Translation of "“on" in Dutch

0.019 sec.

Examples of using "“on" in a sentence and their dutch translations:

On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.

Tien, elf, twaalf, dertien, veertien, vijftien, zestien, zeventien, achttien, negentien, twintig.

Saat on.

Het is tien uur.

Bir on yılda on yıl var.

Er zitten tien jaar in een decennium.

On üç yıl.

Dertien.

Neredeyse saat on.

Het is bijna tien uur.

On gün geçti.

Tien dagen gingen voorbij.

On dakika bekledim.

Ik heb tien minuten lang gewacht.

Sakız on sent.

De kauwgom is tien cent.

Atl on yaşında.

Atl is tien.

Saat tam on.

Het is precies tien uur.

On yaşında mısın?

Ben je tien jaar?

Oğlum on yaşında.

Mijn zoon is tien jaar oud.

Saat on bir.

Het is elf uur.

Saat on iki.

Het is twaalf uur.

On dakika geciktiniz.

U bent tien minuten te laat.

Saat daha on.

Het is nog maar tien uur.

- Sadece on beş dakika.
- Yalnızca on beş dakika.

- Slechts een kwartier.
- Slechts vijftien minuten.

- Saat zaten on bir.
- Saat şimdiden on birdir.

- Het is al elf uur.
- Het is al 11 uur.

- Tom on üç yaşında.
- Tom on üç yaşındadır.

Tom is dertien jaar oud.

- On aydır Çin'de okumaktayım.
- On aydır Çin'de okuyorum.

Ik studeer sinds tien maanden in China.

- Tom çok yetenekli bir insan.
- Tom on parmağında on marifet olan bir insan.
- Tom'un on parmağında on marifet var.

Tom is een man van vele talenten.

- O on çocuğa sahiptir.
- Onun on tane çocuğu var.

Ze heeft tien kinderen.

On bir kere on bir, yüz yirmi bir eder.

Elf keer elf is honderdeenentwintig.

- Ben gelecek yıl on yedi olacağım.
- Seneye on yedi olacağım.
- Seneye on yedi yaşında olacağım.

Volgend jaar word ik zeventien.

On çocuklu bir anneyim.

Ik ben een moeder met tien kinderen.

Babam on yıldır hasta

Mijn vader is al een decennium lang ziek,

Helen on yedi yaşında .

Helen is zeventien jaar oud.

Onu on dolara sattım.

Ik heb het voor tien dollar verkocht.

Toplam on doları buldu.

- Alles bij elkaar kostte het tien dollar.
- Het totaal kwam op tien dollar.

"Saat kaç?" "On otuz."

"Hoe laat is het?" "Het is half elf."

O on dil konuşur.

Ze spreekt tien talen.

On üç kedim var.

Ik heb dertien katten.

Saat şimdiden on birdir.

Het is al 11 uur.

Kazada on kişi yaralandı.

10 personen zijn bij het ongeval verwond.

Ona on dolar borçluyum.

Ik ben hem 10 dollar schuldig.

Bugün on bir Ekim.

Vandaag is het elf oktober.

On yedi yaşında evlendi.

- Ze is getrouwd toen ze zeventien was.
- Ze is op haar zeventiende getrouwd.

O on dil konuşuyor.

Hij spreekt 10 talen.

O, on dil konuşabilir.

Hij spreekt 10 talen.

Onun on ineği var.

Hij heeft tien koeien.

On dakika bekleyebilir misiniz?

Kan je tien minuten wachten?

Biz on dakika bekledik.

We hebben tien minuten gewacht.

Hepsi on yumurta vardı.

Er waren tien eieren in totaal.

Bugün, on yaşına giriyoruz.

Vandaag worden we tien.

Onlar on yıldır evliler.

Ze zijn tien jaar getrouwd.

Kitabı on dolara aldım.

Ik heb het boek gekocht voor tien dollar.

Çay on dakika demlensin.

Laat de thee tien minuten trekken.

O, on dili konuşabiliyor.

Zij kan tien talen spreken.

Okul on Nisanda başlar.

