Translation of "Beklenmedik" in English

0.009 sec.

Examples of using "Beklenmedik" in a sentence and their english translations:

Beklenmedik değildi.

It was not unexpected.

Bu beklenmedik.

This is unexpected.

Beklenmedik sonuçlar açıklandı.

Unexpected results were announced.

Beklenmedik olayları öngörmeliyiz.

We should provide for unexpected events.

Beklenmedik bir fırsattı.

It was an unexpected opportunity.

Beklenmedik ziyaretçilerimiz vardı.

We had unexpected visitors.

Adalet beklenmedik yollarla çalışır.

Fairness works in surprising ways.

Hiç beklenmedik bir durum.

Something completely unexpected.

Bu sadece çok beklenmedik.

It's just so unexpected.

Beklenmedik bir zorlukla karşılaştık.

We met with an unexpected difficulty.

Ne beklenmedik bir sürpriz!

What an unexpected surprise!

Beklenmedik bir şey oldu.

Something unexpected happened.

Bazı beklenmedik sorular vardı.

There were some unexpected questions.

Bazı beklenmedik cevaplar vardı.

There were some unexpected answers.

O beklenmedik engellerle karşılaştı.

He encountered unexpected obstacles.

Tom beklenmedik biçimde çevik.

Tom is surprisingly agile.

Bu beklenmedik bir sürpriz.

This is an unexpected surprise.

Bu beklenmedik bir dönüş.

This is an unexpected turn.

Beklenmedik şeyleri görmeye hazırız.

We're ready to see unexpected things.

O beklenmedik bir rastlantı.

That is an improbable coincidence.

Oradayken beklenmedik bir hediye aldım.

When I was there, I got an unexpected gift.

Onun biraz beklenmedik olduğunu biliyorum.

- I know it's a little unexpected.
- I know that it's a little unexpected.

Mücevher beklenmedik bir yerde bulundu.

The jewel was found in an unlikely place.

Beklenmedik şeyler her zaman olur.

Unexpected stuff happens all the time.

Tom bazı beklenmedik sorunlarla karşılaştı.

Tom encountered some unexpected problems.

Teklifim beklenmedik bir muhalefetle karşılaştı.

My proposal met with unexpected opposition.

Gezimiz sırasında beklenmedik olaylarımız olmadı.

We had no unexpected incidents during our trip.

Bazı beklenmedik zorluklar ortaya çıktı.

Some unexpected difficulties have arisen.

Beklenmedik soru karşısında kafası karışmıştı.

He was confused by the abrupt question.

Bu beklenmedik sonuçlara yol açtı.

This led to unexpected results.

Kariyeri beklenmedik bir şekilde bozuldu.

His career unexpectedly fell apart.

Başkan, beklenmedik bir şekilde öldü.

The President died unexpectedly.

Balon beklenmedik bir şekilde patladı.

The balloon popped unexpectedly.

O beklenmedik bir engelle karşılaştı.

He met an unexpected obstacle.

Tom beklenmedik bir şekilde öldü.

Tom died unexpectedly.

beklenmedik bir olay dizisi yaşanması gerekti.

needed a series of unlikely events.

Neden beklenmedik bir şeyde umuzsuzluğa düşelim?

So why despair when the unexpected knocks on the horizon?

Beklenmedik bir şekilde onun mektubunu aldım.

I received his letter unexpectedly.

Beklenmedik bir saldırıya karşı savunma yoktur.

There is no defense against an unexpected attack.

Seninle burada karşılaşmak beklenmedik bir zevk.

Meeting you here is an unexpected pleasure.

Şirket bu yıl beklenmedik kâr gördü.

The corporation saw windfall profits this year.

Onlar sadece beklenmedik bir şey yapabilir.

They just might do something unexpected.

Amcam Kobe'den beklenmedik bir şekilde geldi.

My uncle arrived unexpectedly from Kobe.

Tom'un beklenmedik ölümü çalışma arkadaşları mahvetti.

Tom's unexpected death devastated his work colleagues.

George beklenmedik bir anda tırmanmaya başladı.

George began to climb all unawares.

Ben, onun beklenmedik ziyaretinden mutlu oldum.

I was happy for her unexpected visit.

Onunla oldukça beklenmedik bir şekilde tanıştım.

