Translation of "Alamadım" in English

0.013 sec.

Examples of using "Alamadım" in a sentence and their english translations:

Göze alamadım.

I couldn't take the chance.

Not alamadım.

I could not write it down.

İstediğimi alamadım.

I wasn't able to buy what I wanted.

Bilet alamadım.

I wasn't able to buy a ticket.

Kendimi gülmekten alamadım.

I couldn't stop myself from laughing.

Kızarmaktan kendimi alamadım.

I couldn't help blushing.

Kimseden cevap alamadım.

I got no response from anyone.

Dün biletleri alamadım.

I couldn't get the tickets yesterday.

Alkışlamaktan kendimi alamadım.

I couldn't resist the urge to applaud.

İzlemekten kendimi alamadım.

I couldn't help but watch.

Artık bunu alamadım.

I couldn't take it anymore.

Gözlerimi Tom'dan alamadım.

I couldn't take my eyes off Tom.

Senin yerini alamadım.

I couldn't take your place.

Kendimi esnemekten alamadım.

I couldn't stop myself from yawning.

Ben onu alamadım.

I couldn't buy it.

Ben cesaret alamadım.

I didn't get discouraged.

Dumandan nefes alamadım.

I was unable to breathe because of the smoke.

Kendimi gülümsemekten alamadım.

- I could not help smiling.
- I couldn't help smiling.

İstediğim zammı alamadım.

- I didn't get the raise I asked for.
- I didn't get the raise that I asked for.

Görünce gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help laughing at the sight.

Tom'dan bir gülümseme alamadım.

I haven't been able to get a smile out of Tom.

Haberi duyunca nefes alamadım.

I could not but sigh when I heard the news.

Ben sizden para alamadım.

I couldn't take money from you.

Tom'u dinlemekten kendimi alamadım.

I couldn't help but listen to Tom.

O riski göze alamadım.

I couldn't take that chance.

Plana gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help laughing at the plan.

Neredeyse hiç nefes alamadım.

I could scarcely breathe.

Ben o riski alamadım.

I couldn't take that risk.

İstediğim kadar çok alamadım.

I wasn't able to get as many as I wanted.

Affedersiniz, gülmekten kendimi alamadım.

Excuse me, I couldn't help laughing.

Asla senin yerini alamadım.

I could never replace you.

Asla onların yerini alamadım.

I could never replace them.

Asla onun yerini alamadım.

I could never replace him.

Kendimi onlara bakmaktan alamadım.

I couldn't stop staring at them.

Kendimi ona bakmaktan alamadım.

I couldn't stop staring at him.

Ona bakmaktan kendimi alamadım.

I couldn't stop staring at her.

Onu yapmayı göze alamadım.

I couldn't afford to do that.

Kendimi Tom'a gülümsemekten alamadım.

I couldn't help laughing at Tom.

İhtiyacım olan şeyi alamadım.

I wasn't able to buy what I needed.

Biraz anlaşılmaz olmaktan kendimi alamadım.

She couldn't help but be a little vague.

Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.

I could not help laughing when I saw him.

Onun için üzülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help feeling sorry for him.

Onun şakasına gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help laughing at his joke.

Ondan net bir cevap alamadım.

I couldn't get a definite answer from him.

Öğretmenin şakasına gülmekten kendimi alamadım.

We couldn't help laughing at the teacher's joke.

Ondan kesin bir cevap alamadım.

I couldn't get a definite answer from him.

Sana âşık olmaktan kendimi alamadım.

I couldn't help but fall in love with you.

Kitabın bir kopyasını daha alamadım.

I couldn't get another copy of the book.

Konuşmanı gizlice dinlemekten kendimi alamadım.

I couldn't help but overhear your conversation.

Ben onlardan bir yanıt alamadım.

I can't get an answer from them.

Sana aşık olmaktan kendimi alamadım.

I couldn't help falling in love with you.

Kıkır kıkır gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't stop giggling.

Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.

I could not stop myself from crying aloud.

Tom'dan kesin bir cevap alamadım.

I couldn't get a definite answer from Tom.

İstediğim her şeyi satın alamadım.

I wasn't able to buy everything I wanted.

Üzgünüm, senin için satın alamadım.

- I'm sorry I couldn't buy that for you.
- I'm sorry that I couldn't buy that for you.

