Translation of "Dile" in English

0.008 sec.

Examples of using "Dile" in a sentence and their english translations:

İstediğini dile!

Ask for what you want.

Şans dile.

Cross your fingers.

Bana şans dile!

- Wish me luck.
- Wish me luck!

Bana şans dile.

- Wish me luck.
- Wish me luck!

Tom'a özür dile.

Apologize to Tom.

Sadece özür dile.

Just apologize.

Onlara özür dile.

Apologize to them.

Ona özür dile.

Apologize to him.

- Kuran birçok dile çevrilmiştir.
- Kuran birçok dile çevrildi.

The Quran has been translated into many languages.

Riskleri dile getirmememiz gerektiğini,

I'm not saying that we do not need to communicate risks,

Sadece bana şans dile.

Just keep your fingers crossed.

Roman birçok dile çevrildi.

The novel has been translated into many languages.

Böyle bir dile katlanamam!

I won't tolerate such language!

Tom düşüncesini dile getirdi.

- Tom spoke.
- Tom spoke up.

Sadece Tom'a özür dile.

Just apologize to Tom.

Sadece onlardan özür dile.

Just apologize to them.

Sadece ona özür dile.

Just apologize to him.

Lütfen bana şans dile.

Please wish me luck.

Bütün ailemden özür dile.

Apologize to my entire family.

Bunu dile getirmediğiniz için teşekkürler

and I thank you for not voicing them

dile getirilmeyen kurallar sorun doğurur.

unspoken norms are trouble,

Dile karşı bir içgüdümüz var,

We have an instinct for language,

Bunu başkanlık makamında dile getiren

that's the president of the American Finance Association

Her üyeyi adıyla dile getir.

Mention each member by name, please.

Geciktin zaman öğretmenden özür dile.

Apologize to the teacher whenever you're late.

Dil dile değmeden, dil öğrenilmez.

You cannot learn a language without tongue contact.

Kitabı başka bir dile çevir.

Translate the book into another language.

Git ve Tom'dan özür dile.

Go and apologize to Tom.

Tom'un kitapları birçok dile çevrilmiştir.

Tom's books have been translated into many languages.

Tom'un kitabı birçok dile çevrildi.

Tom's book has been translated into many languages.

Tom benzer kaygıları dile getirdi.

Tom expressed similar concerns.

Git ve onlara özür dile.

Go and apologize to them.

Git ve ona özür dile.

Go and apologize to him.

Sami sadece acısını dile getiriyor.

Sami is just expressing his pain.

- Dan'in kitapları yirmiden fazla dile çevrildi.
- Dan'in kitapları yirmiden fazla dile tercüme edilmiştir.
- Dan'in kitapları yirmiden fazla dile çevrilmiştir.

Dan's books have been translated in more than twenty languages.

- Bir şiiri başka bir dile çevirmek zordur.
- Bir şiiri diğer bir dile çevirmek zordur.
- Şiirleri başka bir dile çevirmek zordur.

It is difficult to translate a poem into another language.

Bu hoş değil. Ondan özür dile.

That's not nice. Apologise to her.

- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.

- Easier said than done.
- That's easier said than done.

Bu belgeyi hangi dile çevirmemi istiyorsun?

Which language do you want me to translate this document into?

Evrensel bir dile ihtiyacımız var mı?

Do we need a universal language?

Kızının mezuniyetinde Mary mutluluğunu dile getirdi.

Mary expressed her happiness when her daughter graduated.

Bu kitap elliden fazla dile çevrildi.

This book has been translated into more than fifty languages.

Dilenciyi anlamak için dile ihtiyacın yok.

You don't need language to understand the beggar.

Bana şans dile, buna ihtiyacım olacak.

Wish me luck, I will need it.

İnsan dile sahip olan tek hayvandır.

Man is the only animal that possesses language.

Bir evrensel dile ihtiyacımız var mı?

Do we need an universal language?

