Translation of "Gitmemiz" in English

Gitmemiz istendi.

We've been asked to leave.

- Yatmaya gitmemiz gerek.
- Uyumaya gitmemiz gerek.

We should go to sleep.

- Beraber gitmemiz gerekiyordu.
- Birlikte gitmemiz gerekiyordu.

We were supposed to go together.

- Derhal gitmemiz gerekiyor.
- Hemen gitmemiz gerek.

We need to leave right now.

Havaalanına gitmemiz gerekiyor.

We need to get to the airport.

Bankaya gitmemiz gerekiyor.

We need to go to the bank.

Düğüne gitmemiz gerekiyor.

We need to get to the wedding.

Yakında gitmemiz gerekecek.

We'll need to leave soon.

Henüz gitmemiz gerekmiyor.

We don't need to leave yet.

Gitmemiz gerektiğini düşündüm.

- I thought we should leave.
- I thought that we should leave.

Gitmemiz gerekmiyor mu?

Shouldn't we leave?

Gerçekten gitmemiz gerekiyor.

We really need to get going.

Nereye gitmemiz gerekiyor?

Where do we need to go?

Yüzmeye gitmemiz gerek.

We should go swimming.

Mars'a gitmemiz gerekir.

We should go to Mars.

Yakında gitmemiz gerek.

We need to leave soon.

Eve gitmemiz gerek.

We need to go home.

Şimdi gitmemiz gerekmiyor mu?

Shouldn't we go now?

Bugün süpermarkete gitmemiz gerekmeyebilir.

We might not need to go to the supermarket today.

Gitmemiz için bizi zorlayamazsınız.

You can't force us to go.

Avustralya'ya gitmemiz Tom'un fikriydi.

It was Tom's idea that we go to Australia.

Gitmemiz gerektiğini hâlâ söylerim.

- I still say we should've gone.
- I still say we should have gone.

Oraya erken gitmemiz gerekiyor.

We need to get there early.

Birlikte yüzmeye gitmemiz gerekiyordu.

We were supposed to go swimming together.

Nereye gitmemiz gerektiğini düşünüyorsunuz?

Where do you think we should go?

Belki bowlinge gitmemiz gerekir.

Maybe we should go bowling.

Bizim gitmemiz gerekiyor mu?

Is it necessary for us to go?

Geri gitmemiz gerekiyor mu?

Should we go back?

Tom'la gitmemiz gerektiğini sanmıyorum.

- I don't think that we should go with Tom.
- I don't think we should go with Tom.

Birlikte partiye gitmemiz gerekir.

We should go to the party together.

Neden aya gitmemiz gerekir?

Why should we go to the moon?

Henüz gitmemiz gerektiğini sanmıyorum.

- I don't think we should go yet.
- I don't think that we should go yet.

Babam gitmemiz gerektiğinde ısrar etti.

My father insisted that we should go.

Tom'u aramaya gitmemiz gerekmiyor mu?

Shouldn't we go look for Tom?

Şimdi gitmemiz gerekiyor gibi görünüyor.

It seems like we have to go now.

Sanırım nereye gitmemiz gerektiğini biliyorsun.

I think you know where we need to go.

Onunla gitmemiz için bize yalvardı.

He begged us to go with him.

Bu şekilde gitmemiz gerektiğini sanmıyorum.

- I don't think we should go this way.
- I don't think that we should go this way.

O toplantıya gitmemiz gerekli olmayabilir.

It may not be necessary for us to go to that meeting.

Daha ne kadar gitmemiz gerekiyor?

How much further do we have to go?

Gitmemiz gereken başka yerler var.

We have other places we need to go.

- Bankaya gitmemiz gerekiyor.
- Bankaya gitmeliyiz.

We need to go to the bank.

Sanırım Tom gitmemiz gerektiğini öneriyor.

- I think Tom is suggesting that we should leave.
- I think that Tom is suggesting that we should leave.

Bir an önce gitmemiz gerek.

We need to leave at once.

Tom gitmemiz için bizi zorladı.

Tom forced us to leave.

Muhtemelen Tom'un partisine gitmemiz gerekiyordu.

- We probably should've gone to Tom's party.
- We probably should have gone to Tom's party.

Gitmemiz için hiç yer yok.

There's nowhere for us to go.

Onları aramaya gitmemiz gerekmiyor mu?

Shouldn't we go look for them?

Onu aramaya gitmemiz gerekmiyor mu?

Shouldn't we go look for him?

Gerçekten kısa sürede gitmemiz gerekiyor.

We need to leave real soon.

Belki artık eve gitmemiz gerekiyor.

Maybe we should go home now.

Bugün dışarı gitmemiz gerektiğini sanmıyorum.

- I don't think we should go outside today.
- I don't think that we should go outside today.

