Translation of "Dinlemeye" in English

0.015 sec.

Examples of using "Dinlemeye" in a sentence and their english translations:

Dinlemeye devam.

Keep listening.

Dinlemeye gidelim.

Let's go listen.

Dinlemeye hazırım.

I'm ready to listen.

Dinlemeye devam edin.

Well, listen up…

Dinlemeye devam et.

Keep listening.

Onun konuşması dinlemeye değer.

His speech is worth listening to.

Onu dinlemeye çalıştın mı?

Did you try to listen to her?

Onun fikirleri dinlemeye değmez.

His opinions aren't worth listening to.

Radyo dinlemeye düşkün müsünüz?

Are you fond of listening to the radio?

Onun hikayesi dinlemeye değer.

His story is well worth listening to.

O müzik defalarca dinlemeye değer.

That music is worth listening to many times.

Bu gece onu dinlemeye niyetliyim.

I intend to listen to it tonight.

Müzik dinlemeye çok zaman harcadım.

I spent a lot of time listening to music.

Bizi tekrar dinlemeye davet ediyoruz.

We invite you to listen to us again.

Yüksek sesle müzik dinlemeye dayanamıyorum.

I can't stand listening to loud music.

Ben onu dikkatle dinlemeye çalıştım.

I tried to listen to him carefully.

Bu sesli kitap dinlemeye değer.

This audiobook is worth listening to.

Ben klasik müzik dinlemeye düşkünüm.

I'm fond of listening to classical music.

- Dinlemeye gerek görmedim.
- Dinlememe gerek yoktu.

I didn't need to hear that.

Fareler uykuya dalarken beyinlerini dinlemeye devam ettiler

They kept listening to the brain as these rats fell asleep,

Ve birbirimizi onaylamasak bile dinlemeye istekli olduk.

and to be willing to listen to one another even when we disagree.

Biz hasta çocuğun acıklı çığlıkları dinlemeye dayanamadık.

We could not bear to listen to the sick child's pathetic cries.

Eğer istemiyorsan onun nasihatini dinlemeye gerek yok.

There is no need to take his advice if you don't want to.

Artık o boktan şarkıyı dinlemeye tahammül edemem!

I can't stand hearing that shitty song anymore!

- Beni dinlemeye gelmediğini biliyorum.
- Beni dinlemek için gelmediğini biliyorum.
- Beni dinlemeye gelmediğinizi biliyorum.
- Beni dinlemek için gelmediğinizi biliyorum.

I know you didn't come to listen to me.

Tom Mary'nin söylediği herhangi bir şeyi dinlemeye istekli görünmüyordu.

- Tom seemed to be unwilling to listen to anything Mary said.
- Tom didn't seem to be willing to listen to anything Mary said.

Eğer Tom'la içmeye gideceksen, bazı tuhaf masalları dinlemeye hazır ol.

If you go drinking with Tom, be prepared to listen to some pretty outlandish cock and bull stories.

Kendisini Beatles dinlemeye öylesine kaptırmıştı ki onunla olan randevusunu kaçırdı.

She got so carried away listening to the Beatles that she missed the date with him.

Canlı müzik dinlemeye gitmek için senin en sevdiğin yer nedir?

What's your favorite place to go hear live music?

- Bizi izlemeye devam edin.
- Bizi dinlemeye devam edin.
- Bizden ayrılmayın.

Stay tuned.

Tom ne zaman isterse o kulübe Mary'nin şarkı söylemesini dinlemeye gidebilir.

Tom can go hear Mary sing at that club whenever he wants to.

Ama sen bunları umursama ama çocuğun ders dinlemeye gelince vay benim çocuğumu kayıt ederler

but you don't care about them but when your child comes to listen, wow they will record my child

Sevgili dil öğrenicisi, bir gün, uluslararası sesletim derneği çizelgelerini tetkik etmekten vazgeçmelisin ve insanları dinlemeye başlamalısın.

Someday, dear language learner, you must stop poring over IPA charts and start listening to people.