Kelime oyunları genelde başka dile çevirilemezler.

Puns are often untranslatable into another language.

Ve bunu da her filminde dile getirdi

and he expressed it in every movie

Hepsi onun ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

They all expressed regret over her death.

Bir şiiri başka bir dile çevirmek zordur.

It is difficult to translate a poem into another language.

Tom, kız kardeşinden özür dile. Onu ağlattın.

Tom, apologize to your sister. You made her cry.

Dan ırkçı inançlarını halkın önünde dile getirdi.

Dan expressed his racist beliefs in public.

Tom Jackson'ın kitabı birçok dile tercüme edilmiştir.

Tom Jackson's book has been translated into many languages.

Tom Jackson'ın kitapları birçok dile tercüme edilmiştir.

Tom Jackson's books have been translated into many languages.

Bir fıkrayı başka bir dile çevirmek zordur.

It is hard to translate a joke into another language.

Bu dildeki cümlelerin şu dile çevrilmesini istiyorum.

I want sentences in this language translated to that language.

Bunun yaşamlarını bir şekilde etkileyeceği kaygısını dile getiriyor.

talk about anxiety about it affecting their lives in some way.

İnsanlara onları sevdiğimi yalnızca sözlü olarak dile getirmiyorum,

I don't just tell people that I love them,

Hatta ve hatta dile bile getirilmemesini isteyen kesim

even those who want not to be voiced

Newsweek dergisine gönderdiği bir mektupta görüşünü dile getirdi.

He voiced his opinion in a letter to the Newsweek magazine.

Yarın bir kriket maçım var. Bana şans dile.

Tomorrow I have a cricket match. Wish me luck.

O dürüst bir biçimde kendi görüşünü dile getirdi.

He frankly expressed his own view.

Teknoloji hızla değişir demek bilinen gerçeği dile getirmektir.

To say that technology changes rapidly is to utter a truism.

Böyle tartışmalı bir görüşü dile getirdiği için eleştirildi.

He was criticized for voicing such a controversial opinion.

Balinaların kendilerine ait bir dile sahip olduklarına inanılmaktadır.

It is believed that whales have their own language.

- Tom endişelerini ifade etti.
- Tom kaygılarını dile getirdi.

Tom addressed their concerns.

çocuklar yeni bir dile ait bizim kaçırdığımız sesleri işitebilir.

children can hear sounds in new languages in a way that we lose.

Bir kadın olarak, bir iş toplantısında öfkenizi dile getirdiğinizde

As a female, you express anger in a business meeting,

O, kitabını bu dile çevirmek için Çince eğitimi gördü.

She studied Chinese in order to translate her books into this language.

"Küçük Prens" birçok dile çevrilmiş çok popüler bir kitaptır.

“The Little Prince” is a very popular book that was translated into many languages.

Onun benim için yaptığı şey için minnettarlığımı dile getirmiştim.

- I thanked him for what he had done.
- I expressed my gratitude for what he did for me.

Benim tek dileğim, dünyanın uluslararası bir dile sahip olabilmesidir.

My one wish is that the world could have an international language.

Jorge Luis Borges'in eserleri yirmi beşten fazla dile çevrildi.

The works of Jorge Luis Borges were translated into more than twenty-five languages.

Bir dile hakim olmak istiyorsan o dilde düşünmeyi öğrenmelisin.

If you want to master a language, you need to learn to think in that language.

- Söylemek yapmaktan daha kolaydır.
- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.

It's easier said than done.

- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.
- Söylemesi kolay ama yapması zor.

- Easier said than done.
- It's easy to say, but not to do.

Yeni bir yardımcı dile ihtiyacımız yok, İngilizce zaten o rolü yerine getiriyor.

We do not need a new auxiliary language, the English language already fulfills that role.

"Kedi miyav der'"cümlesini beş dile çevirmeyi denedim ama hiçbiri doğru değildi.

