Translation of "Şans" in English

0.012 sec.

Examples of using "Şans" in a sentence and their english translations:

- Birine şans diliyorum.
- Şans diliyorum.

I'm crossing my fingers.

Şans kördür.

Luck is blind.

Şans değildi.

It wasn't luck.

Şans dileyelim.

Let's cross our fingers.

Şans gitti.

The chance is gone.

Şans nedir?

What is luck?

Kötü şans!

Bad luck!

Şans diledik.

We kept our fingers crossed.

Şans dile.

Cross your fingers.

Şans döndü.

Luck turned.

- Şans eseri kurtulduk.
- Kurtulmamız tamamen şans eseriydi.

We survived by sheer luck.

- Şans yoktur.
- Şans diye bir şey yoktur.

Luck doesn't exist.

- Ona bir şans verdim.
- Ona şans verdim.

I gave him a chance.

- Bugün şans benden yana.
- Şans bugün benden yana.
- Şans benden yana bugün.

Luck's on my side today.

Bir şans karşılaşması,

A chance encounter,

Şans olduğunu düşünmüştüm

I thought it was luck,

İyi şans dileyeceğim.

- I'll keep my fingers crossed.
- I will keep my fingers crossed.

Kötü şans getirme.

Don't bring bad luck.

Bu son şans.

It's the last chance.

Şans cesurdan yanadır.

- Fortune favors the bold.
- Fortune favours the brave.
- Fortune favors the brave.
- Fortune favours the bold.

Bana şans dile!

- Wish me luck.
- Wish me luck!

Bana şans dile.

- Wish me luck.
- Wish me luck!

Şans cüretkarın yanında.

Fortune favors the bold.

Onlara şans diliyorum.

I wish them luck.

Tom'a şans diliyorum.

- I wish Tom well.
- I wish Tom luck.

Şans yüzümüze gülmüyor.

The cards are stacked against us.

Şans bizden yanaydı.

Luck was on our side.

Bir şans var.

There's one chance.

Tom şans diledi.

Tom crossed his fingers.

Şans bize karşı.

The odds are against us.

Tom şans veriyor.

Tom is giving it a go.

Şans yüzüme güldü.

I got a lucky break.

Sana şans diliyoruz.

We wish you luck.

Bir şans bulmadım.

I didn't get a chance.

- Ona şans eseri vurdum.
- Ona şans eseri rastladım.

I hit him by chance.

- Sana bir şans veriyorum.
- Size bir şans veriyorum.

I'm giving you a chance.

İyi şans bizi kibirlendirir, kötü şans ise bilgeleştirir.

Luck makes us arrogant, bad luck makes us wise.

- Kendine bir şans ver.
- Kendine bir şans tanı.

Take a chance on yourself.

- Ona bir şans vermeliyim.
- Ona bir şans vermem gerekiyor.

I have to give her a chance.

Kitabı şans eseri buldum.

I found the book by accident.

Sadece bana şans dile.

Just keep your fingers crossed.

Şans benim lehine döndü.

Luck turned in my favor.

Bana bir şans verin.

Give me a shot.

Sadece bir şans kaldı.

There is but one chance left.

Onun şans payı vardı.

He had his share of luck.

İşi şans eseri buldu.

He got the job by a fluke.

Sana iyi şans diliyorum.

I wish you the best of luck.

Şans benden yana değil.

Luck is against me.

Bana bir şans ver.

- Give me a chance!
- Give me a chance.

Bu gerçekten kötü şans!

This is really bad luck!

Tom bir şans yakalayamaz.

Tom can't catch a break.

Ona bir şans verelim.

- Let's give it a try.
- Let's give it a go.
- Let's try.

Bir şans daha istiyorum.

I want another chance.

Şans sonra bize gülümsedi.

Luck smiled on us then.

İkinci bir şans alacağız.

We'll get another chance.

Bu beklediğim büyük şans.

This is the big break I've been waiting for.

Tabii ki. Bol şans!

Sure. Good luck!

Sen benim şans meleğimsin.

You're my good luck charm.

Barışa bir şans verin.

- Give peace a chance.
- Give peace a chance!

Tom'a bir şans verdim.

I gave Tom a chance.

Tom'a bir şans vermeliyim.

I have to give Tom a chance.

Üçüncü bir şans yok.

There's no third chance.

Bu sadece şans değildi.

It wasn't just luck.

Başka birine şans ver.

Give someone else a chance.

Ona bir şans vermelisin.

You should give it a chance.

Bana hiç şans vermedin.

- You gave me no chance.
- You didn't give me a chance.

Tom'a bir şans vermedin.

You didn't give Tom a chance.

Bir başka şans verildik.

We've been given another chance.

Bir şans var olmalı.

There must be a chance.

Şans onu arayanlara gelir.

Luck comes to those who look for it.

Ona hiç şans vermedim.

I gave him no choice.

Ona hiçbir şans vermedim.

I gave her no choice.

Bugün şans benden yana.

Luck's on my side today.

Şans Tom'un yüzüne gülmedi.

- Tom was unlucky.
- Tom got unlucky.

Herkes bana şans diledi.

Everyone wished me luck.

Yönetime bir şans ver.

Give the administration a chance.

Tom'a bir şans vereceğim.

I'll give Tom a chance.

Tom'a bir şans verelim.

Let's give Tom a chance.

Bize bir şans verilmedi.

We weren't given a chance.

O, şans oyunlarını sever.

He likes games of chance.

Tom'a bir şans ver.

Give Tom a chance.

Bize bir şans verin.

Give us a chance.

Ona bir şans ver.

Give it a chance.

Hâlâ bir şans var.

There's still a chance.

Onlara bir şans ver.

Give them a chance.

Ona bir şans tanı.

Give her a chance.

Onlara bir şans vermedin.

You didn't give them a chance.

Ona bir şans vermedin.

You didn't give him a chance.