Onun çocuksu samimiyetine gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help smiling at her childlike frankness.

Onun saç tıraşına gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help laughing at his haircut.

Bir bisiklet satın almayı göze alamadım.

I could not afford to buy a bicycle.

Biletleri alamadım bu yüzden konsere gidemiyoruz.

I wasn't able to buy tickets, so we can't go to the concert.

O hikayeyi duyduğumda gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help laughing when I heard that story.

Sana kulak misafiri olmaktan kendimi alamadım.

I couldn't help overhearing you.

Tom'un sabrına hayran olmaktan kendimi alamadım.

I couldn't help but admire Tom's perseverance.

Satın almam gereken şeyi satın alamadım.

I wasn't able to buy what I was supposed to buy.

İhtiyacım olan her şeyi satın alamadım.

I wasn't able to buy everything I needed.

Bir şey için onu yapmayı öze alamadım.

For one thing, I couldn't afford to do that.

Haberi duyduğumda hayal kırıklığına uğramaktan kendimi alamadım.

I couldn't help but feel disappointed when I heard the news.

Bu sahneyi görünce içimi çekmekten kendimi alamadım.

Seeing this scene, I couldn’t help but sigh.

Tom'la konuşmanıza kulak misafiri olmaktan kendimi alamadım.

I couldn't help but overhear your conversation with Tom.

Cüzdanımı kaybetmiştim, bu yüzden kaseti satın alamadım.

I had lost my purse, so I couldn't buy the cassette.

Acı içinde olduğunu fark etmekten kendimi alamadım.

- I couldn't help but notice that you're in pain.
- I couldn't help but notice you're in pain.

Satın almam gereken her şeyi satın alamadım.

I wasn't able to buy everything I was supposed to buy.

Tom'un satın almamı istediği şeyi satın alamadım.

I wasn't able to buy what Tom asked me to buy.

Son zamanlarda Tom'dan haber alamadım. İnşallah iyidir.

I haven't heard from Tom recently. I hope he's doing OK.

Banyo yeterince sıcak değildi ve ben zevk alamadım.

The bath was not hot enough and I was unable to enjoy it.

- Ondan henüz haberim yok.
- Henüz ondan haber alamadım.

I have had no news from him yet.

Sahilde yürüyen güzel kadını fark etmekten kendimi alamadım.

He couldn't help but notice the beautiful woman walking down the beach.

İhtiyacım olan her şeyi satın almayı göze alamadım.

I couldn't afford to buy everything I needed.

- Gözyaşlarımı tutamadım.
- Kendimi ağlamaktan alamadım.
- Ağlamamak elimde değildi.

I couldn't help crying.

O o kadar komik görünüyordu ki gülmekten kendimi alamadım.

He looked so funny that I couldn't help laughing.

Tom o kadar komik görünüyordu ki gülmekten kendimi alamadım.

Tom looked so funny that I couldn't help laughing.

Diyetime rağmen, bir dilim çikolatalı kek almaktan kendimi alamadım.

In spite of my diet, I couldn't help taking a slice of chocolate cake.

Geçen gün onlarla temas kurdum ama bir cevap alamadım.

I contacted them the other day, but I was not able to get an answer.

Tom'un benden satın almamı istediği her şeyi satın alamadım.

I wasn't able to buy everything Tom asked me to buy.

- Seni sevmekten kendimi hiç alamadım.
- Seni sevmekten asla vazgeçemedim.

I could never stop loving you.

Onun partideki davranışı o kadar komikti ki kendimi gülmekten alamadım.

His behavior at the party was so humorous that I could not help laughing.

Onun çamurla kaplı yüz aşağı yattığını gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.

I couldn't help laughing when I saw him lying face down covered with mud.

Genellikle tenis oynadıktan sonra bir duş alırım, ama bugün alamadım.

I usually take a shower after I play tennis, but today I couldn't.

- Ben kendimi gülmekten alamadım.
- Elimde olmadan güldüm.
- Gülmemek elimde değildi.

I could not help laughing.

Boston şehir merkezinde bir ev satın almak istedim ama göze alamadım.

I wanted to buy a house in downtown Boston, but I couldn't afford it.

- Sana yeni bir davul almayı göze alamadım.
- Sana yeni bir davul almaya gücüm yetmedi.

I couldn't afford to get you a new drum.