Tom'un partisine gitmemiz gerektiğini düşünmüyorum.

- I don't think we should go to Tom's party.
- I don't think that we should go to Tom's party.

Tom nereye gitmemiz gerektiğini söyledi?

Where did Tom say we should go?

Şimdi gerçekten gitmemiz gerekiyor mu?

Do we really need to leave now?

O, bana gitmemiz gerektiğini önerdi.

He suggested to me that we should go.

Saat kaçta istasyona gitmemiz gerekir?

At what time should we go to the station?

Boston'a gitmemiz uzun zamanımızı aldı.

It took us a long time to get to Boston.

Gelecek ay Boston'a gitmemiz gerekebilir.

We might need to go to Boston next month.

Tom bize gitmemiz gerektiğini söyledi.

Tom told us that we should go.

Enkazı bulabilmek için batıya gitmemiz gerekiyor.

We need to head west to find that wreckage.

İşe gitmemiz için hava çok sıcak.

It's too hot for us to work.

Saat yediye geliyor. Okula gitmemiz gerek.

It is close to seven o'clock. We have to go to school.

O bize gitmemiz için ısrar etti.

She insisted on us going.

Hepimiz erken gitmemiz gerektiği konusunda anlaştık.

We all agree that we should leave early.

Sanırım ne zaman gitmemiz gerektiğini çözdüm.

I think I've figured out what time we need to leave.

Birlikte bir yere gitmemiz gerektiğini düşünüyorum.

I'm thinking we should go somewhere together.

Bana şimdi gitmemiz gerekiyor gibi geliyor.

It seems to me that we should go now.

Sonunda bize gitmemiz için izin verildi.

We've finally been given permission to leave.

O, o şekilde gitmemiz gerektiğini söylüyor.

He says we should go that way.

Tom bize derhal gitmemiz gerektiğini söyledi.

Tom told us that we should leave right away.

Tom nereye gitmemiz gerektiğini düşündüğünü söyledi?

- Where did Tom say he thought we should go?
- Where did Tom say he thought that we should go?

Canım, süpermarkete gitmemiz lazım. Sütümüz bitmiş.

Sweetheart, we need to go to the supermarket. We ran out of milk.

Senin ve benim birlikte gitmemiz gerek.

You and I should go together.

Yarın nereye gitmemiz gerektiğini merak ediyordum.

I was wondering where we should go tomorrow.

çünkü hâlâ gitmemiz gereken bir yol var.

because there was still a distance to go.

Şimdi gitmemiz gerektiği konusunda aynı fikirde misin?

Do you agree that we should leave now?

Hâlâ Boston'a Tom'la birlikte gitmemiz gerektiğini düşünüyorum.

- I still think we should've gone to Boston with Tom.
- I still think we should have gone to Boston with Tom.

Sevsek de sevmesek de oraya gitmemiz gerek.

We must go there whether we like it or not.

Bizim en kısa sürede oraya gitmemiz gerekiyor.

We need to get there as soon as we can.

Gitmemiz ve Tom'u bulmaya çalışmamız gerekiyor mu?

Should we go and try to find Tom?

Bizim Büyük Kanyon'a bir geziye gitmemiz gerekiyordu.

We were supposed to go on a road trip to the grand canyon.

Eve bu kadar erken gitmemiz gerekiyor mu?

Do we really have to go home so early?

En yakın plaja gitmemiz ne kadar sürer?

How long would it take us to get to the nearest beach?

Senin ve benim birlikte Boston'a gitmemiz gerek.

You and I should go to Boston together.

- Hastaneye gitmek zorundayız.
- Hastaneye gitmeliyiz.
- Hastaneye gitmemiz gerekiyor.

We've got to get to the hospital.

Bizim Fransa'ya gitmemiz için bir vizeye ihtiyacımız yoktur.

We don't need a visa to go to France.

"Plaja gitmemiz gerektiğini düşünüyor musun?" "Elbette, cevap evettir."

"Do you think we should go to the beach?" "Of course, the answer is yes."

Tiyatro yerine sinemaya gitmemiz daha iyi olmaz mı?

Wouldn't it be better for us to go to the movies rather than to a theater?

Bizim hastaneye boş yere gitmemiz devletimize çok büyük zarardır

It is a great harm to our state that we go to the hospital in vain

Ne olduğunu bilmek için, 2008'e geri gitmemiz gerekir.

In order to know what has happened, we need to go back to 2008.

Biz ona sonraki pazar bir pikniğe gitmemiz gerektiğini önerdik.

We suggested to her that we should go on a picnic the following Sunday.

Gitmemiz ya da kalmamız gerekip gerekmediği sorusu ardından gelir.

The question whether we should go or stay comes next.

Senin ve benim bir ara birlikte Boston'a gitmemiz gerek.

You and I should go to Boston together sometime.