Translation of "çılgınca" in English

0.013 sec.

Examples of using "çılgınca" in a sentence and their english translations:

Çılgınca görünüyor.

It sounds crazy.

Bu çılgınca.

This is crazy.

O sadece çılgınca.

That's just crazy.

Bu çılgınca iyimser.

This is wildly optimistic.

Kalbi çılgınca çarpıyordu.

His heart was beating wildly.

Bu çılgınca görünüyor.

- It sounds crazy.
- That sounds crazy.

Oh, bu çılgınca.

Oh, that's crazy.

Onun fikirleri çılgınca görünüyor.

Her ideas sound crazy.

Onun fikirleri çılgınca gözüküyor.

His ideas sound crazy.

Çılgınca bir şey yapalım.

Let's do something crazy.

Bu çılgınca! Biz yakalanabiliriz.

This is crazy! We could get caught!

Bu çılgınca bir fikir.

This is a crazy idea.

Bu çılgınca bir duyguydu.

It was a crazy feeling.

O bana çılgınca görünüyor.

That seems crazy to me.

Onun çılgınca olduğunu düşündüm.

- I thought that was crazy.
- I thought that that was crazy.

Tom çılgınca mücadele etti.

Tom struggled frantically.

Çılgınca bir şey yapmayın.

Don't do anything crazy.

O yeri çılgınca seviyorum.

I adore that place.

Sizin fikirleriniz çılgınca görünüyor.

Your ideas sound crazy.

Tom, Mary'ye çılgınca âşıktır.

Tom is madly in love with Mary.

Bu çılgınca geliyor, biliyorum.

It sounds crazy, I know.

Tom çılgınca bağırmaya başladı.

Tom began to cry hysterically.

O çılgınca bir oyundu.

It was a crazy game.

Onu yapmak çılgınca olurdu.

- It would've been crazy to do that.
- It would have been crazy to do that.

Kulağa çılgınca geldiğini biliyorum.

I know it sounds crazy.

Çılgınca birkaç yıl oldu.

- It'll be cheap to do that.
- It's been a crazy couple of years.

Sami, Leyla'ya çılgınca aşık.

Sami is madly in love with Layla.

"Ben kazandım, çılgınca bir şey"

"And I won, which is crazy"

Ne kadar çılgınca, değil mi?

How crazy is that?

Bunun çılgınca olduğunu düşünüyor musun?

Do you think this is crazy?

Joe bu kıza çılgınca âşık.

Joe is madly in love with that girl.

Hepsi Erdoğan'ı çılgınca popüler yaptı.

This all made Erdogan wildly popular.

Bundan daha çılgınca şeyler yaptım.

I've done crazier things than this.

Asla çılgınca bir şey yapmam.

I never do anything crazy.

Tüketici fiyat endeksi çılgınca dalgalanıyor.

The consumer price index has been fluctuating wildly.

Ben onun çılgınca göründüğünü biliyorum.

- I know that sounds crazy.
- I know it sounds crazy.
- I know that that sounds crazy.

İnsanlar onun çılgınca olduğunu düşündü.

- People thought that was crazy.
- People thought that that was crazy.

Bu, sandığınız kadar çılgınca değil.

This isn't as crazy as you think.

Tom telefonunda çılgınca mesaj atıyor.

Tom is texting frantically on his phone.

Ortaokuldayken Tom'a çılgınca aşık oldum.

I was madly in love with Tom when I was in junior high school.

Tom çılgınca bir şey yapmayacaktır.

Tom isn't going to do anything crazy.

Yaptığın en çılgınca şey nedir?

- What's the craziest thing you've done?
- What's the craziest thing that you've done?

Sadece çılgınca bir şey yapmanı istemiyorum.

I just don't want you to do anything crazy.

- Bu çok çılgınca.
- Bu çok delice.

This is so crazy.

Bunun çılgınca bir fikir olduğunu biliyorum.

I know it's a crazy idea.

Neden Tom bu kadar çılgınca davranıyor?

Why is Tom acting so crazy?

Tom bir zamanlar Mary'ye çılgınca âşıktı.

Tom had once been madly in love with Mary.

O, o çılgınca fikri nereden aldı?

Where did he get that crazy idea from?

Tom hiç bu kadar çılgınca davranmadı.

Tom has never acted that crazy.

Fadıl ve Leyla çılgınca aşık oldular.

Fadil and Layla fell madly in love.

Sami çılgınca bir el feneri sallıyordu.

Sami was frantically waving a flashlight.