De school begint op tien april.

On dakika geç kaldın.

U bent tien minuten te laat.

Ben on altı yaşındayım.

Ik ben zestien jaar oud.

On yıldır burada çalışmaktayım.

Ik heb hier tien jaar gewerkt.

On dakika içinde katılacağım.

Ik ben er over tien minuten.

Ben on iki yaşındayım.

Ik ben twaalf jaar oud.

Bizim on ineğimiz var.

We hebben tien runderen.

Eylülde on altı olacağım.

In september word ik zestien.

Bu gömlek on dolardır.

Dit hemd kost tien dollar.

Saat biri on geçiyor.

Het is tien over één.

Saat ikiye on var.

Het is tien voor twee.

Saat yaklaşık on mudur.

Is het ongeveer tien uur?

Ben on dört yaşındayım.

Ik ben veertien jaar oud.

Azuri isimli bir şirket, on bir ülkede on binlerce birimini

Eén bedrijf, Azuri, verdeelde tienduizenden eenheden

- Komite on iki üyeden oluşuyor.
- Komite on iki üyeden oluşmaktadır.

Het comité bestaat uit twaalf leden.

- Sekiz artı iki on eder.
- Sekiz artı iki on yapar.

Acht plus twee is tien.

- Ben 18 yaşındayım.
- On sekiz yaşındayım.
- Ben on sekiz yaşındayım.

Ik ben achttien jaar oud.

- Tren on beş vagondan oluşmuştu.
- Tren on beş vagondan oluşuyor.

De trein bestaat uit vijftien wagons.

- On dakika daha bekler misin?
- Bir on dakka daha bekleyebilir misin?
- Bir on dakika daha bekleyebilir misin?

- Kan je tien minuten wachten?
- Zou je tien minuten langer willen wachten?

- Gelecek nisanda on yaşında olacak.
- Önümüzdeki nisan ayı on yaşında olacak.

In april wordt hij tien jaar.

- Mahkeme müteakiben on gün sürdü.
- Mahkeme peş peşe on gün sürdü.

Het proces duurde tien opeenvolgende dagen.

- Bir yıl on iki aya sahiptir.
- Bir yılda on iki ay vardır.
- Bir yılın on iki ayı vardır.

Een jaar heeft twaalf maanden.

On yıl sonra 2014 yılında

Tien jaar later, in 2014,

Yat kulübümüzün on üyesi vardır.

Onze jachtclub heeft tien leden.

Her ay on dolar biriktirdim.

Ik leg iedere maand 10 dollar opzij.

Otobüs durağına on dakikalık yürüyüş.

De bushalte is hier tien minuten lopen vandaan.

Otobüs on dakika geç kaldı.

De bus kwam tien minuten te laat.

Sekiz ile on arasında oldu.

Het gebeurde tussen acht en tien uur.

Tren on dakika geç kaldı.

De trein had tien minuten vertraging.

Sadece on kişi partiye geldi.

Er zijn maar tien mensen opgedaagd voor het feest.

On yıl uzun bir zamandır.

Tien jaar is een lange tijd.

O, şubatta on yedi olacak.

In februari wordt hij zeventien.

En az on kitabım var.

Ik heb ten minste tien boeken.

Onlar on düşman gemisini batırdılar.

Ze brachten tien vijandelijke schepen tot zinken.

O, yeni on ikiye girdi.

Ze is net twaalf jaar oud geworden.

Saat on dakika geri kalmış.

De klok loopt tien minuten achter.

O on yedi yaşında evlendi.

Ze is op haar zeventiende getrouwd.

On dakikalık bir mola verelim.

Laten we tien minuten pauzeren.

"Kaç yaşındasın?" "On altı yaşındayım."

- "Hoe oud ben je?" "Ik ben 16 jaar."
- "Hoe oud ben je?" "Ik ben zestien."

On yıldır yurt dışında yaşıyorum.

Ik heb tien jaar in het buitenland gewoond.

- On iki yaşındayım.
- 12 yaşındayım.

- Ik ben twaalf jaar oud.
- Ik ben twaalf jaar.