Translation of "Anlaştık" in English

0.004 sec.

Examples of using "Anlaştık" in a sentence and their english translations:

Anlaştık.

We have a deal.

Pekala, anlaştık.

All right. It's a deal.

Anlaştık mı?

- Do we have a deal here?
- Deal?

Tamam, anlaştık.

Done, agreed.

- Anlaştık.
- Kabul.

Agreed.

Tom'la anlaştık.

We agreed with Tom.

- Biz kendi aramızda anlaştık.
- Biz anlaştık.

We agreed among ourselves.

Deneyeceğimize dair anlaştık.

We agreed we'd give it a shot.

2.30'da anlaştık.

We agreed on 2:30.

Biz hepimiz anlaştık.

We all got along.

Anlaştık, sonra görüşürüz.

Agreed, see you later.

- Tamam.
- Anlaştık.
- Olur.

- So be it.
- Okey-dokey.
- Okey doke.
- Okay.
- OK.
- Agreed.

Hepimiz Tom'la anlaştık.

We all agreed with Tom.

Biz kendi aramızda anlaştık.

We agreed among ourselves.

Bir fiyat üzerinde anlaştık.

We agreed on a price.

- Kelepir.
- Anlaştık o zaman.

- It's a bargain.
- It's a bargain!

Tom ve ben anlaştık.

Tom and I agreed.

Biz erken başlamak için anlaştık.

We agreed to start early.

Nihayet bir şey üzerinde anlaştık.

Finally, we agree on something.

Sonunda bir şey üzerinde anlaştık.

We finally agree on something.

Biz her şey üzerinde anlaştık..

- We have agreed on everything.
- We've agreed on everything.

Tom ve ben birbirimizle anlaştık.

Tom and I agreed with each other.

Biz bir strateji hazırlamak için anlaştık.

We agreed to elaborate a strategy.

Hepimiz erken gitmemiz gerektiği konusunda anlaştık.

We all agree that we should leave early.

- Biz uzlaştık.
- Kabul ettik.
- Biz anlaştık.

We agreed.

Biz bir eylem planı hazırlamak için anlaştık.

We agreed to elaborate an action plan.

Bunun küçük bir tören olması konusunda anlaştık.

We agreed it would be a small ceremony.

Biz bütün çocukların birlikte kalacakları konusunda anlaştık.

We agreed that all the kids would stay together.

Tom ve ben bir şey üzerinde anlaştık.

Tom and I agree on something.

Tom ve ben birlikte çalışmak konusunda anlaştık.

Tom and I agreed to work together.

Karım ve ben bir tatil planı üzerinde anlaştık.

My wife and I agreed on a holiday plan.

O da: "Bak, körlük konusunda anlaştık, ama bunda değil" dedi.

And he said, "Look, you signed up for the blindness, but not this."

- Biz indirim oranı üzerinde mutabık kaldık.
- Biz indirim oranı üzerinde anlaştık.

We have agreed on the rate of discount.