Translation of "Gözüküyor" in English

0.015 sec.

Examples of using "Gözüküyor" in a sentence and their english translations:

Acıtıcı gözüküyor.

It looks painful.

İyi gözüküyor.

It looks nice.

Oldukça doğal gözüküyor.

Looks quite natural.

Çok ilginç gözüküyor.

It seems very interesting.

Hastaymış gibi gözüküyor.

He seems to have been ill.

Herkes endişeli gözüküyor.

Everyone looks worried.

Tom zeki gözüküyor.

- Tom seems to be intelligent.
- Tom seems to be smart.

Nancy yorgun gözüküyor.

Nancy looks tired.

Çok pahalı gözüküyor.

It looks very expensive.

Biraz şişman gözüküyor.

He looks a bit fat.

Yağmur yağacak gibi gözüküyor.

It looks like rain.

Onun fikirleri çılgınca gözüküyor.

His ideas sound crazy.

- Yepyeni gözüküyor.
- Yepyeni görünüyor.

It looks like it's brand new.

Yaşı düşünülünce genç gözüküyor.

He looks young considering his age.

Tom kazanıyor gibi gözüküyor.

It looks like Tom is winning.

Tom oldukça genç gözüküyor.

Tom looks pretty young.

Tom biraz tehlikeli gözüküyor.

Tom seems a little dangerous.

Hepsi bana aynı gözüküyor.

They all look the same to me.

Bu kaçınılmaz gibi gözüküyor.

This appears to have been inevitable.

Bu yatak sağlam gözüküyor.

This bed looks solid.

Olduğundan daha kötü gözüküyor.

It looks a lot worse than it is.

Kesinlikle o şekilde gözüküyor.

It sure seems that way.

Bu kek güzel gözüküyor.

That cake looks good.

- Tom burada olduğu için mutlu gözüküyor.
- Tom burada olmaktan mutlu gözüküyor.

Tom seems happy to be here.

O, güçlü ve sağlıklı gözüküyor.

He appears to be strong and healthy.

Biraz kilo kaybetmişsin gibi gözüküyor.

It looks like you've lost a little weight.

Bu cümle bana doğru gözüküyor.

This sentence seems right to me.

Tom kızgından çok şaşırmış gözüküyor.

Tom seems more surprised than angry.

Tom uykusu gelmiş gibi gözüküyor.

Tom looks like he's sleepy.

Bu son derece uygun gözüküyor.

That sounds awfully convenient.

Tom'un, biraz canı sıkılmış gözüküyor.

Tom seems a little annoyed.

Bir sorun varmış gibi gözüküyor.

There seems to be a problem.

Haftalardır yağmur yağıyor gibi gözüküyor.

It seems like it's been raining for weeks.

Tom bu gece yorgun gözüküyor.

Tom seems tired tonight.

Mary elli yaşından büyük gözüküyor.

Mary seems older than fifty.

Şu kız çok güzel gözüküyor.

That girl looks very pretty.

Binalar ne kadar küçük gözüküyor.

The buildings look so tiny.

Ağacın altındaki kız üzgün gözüküyor.

The girl under the tree looks sad.

Tom yiyeceğe muhtaç gibi gözüküyor.

Tom seems to be hard up for food.

Bu; makine çevirisi gibi gözüküyor.

It looks like a machine translation.

Onun kız kardeşi genç gözüküyor.

Her sister looks young.

- O güçlü görünüyor.
- O güçlü gözüküyor.

He looks strong.

Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.

My car looks shabby in comparison with his new one.

Sana yardım edeyim. Çantan ağır gözüküyor.

Let me help you. Your bag looks very heavy.

Yağmur yağacak gibi gözüküyor, değil mi?

It looks like it's going to rain, right?

- O kızgın görünüyor.
- O sinirli gözüküyor.

He seems angry.

Bu işlek bir yer gibi gözüküyor.

This seems to be a busy place.

Tom ne yapılacağını bilmiyor gibi gözüküyor.

Tom looks like he doesn't know what to do.

Tom burada olmaktan çok mutlu gözüküyor.

Tom seems to be very happy to be here.

Tom sanki hayalet görmüş gibi gözüküyor.

Tom looks as if he's seen a ghost.

Bu uzun süre sürüklenecek gibi gözüküyor.

This looks as though it will drag on and on.

O elbise senin üstünde iyi gözüküyor.

That dress looks good on you.

Sert gözüküyor, ama aslında çok kibardır.

He looks stern, but actually he's very kind.

Tom adeta bir kız gibi gözüküyor.

Tom almost looks like a girl.

- Saçın hoş gözüküyor.
- Saçın hoş görünüyor.

Your hair looks nice.

Bu odada resepsiyon yok gibi gözüküyor.

It looks like there's no reception in this room.

Çocuk bu yöne geliyor gibi gözüküyor.

The boy seems to be coming in this direction.

Tom bunu yapmayı seviyor gibi gözüküyor.

