Translation of "Atmaya" in English

0.020 sec.

Examples of using "Atmaya" in a sentence and their english translations:

Hava atmaya çalışıyordum.

I was trying to show off.

Hava atmaya çalışmıyordum.

I wasn't trying to show off.

Çığlık atmaya başladım.

I started to scream.

Riske atmaya değmezdi.

It wasn't worth the risk.

- Onu riske atmaya istekli değilim.
- Onu riske atmaya isteksizim.

- I'm not willing to risk that.
- I'm unwilling to risk that.

Bununla uzağa atmaya çalışırsın

you try to throw away with this

Bana kazık atmaya çalışma!

Don't try to pull a fast one on me!

Bir göz atmaya gidelim.

Let's go take a look.

Onu atmaya karar verdim.

I'd decided to throw that away.

Sanırım göz atmaya gitmeliyiz.

I think we should go take a look.

Ben çığlık atmaya çalıştım.

I tried to scream.

Bir göz atmaya gel.

Come take a look.

Onu riske atmaya hazırım.

I'm willing to risk that.

Tom volta atmaya başladı.

Tom began pacing.

Tom çığlık atmaya başladı.

Tom started to scream.

Suçu üstüme atmaya çalıştı.

He tried to put the blame on me.

Tom'un tepesi atmaya başladı.

Tom started flipping out.

Kahkaha atmaya devam ettim.

I kept laughing.

Çığlık atmaya devam ettim.

I kept screaming.

Leyla çığlık atmaya başladı.

Layla started to scream.

Gerçek dünyaya adım atmaya hazırlanıyordum.

I was getting ready to enter the real world.

O bana kazık atmaya çalıştı.

He tried to pull a fast one on me.

Onu riske atmaya istekli değilim.

- I'm not willing to risk that.
- I'm unwilling to risk that.

Onu riske atmaya hazır mısın?

Are you willing to risk that?

Bazı insanlar taş atmaya başladılar.

Some people started throwing rocks.

Mary çığlık atmaya devam etti.

Mary kept screaming.

Onun annesi çığlık atmaya başladı.

Her mother started screaming.

Tom volta atmaya devam etti.

Tom continued pacing.

Tom kürekle atmaya devam etti.

Tom kept shoveling.

Biz toprağımızdan düşmanı atmaya mecburuz.

We have to drive the enemy out of our land.

Kalbim küt küt atmaya başladı.

My heart began to pound.

Tom uyuşturucuları tuvalete atmaya çalıştı.

Tom tried to flush the drugs down the toilet.

Sami'nin kalbi hızla atmaya başladı.

Sami's heart started racing.

Sami geri adım atmaya başladı.

Sami started walking back.

Onu yatağa atmaya çalışmıyorsun yani?

So you're not trying to get in her pants?

Köpek balığı onu üstünden atmaya çalışıyordu.

The shark tries to shake her off and is swimming away.

Tom John'a çaktırmadan yumruk atmaya çalıştı.

Tom tried to sucker punch John.

Sadece biraz stres atmaya ihtiyaç duyuyorum.

I just need to blow off some steam.

O bir ters takla atmaya çalıştı.

She tried to do a backflip.

Tom'un kalbi küt küt atmaya başladı.

Tom's heart began pounding.

Tom sana tekme atmaya çalıştı mı?

Did Tom try to kick you?

Sami, Leyla'ya yumruk atmaya devam etti.

Sami kept punching Layla

Leyla sadece çığlık atmaya devam etti.

Layla just kept screaming.

Hâlâ bunu riske atmaya hazır mısın?

Are you still willing to risk that?

Tom isterik biçimde kahkaha atmaya başladı.

Tom began to laugh hysterically.

Kalbi birden daha hızlı atmaya başlamıştı.

His heart suddenly began to beat faster.

- Herkes gülmeye başladı.
- Herkes kahkaha atmaya başladı.

Everyone started laughing.

Dan'ı bu ülkeden atmaya kimsenin hakkı yok.

No one has the right to expel Dan from this country.

