Translation of "Gitmez" in English

gitmez! çünkü

do not go! because

Gitmez olaydım.

If only I had not left.

Ateşim gitmez.

My fever won't go away.

Yetişkin olduğunuzda gitmez.

doesn't go away when you're an adult.

O kiliseye gitmez.

He doesn't go to church.

Tom markete gitmez.

Tom doesn't go to the market.

Tom barlara gitmez.

Tom doesn't go to bars.

Ağrı asla gitmez.

The pain never goes away.

Kimse oraya gitmez.

Nobody goes in there.

Tom kiliseye gitmez.

Tom doesn't go to church.

Hristiyanlar camiye gitmez.

Christians don't go to mosques.

Yalnız başına gitmez.

He won't go alone.

Yağmur yağsa, o gitmez.

If it were to rain, he would not go.

Aşk asla boşa gitmez.

Love is never wasted.

Yeşil kırmızı ile gitmez.

Green doesn't go with red.

Bu yeterince uzağa gitmez.

It doesn't go far enough.

Eğer istemiyorsan Tom gitmez.

Tom won't leave if you don't want him to.

Gitmesini istemiyorsan Tom gitmez.

Tom won't go away if you don't want him to.

O asla Paris'e gitmez.

She never goes to Paris.

Tom izniniz olmadan gitmez.

Tom wouldn't leave without your permission.

O asla toplantıya gitmez.

He never goes to an assembly.

Tom asla kiliseye gitmez.

Tom never goes to church.

Babam bugün Tokyo'ya gitmez.

My father does not go to Tokyo today.

Tom bizi bırakıp gitmez.

Tom wouldn't run out on us.

Otobüslerden hiçbiri Shinjuku'ya gitmez.

None of these buses go to Shinjuku.

Tom okula otobüsle gitmez.

Tom doesn't go to school by bus.

Tom asla Boston'a gitmez.

Tom never goes to Boston.

Şekerli kahve hoşuma gitmez.

I don't like coffee with sugar.

İstiridyeler pek hoşuma gitmez.

I don't really like oysters.

Hiçbir yere arabasız gitmez.

He doesn't go anywhere without his car.

O oraya gider gitmez hastalandı.

No sooner had she gone there than she was taken ill.

O, cumartesi günü ofise gitmez.

He doesn't go to the office on Saturday.

Tom pazar günü işe gitmez.

Tom doesn't go to work on Sunday.

Tom sık sık derslere gitmez.

Tom often skips classes.

Yeşil, mor ile iyi gitmez.

Green does not go well with purple.

Tom sık sık toplantılara gitmez.

Tom often skips meetings.

Tom asla öyle yerlere gitmez.

Tom never goes to places like that.

Tom cumartesi günü ofisine gitmez.

Tom doesn't go to his office on Saturday.

O asla bir toplantıya gitmez.

He never goes to a gathering.

O, asla bir toplantıya gitmez.

He never goes to a meeting.

Gider gitmez bu yeri özleyeceğim.

I'll miss this place once I leave.

Tom cumartesi günü ofise gitmez.

Tom doesn't go to the office on Saturday.

Tom sık sık okula gitmez.

Tom often skips school.

Tom çok sık kiliseye gitmez.

Tom doesn't go to church very often.

Tom neredeyse hiç kiliseye gitmez.

Tom hardly ever goes to church.

Tom genellikle işe arabayla gitmez.

Tom doesn't usually drive to work.

O gömlek o pantolonla gitmez.

That shirt doesn't go with those pants.

Tom okula hiç zamanında gitmez.

Tom doesn't ever get to school on time.

Onu yaparsan Tom'un hoşuna gitmez.

Tom won't like it if you do that.

Bazen işler planlandığı gibi gitmez.

Occasionally, things don't go as planned.

Kravat benim takım elbisemle gitmez.

The tie doesn't go with my suit.

Yatağa gider gitmez uykuya daldı.

As soon as he went to bed, he fell asleep.

O öyle yerlere pek gitmez.

She seldom goes to that sort of place.

