Translation of "Gülmekten" in English

0.006 sec.

Examples of using "Gülmekten" in a sentence and their english translations:

- Gülmekten öldüm!
- Gülmekten yerlere yattım!

Lol!

Gülmekten katılıyorum.

I'm cracking up.

Gülmekten kırıldılar.

They broke into laughter.

Gülmekten ölüyorum.

- I'm dying of laughter.
- I'm dying of laughter!

Koptum gülmekten.

I laugh myself silly.

Seyirciler gülmekten patladı.

The audience exploded with laughter.

Herkes gülmekten kırıldı.

Everybody burst into laughter.

Tom gülmekten katıldı.

Tom cracked up.

Kendimi gülmekten alamadım.

I couldn't stop myself from laughing.

O, gülmekten kırıldı.

He burst into laughter.

Seyirci gülmekten patlıyor.

The audience burst out laughing.

Gülmekten öleceğimi düşündüm.

- I thought I would die of laughter.
- I thought I would die laughing.
- I thought that I would die laughing.
- I thought that I'd die laughing.
- I thought I'd die laughing.

Tom gülmekten kırıldı.

Tom cracked up laughing.

Tom gülmekten vazgeçemedi.

Tom couldn't stop smiling.

Kendimi gülmekten alamıyorum.

- I cannot help laughing.
- I can't help laughing.

Tom gülmekten hoşlanıyordu.

Tom liked to laugh.

Tom gülmekten korktu.

Tom was scared to laugh.

Tom gülmekten vazgeçti.

Tom has quit laughing.

Görünce gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help laughing at the sight.

Kendimi ona gülmekten alamıyorum.

I can't help laughing at her.

Onların hepsi gülmekten patladılar.

They all burst out laughing.

Ona gülmekten kendini alamadı.

He couldn't help laughing at it.

Beni gülmekten çatlatıyorsun, Tom.

You crack me up, Tom.

Artık kendimi gülmekten alamıyorum.

I can't keep myself from laughing anymore.

Tom gülmekten kendini alamadı.

Tom couldn't help but laugh.

Ona gülmekten kendimi alamıyordum.

I could not help laughing at him.

Plana gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help laughing at the plan.

Affedersiniz, gülmekten kendimi alamadım.

Excuse me, I couldn't help laughing.

Tom gülmekten kendini tutamadı.

Tom couldn't keep from smiling.

Prenses ona gülmekten kendini alamadı.

The princess couldn't help laughing at him.

Kahkaha ile gülmekten kendini alamadı.

She couldn't help bursting into laughter.

Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.

I could not help laughing when I saw him.

Onun şakasına gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help laughing at his joke.

Öğretmenin şakasına gülmekten kendimi alamadım.

We couldn't help laughing at the teacher's joke.

Onun esprilerine gülmekten kendini alamadı.

He could not help laughing at her jokes.

Onun gülmekten başka çaresi yoktu.

She could not help but laugh.

Gülmekten başka bir şey yapamaz.

She cannot but laugh.

Tom hafifçe gülmekten kendini alamadı.

Tom couldn't help but smile slightly.

Onun şakasına gülmekten kendimizi alamadık.

We couldn't help laughing at his joke.

Tom'un gülmekten gözlerine yaş geldi.

- Tom laughed so much tears ran down his cheeks.
- Tom laughed so much that tears ran down his cheeks.

Bu video beni gülmekten kopardı.

This video gave me a great laugh.

Kıkır kıkır gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't stop giggling.

Onu görür görmez gülmekten kırıldım.

- As soon as I saw him, I burst into laughter.
- I burst out laughing when I saw him.

Onun çocuksu samimiyetine gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help smiling at her childlike frankness.

Herkes onun esprisine gülmekten kendini alamadı.

Everybody could not help laughing at his joke.

Yaptığın salaklık karşısında kendimi gülmekten alamıyorum.

I can't help but laugh at how foolish you were.

Onun saç tıraşına gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help laughing at his haircut.

Tom yüksek sesle gülmekten kendini alamadı.

Tom couldn't help but laugh out loud.

O hikayeyi duyduğumda gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help laughing when I heard that story.

O beni çıplak gördüğünde gülmekten patladı.

When he saw me naked he burst out laughing.

Shay David'in anlattığı fıkrayı duyduğunda gülmekten kırıldı.

Shay burst out laughing when she heard the joke that David told.

O o kadar komikti ki gülmekten homurdandım.

It was so hilarious that I snorted with laughter.

Onun dans ettiğini gördüğümde, kendimi gülmekten alamıyorum.

When I see him dance, I can't stop laughing.

Tom Mary'ye güldüğünde o geri gülmekten kendini alamadı.

When Tom smiled at Mary, she couldn't help but smile back.

Güzel dişleri vardı. Onları göstermek için gülmekten hoşlanırdı.

She had nice teeth. She liked to laugh to show them off.

O kekelemeye başladığında sınıf arkadaşları gülmekten kendilerini alamadılar.

When she began to stutter, her classmates couldn't help laughing.

- Kendime gülmemek elimde değildi.
- Kendime gülmekten alıkoyamadım kendimi.

I couldn't help but laugh to myself.

O o kadar komik görünüyordu ki gülmekten kendimi alamadım.

He looked so funny that I couldn't help laughing.

Partide o kadar çok komikti ki, kendimi gülmekten alıkoyamadım.

He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter.

Tom o kadar komik görünüyordu ki gülmekten kendimi alamadım.

Tom looked so funny that I couldn't help laughing.

Onun partideki davranışı o kadar komikti ki kendimi gülmekten alamadım.

His behavior at the party was so humorous that I could not help laughing.

Onun çamurla kaplı yüz aşağı yattığını gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help laughing when I saw him lying face down covered with mud.

Tom'un muz kabuğunda kaydığını gördüklerinde odadaki herkesin gülmekten gözleri yaşardı.

Everyone in the room burst out laughing when they saw Tom slip on the banana peel.

Hafif bir suçluluk duygusu olsa da o kendini gülmekten alamadı.

He could not refrain from smiling, though with a slight sense of guilt.

- Ben kendimi gülmekten alamadım.
- Elimde olmadan güldüm.
- Gülmemek elimde değildi.

I could not help laughing.

- Tom gülerek öldü.
- Tom gül gül öldü.
- Tom gülmekten öldü.

Tom died laughing.

- Tom'un esprilerine gülmekten kendimizi alamadık.
- Tom'un şakalarına ister istemez güldük.

We couldn't help laughing at Tom's jokes.