- Biri bağırmaya başladı.
- Biri çığlık atmaya başladı.

Someone started screaming.

Tom'un kalbi birdenbire daha hızlı atmaya başladı.

Tom's heart suddenly began to beat faster.

Tom onun hepsini riske atmaya karar verdi.

Tom decided to risk it all.

Sami ve Leyla sıradaki adımı atmaya hazırdı.

Sami and Layla were ready to take the next step.

Sami kendini o adımı atmaya hazır hissetmiyordu.

Sami didn't feel ready to take that step.

Ve onları vantuzlarıyla kaldırıp nazikçe yuvasından atmaya başladı.

and has this amazing method of just picking them up with her suckers and gently just throwing them out the den.

- Kalbim yarış etmeye başladı.
- Kalbim hızla atmaya başladı.

My heart began to race.

Eğer çamur atmaya gidersen onun birazı sana yapışır.

If you go around flinging mud, some of it will stick to you.

Tom ne olduğunu gördü ve çığlık atmaya başladı.

Tom saw what was happening and started screaming.

Sami birkaç gün sonra Leyla'ya mesaj atmaya başladı.

Sami started texting Layla a few days later.

Halatı atmaya yardımcı olması için paraşüt kordonunu da kullanacağız.

We'll use some paracord as well, to help get this rope over.

Tom 15 yaşındaki bir kız gibi çığlık atmaya başladı.

Tom started screaming like a 15-year old girl.

Tom uzaktan kumandayı aldı ve kanallara göz atmaya başladı.

Tom picked up the remote and started flipping through channels.

Tom Mary'nin ona verdiği derginin sayfalarına göz atmaya başladı.

Tom started flipping through the pages of the magazine Mary had given him.

- İkisi de gülmeye başladı.
- İkisi de kahkaha atmaya başladı.

Both of them started laughing.

O, kapıdan içeri girdiğinde kalbim daha hızlı atmaya başladı.

When she walked through the door, my heart began to beat faster.

Tom, Mary'yi kurtarmaya gelmek için hayatını riske atmaya çekinmedi.

Tom did not hesitate to risk his life in order to come to Mary's rescue.

Tom ve Mary'nin küçük kızı ilk deneme adımlarını atmaya başlıyor.

Tom and Mary's little girl is starting to take her first tentative steps.

Tom bir dergiyi aldı ve onun sayfalarına göz atmaya başladı.

Tom picked up a magazine and started flipping through its pages.

Tom çığlık atmaya çalıştı, ama Mary eliyle onun ağzını kapattı.

Tom tried to scream, but Mary covered his mouth with her hand.

Ve karşılaştıkları sayısız şövalye kafalarını karıştırdı. ancak Hıristiyanları tehlikeye atmaya başladılar.

of knights facing them, although they started inflicting losses on the Christians.

Her ne kadar bu ayakkabıları artık giymesem de, onları atmaya kıyamıyorum.

Even though I don't wear those shoes anymore, I can't bring myself to get rid of them.

O, hükümetin kendi haklarına nasıl zarar verdiği hakkında nutuk atmaya başladı.

He launched into a tirade about how the government is encroaching on his rights.

- Tom kazık atmaya çalıştı.
- Tom oyuna getirmeye çalıştı.
- Tom kandırmaya çalıştı.

Tom tried to pull a fast one.

- Tom çığlık atmaya ve bağırmaya başladı.
- Tom çığlık atıp bağırmaya başladı.

Tom started screaming and yelling.

1188’de sadece Tire ve Acre Avrupa'yı başka bir haçlı seferine atmaya teşvik etmek.

By 1188 only Tyre and Acre hold out to spur Europe to embark on another crusade.

- Bir göz atmaya gel.
- Gel ve bir göz at.
- Gel bir baksana.
- Gelip bir bak.

Come and take a look.

Ülkenin yaşlanan nüfusunu telafi etmek için, hükümet doğum ve göç oranlarını önemli ölçüde artırmak için adımlar atmaya karar verdi.

In order to compensate for the country's aging population, the government has decided to take steps to significantly increase birth and immigration rates.