Eve gider gitmez yatmaya gittim.

As soon as I got home, I went to bed.

Tom, iyi bir okula gitmez.

Tom doesn't go to a good school.

Balta alçakgönüllü bir boyuna gitmez.

The axe does not go to a humble neck.

Mary onunla gitmedikçe, Tom gitmez.

Tom won't go unless Mary goes with him.

Tom davet edilse bile gitmez.

Tom won't go even if he's invited.

İşler her zaman yolunda gitmez.

Things don't always go your way.

Tom çok sık Boston'a gitmez.

Tom doesn't go to Boston very often.

Tom asla okula otobüsle gitmez.

Tom never goes to school by bus.

Tom çok sık yüzmeye gitmez.

Tom doesn't go swimming very often.

Hiçbir yere yalnız başına gitmez.

He never goes anywhere by himself.

Tek başına hiçbir yere gitmez.

She never goes anywhere by herself.

Eskiler bir çok kişinin hoşuna gitmez

old people do not like many people

Balık ve kırmızı şarap birlikte gitmez.

Fish and red wine don't go together.

Bert yüksek okula gitmez, değil mi?

Bert doesn't go to high school, does he?

Onu yalnız bıraksam hiç okula gitmez.

If left to his own devices, he would never go to school.

Özel kuvvetler ve evlilik birlikte gitmez.

Special forces and marriage don't go together.

Tom eve gider gitmez yemek yiyecek.

Tom will eat as soon as he gets home.

Tom telefonu olmadan hiçbir yere gitmez.

Tom never goes anywhere without his phone.

Babam her zaman işe yürüyerek gitmez.

- My father does not always walk to work.
- My father doesn't always walk to work.

Tom hemen hemen Boston'a hiç gitmez.

Tom almost never goes to Boston.

Tom gece yarısından önce uyumaya gitmez.

Tom never goes to sleep before midnight.

Hayat her zaman istediğin gibi gitmez.

Life doesn't always work out the way you want it to.

Tom üniversiteye gider gitmez ortaya çıktı.

Tom came out as soon as he went to college.

Hiçbir terbiyeli insan o yere gitmez.

No decent people go to that place.

Tom istediği kadar sık sinemaya gitmez.

Tom doesn't go to the movies as often as he'd like to.

Tembellik ve başarı bir arada gitmez.

Laziness and success do not go together.

Bu kravat benim takım ile gitmez.

This tie doesn't go with my suit.

O ayakkabılar bu takım elbiseyle gitmez.

Those shoes don't go with the suit.

Tom hiçbir yere tek başına gitmez.

- Tom never goes anywhere by himself.
- Tom doesn't go anywhere alone.

Tom asla hiçbir yere yürüyerek gitmez.

Tom never walks anywhere.

Tom'un sorunları Mary gider gitmez başladı.

Tom's problems began as soon as Mary left.

Oraya gider gitmez beni aramanı istiyorum.

I want you to call me as soon as you get there.

Hayat her zaman gitmesini istediğimiz tarzda gitmez.

Life doesn't always go the way we want it to.

Eğer şans eseri yağmur yağarsa o gitmez.

- If it were to rain, he would not go.
- If by some chance it were to rain, he wouldn't go.

O gece geç saatlerde asla dışarı gitmez.

He never goes out late at night.

Balık ve kırmızı şarap birlikte iyi gitmez.

Fish and red wine don't go well together.

Tom pazartesi günü sık sık okula gitmez.

Tom often cuts classes on Monday.

Bazen iyi bir nedeni olmaksızın işe gitmez.

He sometimes is absent from work without good cause.

Eve gider gitmez Tom'a bir mektup yazarım.

I'll write Tom a letter as soon as I get home.

Bazı insanlar gücü yetmediği için doktora gitmez.

Some people don't go to a doctor because they can't afford to.

Her şey her zaman plandığımız gibi gitmez.

Things don't always turn out the way we plan.

Tom köpeği olmadan asla bir yere gitmez.

Tom never goes anywhere without his dog.