Translation of "şahsen" in English

0.016 sec.

Examples of using "şahsen" in a sentence and their english translations:

Toplantıya şahsen katılmalıydın.

- You should have attended the meeting in person.
- You should've attended the meeting in person.

Tom'u şahsen tanırım.

I know Tom personally.

Tom'u şahsen tanımıyorum.

I don't know Tom personally.

Tom'u şahsen tanıyordum.

I knew Tom personally.

Onu şahsen tanıyorum.

I know him by sight.

Şahsen öyle düşünmüyorum.

I personally don't think so.

Şahsen onu sevmiyorum.

Personally, I don't like it.

Onları şahsen tanıyorum.

I know them personally.

Onlara şahsen söyle.

Tell them in person.

Ona şahsen söyle.

Tell him in person.

Onları şahsen tanımıyorum.

I don't know them personally.

Onu şahsen tanımıyorum.

I don't know him personally.

Onu şahsen tanırım.

I know him personally.

Şahsen umurumda değil.

I personally don't care.

- Tom'la şahsen konuşmam gerekiyor.
- Tom'la şahsen konuşmam lâzım.

I need to speak to Tom personally.

O onu şahsen tanır.

He knows her by sight.

Onu şahsen tanıyor musun?

Do you know him personally?

Tom'u şahsen tanıyor musun?

Do you know Tom personally?

Şahsen, müzik dinleyerek rahatlıyorum.

Personally, I relax listening to music.

Seni şahsen görmem gerekiyordu.

I needed to see you in person.

Şahsen orada olmayı planlıyorum.

I plan on being there in person.

Tom'u şahsen tanıyor muydun?

Did you know Tom personally?

Şahsen haklı olduğunu düşünüyorum.

Personally, I think you're right.

Tom Jackson'ı şahsen tanıyorum.

I know Tom Jackson personally.

Şahsen onları tanıyor musun?

Do you know them personally?

Onu şahsen tanıyor muydun?

Did you know him personally?

Ben onları şahsen tanıyordum.

I knew them personally.

Ben onu şahsen tanıyordum.

I knew him personally.

Sanıyorum şahsen gitmen gerekli.

I think it necessary for you to go in person.

Tom'la şahsen konuştun mu?

Have you talked to Tom personally?

Şahsen bunu yapabileceğimi düşünüyorum.

I personally think I can do it.

Ben şahsen Tom'u tanıyorum.

I personally know Tom.

Ben şahsen kimseyi görmedim.

I've never seen one in person.

Sami herkesi şahsen bilir.

Sami knows everyone by sight.

Kral yarın akşam şahsen bulunacak.

The king will appear in person tomorrow evening.

Ben şahsen haklı olduğuna inanıyorum.

- Personally, I think you're right.
- I personally believe that you are right.
- I personally believe that you're right.

Tom'a şahsen söylemeyi tercih ederim.

I'd rather tell Tom in person.

O filmi şahsen ilginç bulmadım.

I personally didn't find that movie very interesting.

Ben şahsen oyuna katılmak istiyorum.

For myself, I would like to take part in the game.

Tom, Mary'yi şahsen davet etti.

Tom personally invited Mary.

Bunu Tom'a şahsen vermen gerekir.

You need to give this to Tom personally.

O beni şahsen davet etti.

He invited me personally.

Tom beni şahsen davet etti.

Tom personally invited me.

Tom Mary'nin ölümünden şahsen sorumlu.

Tom is personally responsible for Mary's death.

Onlara şahsen söylemeyi tercih ederim.

I'd rather tell them in person.

Ona şahsen söylemeyi tercih ederim.

I'd rather tell him in person.

Sana şahsen teşekkür etmek istiyorum.

I want to personally thank you.

Bunu Tom'a şahsen vermek istiyorum.

I'd like to give this to Tom in person.

Tom bize şahsen geleceğini söyledi.

Tom told us that he'd come in person.

Ben onu şahsen kabul etmiyorum.

I don't personally agree with it.

Şahsen kimseyi görmedim. Ya sen?

I've never seen one in person. What about you?

Onu şahsen tanırım fakat ismen değil.

I know him by sight, but not by name.

Onu bana şahsen versen iyi olur.

You'd better give it to me personally.

Ben bunun için şahsen sorumlu olacağım.

I will personally be responsible for it.

Şahsen, ben onun saçmalık olduğunu düşünüyorum.

Personally, I think that's a bunch of malarkey.

Onu ismen tanırım fakat şahsen değil.

I know him by name, but not by sight.

Size şahsen kürtaja karşı olduğumu söylüyorum.

I tell you that I am personally against abortion.

Onunla şahsen tanışmadım fakat onu tanıyorum.

I haven't met him in person, but I know of him.

Tom Mary'ye şahsen teşekkür etmek istedi.

Tom wanted to thank Mary in person.

Tom sana şahsen teşekkür etmek istedi.