Yahu çılgınca yerdik onu karnımız ağrıyıncaya kadar

We ate it crazy until it hurts

Neyse ki şansılıydım ve benim çılgınca fikirlerimi

And fortunately, I work for someone

Ve bu, değerli izleyicilerim, çılgınca bir şey.

And this, my dear viewers, is just CRAZY!

Bu şimdiye kadar duyduğum en çılgınca şey.

This is the craziest thing I've ever heard.

Bu şimdiye kadar gördüğün en çılgınca şey.

This is the craziest thing I've ever seen.

Öyle çılgınca bir şey yaparsan, sana gülerler.

If you do something that crazy, you'll be laughed at.

Bunun çılgınca göründüğünü biliyorum ama bu doğru.

I know it sounds crazy, but it's true.

Onun neden bu kadar çılgınca davrandığını anlamıyorum.

I don't understand why she is acting so crazy.

Son zamanlarda yaptığın en çılgınca şey nedir?

What's the craziest thing you've done lately?

Şimdiye kadar yaptığın en çılgınca şey nedir?

- What's the craziest thing you've ever done?
- What's the craziest thing that you've ever done?

Tom'un çılgınca bir şey yapmayacağından oldukça eminim.

I'm pretty sure Tom won't do anything crazy.

Leyla böyle çılgınca bir şeyi nasıl yapabilir?

How can Layla do such a crazy thing?

Tom böyle çılgınca bir şeyi nasıl yapabilir?

How could Tom have done such a crazy thing?

Tom neden böyle çılgınca bir şey yaptı?

Why did Tom do such a crazy thing?

Bunu havada çılgınca sallıyorum çünkü genç ve yenilmezim.

I brandish this in the air wildly, because I'm young and invincible.

- Tom çılgınca güldü.
- Tom isterik bir şekilde güldü.

- Tom laughed hysterically.
- Tom was laughing hysterically.

Sağlık görevlileri Tom'un hayatını kurtarmak için çılgınca çalıştı.

Paramedics worked frantically to save Tom's life.

Bir genç gibi davranıyor. Çılgınca, fantastik bir hayat sürüyor

she behaves like a teenager. She leads a crazy, fantastic life

Çılgınca geldiğini biliyorum ama Tom'la Mary'yi flört ederken gördüm.

I know it sounds crazy, but I did see Tom and Mary out on a date.

Bir de ortaya çıkan paramiliter polisler hakkında konuşmamız çılgınca.

than the paramilitary cops who are showing up.

Çılgınca gelebilir ama sanırım geri dönüp tekrar yapmak istiyorum.

This may sound crazy, but I think I want to go back and do it again.

Bir işletmeyi çalıştırmak için ne kadar çılgınca bir yol!

What a crazy way to run a business!

Eğer ebeveynlerim geldiğini öğrenirse onlar çılgınca bir şey yapabilir.

If my parents discover that you came over, they might do something crazy.

Bu çılgınca gelebilir fakat sanırım ben hâlâ Mary'ye âşığım.

It might sound crazy, but I think I'm still in love with Mary.

O, Fadıl'ın kafasında devam eden çılgınca düşüncenin bir örneğiydi.

That was an example of the crazy thinking that was going on in Fadil's head.

Eğer ebeveynlerim sizin geldiğinizi keşfederse, onlar çılgınca bir şey yapabilirler.

- If my parents find out you came over, they could do something crazy.
- If my parents discover that you came over, they are capable of doing something crazy.

Sadece bir tane değil, iki orduyu arkasında bırakıyor olmak çılgınca gözükebilir.

Leaving not one, but two armies in his rear must've seemed mad.

Tom hava kararmadan önce çiti boyamayı bitirmek için çılgınca bir girişim yaptı.

Tom made a frantic attempt to finish painting the fence before dark.

Kazazedelerin tahminleri çılgınca değişir, ancak açıktır her iki taraf da felaket kayıplarına uğradı.

Bu çılgınca bir fikir gibi görünebilir ama sanırım hemen şu anda Tom'u ve Mary'yi ziyarete gitmeliyiz.

It may seem like a crazy idea, but I think we should go visit Tom and Mary right now.

Ortaokul diplomalarını aldıktan sadece iki yıl sonra, bugün genç insanlar okulda öğrendiklerinin sadece yüzde onunu biliyorlar. Bu çılgınca! Yüzde yüz için çaba göstermeliyiz.

Only two years after receiving their secondary school diploma, young people today know merely ten percent of what they learned on school. That's crazy! We must strive for 100 percent.