- I tried to translate the sentence "The cat says 'meow'" into five languages, but none of the translations was correct.
- I tried to translate the sentence "The cat says 'meow'" into five languages, but none of the translations were correct.

Bu dünyada onları ne kadar dilersen dile asla gerçekleşmeyecek bazı şeyler vardır.

In this world, there are some things that will never come true no matter how much you wish for them.

"Küçük prens" Antoine de Saint-Exupéry tarafından fransızca dilinden birçok dile çevirildi.

"The Little Prince" by Antoine de Saint-Exupéry has been translated from French into many languages.

- Bir dünya diline ihtiyacımız var mı?
- Küresel bir dile ihtiyacımız var mı?

- Do we need a world language?
- Do we have need of a global language?

- Lafla peynir gemisi yürümez.
- Söylemek yapmaktan kolaydır.
- Söylemesi kolay, yapması zor.
- Dile kolay.

- Easier said than done.
- That's easier said than done.

- Duvarlar konuşabilseydi, bize hangi hikayeleri anlatırdı?
- Duvarlar dile gelseydi, bize ne hikayeler anlatırdı.

If walls could talk, what stories would they tell us?

Bu kitap 36 dile çevrildi ve tüm dünyada 100 ülkeden daha fazlasında yayınlandı.

This book is translated into 36 languages and has been published in more than a 100 countries all over the world.

Tom'un kitabı 33 dile çevrildi ve tüm dünyada 99'dan fazla ülkede yayınlandı.

Tom's book was translated into 33 languages and has been published in more than 99 countries all over the world.

"The cat says meow" cümlesini beş dile çevirmeye çalıştım ama çevirilerden hiçbiri doğru değildi.

I tried to translate the sentence "The cat says 'meow'" into five languages, but none of the translations was correct.

Erich Maria Remarque tarafından yazılan "Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" romanı elliden fazla dile tercüme edilmiştir.

The novel "All Quiet on the Western Front" by Erich Maria Remarque has been translated into more than fifty languages.

Tatoeba.org da çevrimiçi bulunabilen, Tatoeba Projesi birçok dile çevrilmiş örnek cümlelerden oluşan büyük bir veritabanı oluşturma üzerinde çalışıyor.

The Tatoeba Project, which can be found online at tatoeba.org, is working on creating a large database of example sentences translated into many languages.

Bize yardım etmek için en iyi yollardan biri bildiğin yabancı bir dilden kendi ana diline ya da bildiğin en iyi dile çeviri yapmaktır.

One of the best ways to help us is to translate from a foreign language you know into your own native language or strongest language.

İçerik ve düşüncenin çoğu herhangi bir dile bağımlı olmasına rağmen, Japoncaya odaklanırken, cümle yapısındaki farklar ya da bireysel kelimelerin ayrı ve açıkça yazılmamaları gerçeği o zaman düşünce hakkında birkaç nokta gerektirir.

Although most of the content and thought has not been dependent on any language, when focusing on Japanese, differences in syntactic structures or the fact that individual words are not written separately and distinctly then requires several points of consideration.

"Geçmişi ve geleceği bırak, gününü yaşa", "nasıl hissediyorsan öyle davran", "başkaları için değil kendin için yaşa", "sen de herkes kadar değerlisin, düşüncelerin ve duyguların da onlar kadar değerlidir" gibi aslında hiç de yanlış olmayan felsefi yargılar, köşe yazarlarının ve sunucuların elinde ve dilinde, toplumsal geleneklere, göreneklere, kültüre ve dile aykırı bireysel davranışların, nezaketsizliklerin, terbiyesizliklerin ve kültürsüzlüklerin yani "öğrenilmiş cehaletin" gerekçeleri olmaktadır.

Despite their truth, sayings like "carpe diem", "live for yourself" and "know your worth" have degenerated into cliches for justifying rudeness, oddness, and apathy, at the hands of TV personalities and columnists. That is what is called "educated ignorance".