Tom wanted to thank you personally.

Sami, Leyla ile şahsen hiç tanışmadı.

Sami has never met Layla in person.

- Sen en iyisi git ona şahsen teşekkür et.
- Şahsen teşekkür etmeye gitsen daha iyi olur.

You had better go and thank her in person.

Yani şahsen benim o kadar param olsa

So if I personally had so much money

Başkan bize şahsen ofisine kadar kılavuzluk etti.

The president conducted us personally to his office.

- Seni şahsen görmem gerekiyor.
- Seni bizzat görmeliyim.

I need to see you in person.

Benim şahsen buna karşı hiçbir şeyim yok.

I personally don't have anything against it.

Sizinle şahsen tanışmaktan çok mutlu ve onurluyum.

I am very happy and honored to meet you in person.

Annenin fotoğraflarda gösterdiğim yerleri şahsen gördüğünü umuyorum.

I hope your mom personally saw the places that I showed in the photos.

Sonunda seninle şahsen tanıştığım için çok mutluyum.

I'm happy to finally meet you in person.

Onların ikisi de onu şahsen ikna ettiler.

They're both personally convinced of that.

Onu şahsen görmeye gidersen, o memnun olur.

She will be glad if you go to see her in person.

Altında dört atı öldürüldü ve şahsen İmparatorluk Muhafızlarının

He had four horses killed under him, an d personally led the last, doomed attack by

Polisle başımızı derde sokmaktan seni şahsen sorumlu tutuyorum.

I'm holding you personally responsible for getting us in trouble with the police.

Tom şimdiye kadar şahsen duyduğum en iyi gitarist.

- Tom's the best guitarist I've ever heard in person.
- Tom is the best guitarist I've ever heard in person.

Şahsen, seçimi kimin kazanacağının herhangi bir yaratacağını sanmıyorum.

Personally, I don't think it makes any difference who wins the election.

Keşke şahsen konuşabilsek ama o beklemek zorunda kalacak.

I wish we could talk in person, but that'll have to wait.

Ben şahsen mutlu bir doğum günü dilenilmesini isterim.

I would like to be wished a happy birthday in person.

Paris'te olacak kadar şanslıysanız, Boutique Napoleon'u şahsen ziyaret edebilirsiniz.

lucky enough to be in Paris, visit  the Boutique Napoleon in person.

- Kazayı kendi gözlerinle gördün mü?
- Kazayı şahsen gördün mü?

- Did you actually see the accident?
- Did you see the accident with your own eyes?
- Did you personally see the accident?

Ben şahsen oral seksi klasik seksten daha eğlenceli buluyorum.

I personally find blowjobs more enjoyable than classical sex.

- Tom'u şahsen tanıyor musun?
- Tom'u sima olarak tanıyor musun?

- Do you know Tom personally?
- Do you know Tom by sight?

Tom'a şahsen söylemek istiyordum, bu yüzden onun evine gittim.

I wanted to tell Tom in person, so I drove over to his house.

Şahsen ben politik fıkralara karşıyım. Sık sık makama seçilirler.

Personally, I'm against political jokes. Too often they get elected to office.

Ve adamlarını , gece donmuş Dinyeper Nehri'ni geçerek, şahsen askerleri geri çekerek

calls to surrender, and led his men in an astonishing forced march across enemy territory,

O ondan hoşlanmadığını söyledi fakat ben şahsen onun çok iyi olduğunu düşündüm.

She said she didn't like it, but I thought, personally, it was very good.

Senin adına birini göndermek yerine, sen gitsen ve şahsen konuşsan daha iyi olur.

Instead of sending somebody on your behalf, you had better go and speak in person.

Bence Tom'un öfkesi sadece bir savunma mekanizması; Yerinde olsam şahsen bunu kabul etmezdim.

I think Tom's anger is just a defense mechanism; I wouldn't take it personally if I were you.

- Kişisel olarak sizi ziyaret edeceğim.
- Sizi kişisel olarak ziyaret edeceğim.
- Sizi şahsen ziyaret edeceğim.

I'll personally visit you.

- Sen en iyisi git onunla bizzat konuş.
- Gidip onunla şahsen konuşsan daha iyi olur.

You had better go and speak to him in person.

- Seninle kişisel olarak konuşmak zorundayım.
- Sizinle kişisel olarak konuşmak zorundayım.
- Seninle şahsen konuşmak zorundayım.

I have to speak to you personally.

Hayır, onu tanımıyorum. Tabii ki, ben onun kim olduğunu biliyorum, ama ben şahsen onunla tanışmış değilim.

No, I don't know him. Of course, I know who he is, but I'm not personally acquainted with him.

Onlar müziğin vahşi canavarı sakinleştirdiğini söylüyorlar ama benim için şahsen, o beni ne rahatlatıyor ne de sakinleştiriyor.

They say that music soothes the savage beast, but for me personally, it neither relaxes me nor calms me.