against Gallic tribes.

Beklentilere rağmen askerlik tarzının Portekiz'in Prens Regent'ini kazandığı

against expectation, his soldierly  manner won over Portugal’s Prince Regent.

Karşı kazandığı büyük zaferde önemli bir rol oynadı

This brought him to the attention of France’s new First Consul, Napoleon Bonaparte, with

Veya da en çok parayı kazandığı bilgiyi ulaştırıyormuş.

or deliver the information that he earned the most money.

Tom'un yarışmalarda kazandığı kupalarla dolu bir dolabı var.

Tom has a closet full of trophies that he won at competitions.

Maçı hangi takımın kazandığı gerçekten de önemli değil.

Which team won the match really isn't important.

Sally Ride, dört derece kazandığı Stanford Üniversitesine katıldı.

Sally Ride attended Stanford University where she earned four degrees.

Dania'nın kazandığı her kuruş doğrudan Fadıl'ın cebine gider.

Every penny Dania makes goes right into Fadil's pocket.

Tom'un kazandığı kadar çok para harcamasına gerek yoktu.

Tom didn't need to spend as much money as he did.

Tom kazandığı kadar çok para harcamak zorunda değildi.

Tom didn't have to spend as much money as he did.

Tom piyangoda kazandığı parayla yeni bir araba satın aldı.

Tom bought a new car with the money he won in the lottery.

Bay Johnson kazandığı paradan dolayı, emekli olduğunda etrafa para saçabilecekti.

With the money Mr Johnson had saved, he would be able to live high on the hog when he retired.

Napolyon, kazandığı zaferle Soult'u "Avrupa'nın en önde gelen manevrası" olarak nitelendirdi.

With victory won, Napoleon acclaimed Soult ‘the foremost manoeuvrer in Europe’.

- Oyunu kimin kazandığı umurumda değil.
- Maçı kazanın kim olduğu umurumda değil.

I don't care who wins the game.

Onun odasına girdiğimde, golf oynadığı yirmi yıl süresince kazandığı çok sayıda kupayı bana gösterdi.

When I went into his room, he showed me the numerous trophies he had won during the twenty years he had played golf.

- Futbol basit bir oyundur.22 Adam bir topun peşinden 90 dakika boyunca koşar ve sonunda hep Almanların kazandığı bir oyundur.
- Futbol basit bir oyundur. 22 kişi bir topun peşin koşar ve sonunda da daima Almanlar kazanır.

Football is a simple game. 22 men chase a ball for 90 minutes, and at the end the Germans always win.