I met him quite unexpectedly.

Onunla tamamen beklenmedik bir şekilde tanıştım.

I met him totally unexpectedly.

Onların beklenmedik durum planları var mı?

Do they have contingency plans?

Tom, Mary'den beklenmedik bir ziyaret aldi.

Tom got an unexpected visit from Mary.

Sami beklenmedik bir şekilde grubundan ayrıldı.

Sami unexpectedly quit his band.

Tom, Boston'dan beklenmedik bir şekilde geldi.

Tom arrived unexpectedly from Boston.

Tom'un garip mantığı beklenmedik sonuçlar verdi.

Tom's strange logic gave unexpected results.

Kovulmak onun için beklenmedik bir şoktu.

Getting fired was an unexpected shock for him.

Beklenmedik bir şekilde, gelin gülmeye başladı.

The bride suddenly laughed.

Bazen vahşi doğada işler beklenmedik şekilde sonuçlanabilir.

[Bear] Sometimes in the wild, things take an unexpected turn.

Beklenmedik bir şey olmazsa seni yarın görebileceğim.

I will be able to see you tomorrow unless something unexpected turns up.

Dün hava durumu beklenmedik bir şekilde gerçekleşti.

Unexpectedly the weather forecast came true yesterday.

Biraz şans bazen beklenmedik bir başarıya götürür.

A little bit of luck sometimes leads to an unexpected success.

Dün havaalanında beklenmedik bir anda onunla karşılaştım.

- I met him by accident at the airport yesterday.
- I met him by chance at the airport yesterday.
- I ran into him unexpectedly at the airport yesterday.
- I unexpectedly ran into him at the airport yesterday.

O, markette beklenmedik bir şekilde ona rastladı.

He unexpectedly met her in the market.

Sizden bir hediye almak beklenmedik bir sürprizdi.

Receiving a gift from you was an unexpected surprise.

Onun beklenmedik sorusuna nasıl cevap vereceğimi şaşırdım.

I was at a loss how to answer his unexpected question.

Fakat, hikayem burada yine beklenmedik bir şekil aldı.

But this is where my story takes another unexpected turn.

Mary eve giderken beklenmedik bir biçimde John'a rastladı.

Mary unexpectedly ran into John on her way home.

Sizi evimde burada bulmanın beklenmedik onurunu neye borçluyum?

To what do I owe the unexpected honour of finding you here in my house?

Bir sabah, o, caddede beklenmedik şekilde onunla karşılaştı.

One morning, she unexpectedly met him on the street.

- O gerçekten beklenmiyordu.
- O gerçekten beklenmedik bir şeydi.

That was actually unexpected.

Büyükanne beklenmedik bir şekilde öldüğünde aile derinden sarsıldı.

The family was shook up when the grandmother died unexpectedly.

Tom 2013'te beklenmedik bir şekilde vefat etti.

Tom passed away unexpectedly in 2013.

Beklenmedik bir şey gündeme geldiği için yarın seni karşılayamayacağım.

I won't be able to meet you tomorrow because something unexpected has come up.

- Tom durup dururken öldü.
- Tom beklenmedik bir şekilde öldü.

Tom died unexpectedly.

Avcı beklenmedik bir şekilde karda taze kan damlacıkları buldu.

The hunter unexpectedly found fresh blood droplets in the snow.

Beklenmedik sağlık giderlerini ödemek için tasarruflarımızı gözden geçirmek zorunda kaldık.

We had to dip into our savings in order to pay the unexpected medical expenses.

- Birden beklenmedik bir şey oldu.
- Aniden umulmadık bir şey meydana geldi.

Suddenly, something unexpected happened.

Ben dün beklenmedik bir şekilde otobüste benim eski bir arkadaşla karşılaştım.

I unexpectedly met an old friend of mine on the bus yesterday.

- Beklenmedik bir melankoli dalgası sabahın köründe içimi darladı.
- Sabah sabah durup dururken bir sıkıntı içimi kapladı.

From early morning I had been oppressed by a strange melancholy.

- Bu beklenmedik bir şey.
- Bu çok dikkat çekici bir hareket.
- İşte bu ilginç.
- İşte bu şaşırtıcı.

This is one for the books.

Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.

Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.