Translation of "Seyirci" in English

(Seyirci) Merhaba.

(Audience) Hello.

Seyirci çıldırdı.

The audience went wild.

Seyirci gençti.

The audience is young.

Seyirci alkışladı.

The audience applauded.

Seyirci harikaydı.

The crowd was fantastic.

Seyirci: Vooh oh

Audience: Whoa oh.

(Seyirci cevap veriyor)

(Audience responds)

Seyirci sıkılmış görünüyordu.

The audience appeared bored.

Seyirci oyuncuyu alkışladı.

The audience applauded the performer.

Seyirci çok kalabalıktı.

The audience was very large.

Seyirci aktrisi alkışladı.

The audience applauded the actress.

Seyirci değerlendirerek alkışladı.

The audience applauded appreciatively.

Seyirci beğenerek alkışladı.

The audience applauded approvingly.

Seyirci neşeli idi.

The audience was cheerful.

Seyirci alkışlamayı bıraktı.

The audience stopped clapping.

Seyirci şaşkın görünüyordu.

The audience looked confused.

Seyirci dinliyor mu?

Is the audience listening?

Seyirci gülmeye başladı.

The audience began to laugh.

Seyirci gülmekten patlıyor.

The audience burst out laughing.

Seyirci çok sessizdi.

The audience was very quiet.

Ben seyirci kaldım.

I stood by.

Seyirci nefes aldı.

The audience gasped.

Seyirci: Oh, oh, oh

Audience: Oh oh oh.

Seyirci: Vooh, oh oh

Audience: Whoa oh oh.

Seyirci: oh oh oh

Audience: Oh oh oh.

Seyirci: vooh, oh oh

Audience: Whoa oh oh.

Konserde çok seyirci vardı.

There was a large audience at the concert.

Konser bittiğinde seyirci alkışladı.

The audience clapped when the concert was over.

Seyirci ne kadar büyük?

How large is the audience?

Seyirci kitlesi onu destekledi.

The mass of the audience supported him.

Seyirci çoğunlukla iş adamlarıydı.

The audience was mostly businessmen.

Az sayıda seyirci var.

There are few spectators.

Seyirci ağırlıklı olarak kadındı.

The audience was predominantly female.

- Kalabalık minnettardır.
- Seyirci minnettardır.

The crowd is appreciative.

Neyse ki onun için bir seyirci tarafından tamamlandı… ve seyirci, genç

Which fortunately is completed for him by a bystander… and the bystander is the teenage

-K.G: İki, sor. -Seyirci: Sor.

- K.G: Two, ask. - Audience: Ask.

-K.G: Üç, kaç. -Seyirci: Kaç.

- K.G: Three, run. - Audience: Run.

-K.G: Beş, savun. -Seyirci: Savun.

- K.G: Five, defend. - Audience: Defend.

Salonda az sayıda seyirci vardı.

There was a small audience in the hall.

Oyunu sadece 529 seyirci izledi.

A mere 529 spectators watched the game.

Seyirci konserin başlamasını güçlükle bekleyebildi.

The audience could hardly wait for the concert to begin.

Stadyumda kaç tane seyirci vardı?

How many spectators were there at the stadium?

Beklediğimden daha fazla seyirci vardı.

There were more spectators than I had expected.

Seyirci performansları için aktörleri alkışladı.

The audience applauded the actors for their performance.

Tiyatroda çok fazla seyirci vardı.

There was a large audience in the theater.

Tiyatroda büyük bir seyirci vardı.

There was a large audience at the theater.

Seyirci sıkıldığını hissediyor gibi görünüyor.

The audience seems to feel bored.

Her seyirci bilet satın alır.

Every spectator buys a ticket.

Kaç kişi seyirci olduğunu düşünüyorsunuz?

How many people do you think are in the audience?

Seyirci yavaş yavaş alkışlamaya başladı.

The audience slowly started to applaud.

Seyirci alkışladı ve ıslık çaldı.

The audience applauded and whistled.

Şarkı bittiğinde büyük seyirci alkışladı.

The large audience applauded when the song finished.

Seyirci, performansları için oyuncuları alkışladı.

The audience acclaimed the actors for their performance.

Odada büyük bir seyirci vardı.

There was a large audience in the room.

Seyirci Tom'la birlikte şarkı söyledi.

The audience sang along with Tom.

-Kuran Gupta: Herkes, bak. -Seyirci: Bak.

- Karan Gupta: Everyone, look. - Audience: Look.

Konserde büyük bir seyirci kitlesi olmalıymış.

- There must have been a large audience at the concert.
- There must've been a large audience at the concert.

Seyirci çoğunlukla çok küçük çocuklardan oluşuyordu.

The audience was largely made up of very young children.

Seyirci alkışlarken o, sahneye doğru yürüdü.

He walked onto stage while the audience were applauding.

On beş binden fazla seyirci vardı.

There were over fifteen thousand spectators.

Seyirci Fransızca çevirisini duymadan önce güldü.

The audience laughed before they even heard the translation in French.

Seyirci Tom'un sözcük oyunlarından bazılarına sızlandı.

The audience groaned at some of Tom's puns.

Seyirci on dakika boyunca onu alkışladı.

The audience gave him an ovation for ten minutes.

Konuşmacı öyle söylediğinde seyirci kahkahalara boğuldu.

On the speaker's saying so, the audience burst out into laughter.

-K.G: Dört, çığlık at, -Seyirci: Çığlık at.

- K.G: Four, scream. - Audience: Scream.

Seyirci onun performansına farklı şekillerde tepki gösterdi.

The audience reacted in different ways to her performance.

Tüm seyirci ayağa kalktı ve alkışlamaya başladı.

The whole audience got up and started to applaud.

- Seyirci tam beş dakika alkışladı.
- Seyirci tam beş dakika ellerini çırptı.
- Seyirciler tam beş dakika boyunca alkışladı.

The audience applauded for a full five minutes.

Dün gece piyano resitalinde büyük bir seyirci vardı.

There was a large audience at the piano recital last night.

O bütün kalbiyle şarkı söylerken seyirci derinden etkilendi.

As she sang with all her heart, the audience was deeply moved.

Dün gece stadyuma yaklaşık seksen bin seyirci doldu.

About eighty thousand spectators packed into the stadium last night.

- Seyirci yuhalamaya devam etti.
- Kalabalık yuhalamaya devam etti.

The crowd continued to jeer.

Kraliyet Tiyatrosu'nda akşam performansı sona ermişti, ve seyirci eve gitmişti.

The evening performance at the Royal Theater had ended, and the audience had gone home.

Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.

Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head.

Seyirci en az bir tam dakika boyunca "Bravo!" diye bağırdı.

The audience shouted "Bravo!" for at least a full minute.

- Çok iyi bir kalabalık bekliyorum.
- Çok iyi bir seyirci bekliyorum.

I expect a very good crowd.

Konser alanı o kadar geniş bir seyirci kitlesiyle doluydu ki, ayakta duracak yer bile yoktu.

The hall was filled with such a large audience that there wasn't even standing room.