Tom seems to like doing that.

- Bay White'ın birçok arkadaşı var gibi gözüküyor.
- Bay White'ın çok arkadaşı var gibi gözüküyor.

Mr. White seems to have many friends.

Ve Tom bu sesi çıkardığında böyle gözüküyor.

Alright, so this is what it looks like when Tom does it.

Aklında başka bir şey var gibi gözüküyor.

You seem to have something else on your mind.

- O, biraz yorgun görünüyor.
- Biraz yorgun gözüküyor.

He looks a bit tired.

Kitabı iade ettim, ancak hala hesabımda gözüküyor.

I returned the book, but it's still showing up in my account.

Jacob sevimli afacan tarafından ısırılmış gibi gözüküyor.

It looks like Jacob has been bitten by the love bug.

Tom dün gece partide eğlenmiş gibi gözüküyor.

Tom seemed to enjoy himself at the party last night.

Bu sefer mümkün olduğunu gösterme niyetinde gibi gözüküyor.

seem intent on demonstrating that this time it will be possible.

- Yağmur yağacak gibi gözüküyor.
- Yağmur yağacak gibi görünüyor.

- It looks like rain.
- It looks like it's going to rain.
- It looks like it is going to rain.

Bu, bir gencin söyleyeceği bir şey gibi gözüküyor.

That sounds like something a teenager would say.

- Tom, çok uykulu gözüküyor.
- Tom'un gözlerinden uyku akıyor.

Tom looks very sleepy.

Bu cümle dil bilgisi açısından doğru gibi gözüküyor.

This sentence seems to be correct, grammatically.

- O pasta iyi görünüyor.
- Bu kek güzel gözüküyor.

That cake looks good.

Onlar çok benzer gözüküyor. Kimin kim olduğunu bilmiyorum.

They look so similar that I don't know who is who.

- Tom biraz mutsuz görünüyor.
- Tom biraz mutsuz gözüküyor.

Tom looks somewhat unhappy.

Siz ikinizin Boston'da bir sorununuz var gibi gözüküyor.

It sounds like you two had a problem in Boston.

- Sebep artık açık gözüküyor.
- Neden şimdi açık görünüyor.

The reason now seems obvious.

Tom öğretmen gibi gözüküyor ama aslında bir öğrenci.

Tom looks like a teacher, but he's actually a student.

Tom 30 yaşında, ama o çok daha genç gözüküyor.

- Tom is thirty, but he looks much younger.
- Tom is thirty years old, but he looks much younger.

İlginç bir iş gibi gözüküyor. Tam olarak ne yapıyorsun?

It seems like an interesting job. What do you exactly do?

- Saçınız güzel görünüyor.
- Saçın hoş gözüküyor.
- Saçın hoş görünüyor.

Your hair looks nice.

Hafta sonları hariç, burada hiçbir şey olmaz gibi gözüküyor.

Nothing seems to happen around here except on weekends.

Bu, çadır kurmak için iyi bir yer gibi gözüküyor.

This seems like a good place to pitch a tent.

Ama bir saniye durun! Çünkü şimdi işler değişiyor gibi gözüküyor!

But hold on a second! Because now it seems things are starting to change!

- Benimle ilgili gibi görünüyor.
- Onun bana ilgisi var gibi gözüküyor.

He seems interested in me.

- O bayan çok iyi görünüyor.
- O hanım çok güzel gözüküyor.

That lady is very good looking.

- Aktris gerçekte olduğundan daha genç görünüyor.
- Kadın oyuncu, olduğundan daha genç gözüküyor.

The actress looks younger than she really is.

Tom Mary'nin iyi bir müdür olacağını düşünmeyen buradaki tek kişi gibi gözüküyor.

Tom seems to be the only one here who doesn't think Mary would be a good manager.

Düz arazi, herhangi bir engelden yoksun olan zemin savaş tekniklerine oldukça uygun gözüküyor.

The flat plain, free of any obstacles seems an ideal battleground for their style of warfare.

Ancak Hindistan'ı çekici bir modele döndürmek için aynı kararlılığa sahip değil gibi gözüküyor.

not seem to have the same determination to transform India’s appalling model.

- Tom, Mary'nin tek yakın arkadaşı gibi duruyor.
- Tom, Mary'nin tek yakın arkadaşı gibi gözüküyor.

Tom seems to be Mary's only close friend.

- Tom bir kız gibi görünüyor.
- Tom bir kız gibi gözüküyor.
- Tom bir kıza benziyor.

Tom looks like a girl.

- Mary güzel bir kız gibi görünüyor.
- Mary güzel bir kıza benziyor.
- Mary güzel bir kız gibi gözüküyor.

Mary seems like a nice girl.

- Çin'den aldığın el çantası ucuz gözüküyor.
- Çin'den aldığınız el çantası ucuz görünüyor.
- Çin'den aldığın el çantası ucuz görünüyor.

The handbag you bought in China is cheap-looking.