Translation of "Iki" in Dutch

0.015 sec.

Examples of using "Iki" in a sentence and their dutch translations:

İki kere iki dört.

- Het is zo zeker als twee maal twee vier is.
- Het staat als een paal boven water.

İki kere iki dört eder.

Twee maal twee is vier.

İki artı iki, dörde eşittir.

- Twee plus twee is vier.
- Twee plus twee is gelijk aan vier.

İki artı iki dört yapar.

Twee plus twee is vier.

İki kere iki kaç yapar?

Wat is twee maal twee?

Saat iki.

Het is twee uur.

İki kızım ve iki oğlum var.

Ik heb twee dochters en twee zonen.

- İki çocuğumuz var.
- İki oğlumuz var.

- Wij hebben twee kinderen.
- We hebben twee zoons.

İki kızımız ve iki oğlumuz var.

We hebben twee dochters en twee zonen.

İki nedenle buradayım, iki mesaj vermek istiyorum.

Ik ben hier om twee redenen; ik wil twee boodschappen meegeven.

- İki tane turta vardı.
- İki turta vardı.

Er waren twee taarten.

- Bizim iki çocuğumuz var.
- İki çocuğumuz var.

- Wij hebben twee kinderen.
- We hebben twee kinderen.

- İki bin yılındaydı.
- Bu iki bin yılındaydı.

- Het was in het jaar tweeduizend.
- Dat was in het jaar tweeduizend.
- Dit was in het jaar tweeduizend.

- Benim iki kitabım var.
- İki kitabım var.

Ik heb twee boeken.

- John'ın iki oğlu var.
- John'ın iki oğlu vardır.
- John'un iki oğlu var.

John heeft twee zonen.

iki hayatım olsa

Als ik twee levens had...

Bir... İki... Üç.

Eén, twee, drie.

İki yavrusu var.

Met twee jongen.

İki tane koyuyoruz...

Als we twee...

Koğuş numaram iki.

Kiesdistrict twee.

İki kızım var.

Ik heb twee dochters.

İki çekimser vardı.

Er waren twee onthoudingen.

İki bira lütfen.

Twee biertjes, alsjeblieft.

Evet, iki tane.

Ja, twee.

İki dondurma, lütfen.

Twee ijsjes, alstublieft.

İki adım ileri.

- Ga twee stappen vooruit.
- Ga twee stappen verder.
- Twee stappen vooruit.

İki sıra yapın.

- Vorm twee rijen.
- Maak twee rijen.

İki tane kalmıştı.

- Er waren er nog twee over.
- Er bleven er twee over.

İki kulağımız vardır.

We hebben twee oren.

İki bin yılındaydı.

Het was in het jaar tweeduizend.

İki çocuğum var.

Ik heb twee kinderen.

İki balık yakaladım.

Ik ving twee vissen.

Arabası iki yaşında.

Zijn auto is twee jaar oud.

Sanırım saat iki.

Het is, geloof ik, twee uur.

İki yeğenim var.

- Ik heb twee nichtjes.
- Ik heb twee neefjes.

İki kuzenim var.

- Ik heb twee nichtjes.
- Ik heb twee neefjes.

İki kek vardı.

Er waren twee taarten.

İki kedim var.

Ik heb twee katten.

İki oğlumuz var.

We hebben twee zoons.

İki ablam var.

Ik heb twee oudere zussen.

İki saattir buradayım.

Ik ben hier al twee uur.

İki kulağımız var.

We hebben twee oren.

O iki aylık.

Ze is twee maanden oud.

İki araba çarpıştı.

De twee auto's botsten.

İki tane alabilirim.

Ik kan er twee kopen.

Saat on iki.

Het is twaalf uur.

İki kahve, lütfen.

Twee koffie, graag.

İki arabam var.

Ik heb twee auto's.

İki böbreğimiz vardır.

We hebben twee nieren.

- Savaş iki yıl sürdü.
- Savaş iki sene sürdü.

De oorlog duurde twee jaar.

- İki tane kitap yazdı.
- O, iki kitap yazdı.

Hij heeft twee boeken geschreven.

- İki yanağına tokat attım.
- İki yanağıma tokat yedim.

Ik kreeg slaag op beide wangen.

- İki ucu keskin kılıç.
- İki ucu keskin bıçak.

Het is een tweesnijdend zwaard.

- Çay, iki avro ediyor.
- Çayın fiyatı iki avro.

De thee kost twee euro.

- Mary iki aylık hamile.
- Marie iki aylık gebe.

Maria is twee maanden zwanger.

- Onun iki kız çocuğu var.
- İki kızı var.

Hij heeft twee dochters.

- İki kitabınız var mı?
- İki kitabın mı var?

Heb je twee boeken?

- İki sıra önümde oturuyordu.
- İki sıra önüme oturdu.

Hij zat twee rijen voor me.

-Bunlar yan yana iki ev mi? -Evet, iki tane. İki katlılar. Üst kat prefabrike.

Zijn deze huizen samen? -Ja, ze zijn dubbel. Met vloeren en 't modulaire deel erop.

- Benim sadece iki elim var.
- Sadece iki elim var.

Ik heb maar twee handen.

- Ben iki kez Londra'da bulundum.
- İki kez Londra'da bulundum.

Ik ben tweemaal in Londen geweest.

- Ben Kyoto'da iki kez bulundum.
- Kyoto'ya iki kez gittim.

Ik ben twee keer in Kioto geweest.

- Sadece iki dolarımız var.
- Bizde sadece iki dolar var.

We hebben maar twee dollar.

- Tom'un iki erkek kardeşi var.
- Tom'un iki biraderi var.

Tom heeft twee broers.

- İki eliyle de yazabiliyor.
- Yazarken iki elini de kullanabiliyor.

Hij kan met beide handen schrijven.

- Ben, iki yabancı dil öğreniyorum.
- İki yabancı dil öğreniyorum.

Ik leer twee vreemde talen.

- İki erkek kardeşim var.
- Ben iki erkek kardeşe sahibim.

Ik heb twee broers.

- Sadece iki elim var.
- Benim yalnızca iki elim var.

Ik heb maar twee handen.

- İki günden fazla geçmedi.
- En fazla iki gün geçti.

Niet meer dan twee dagen gingen voorbij.

- Dişlerimi günde iki kez fırçalarım.
- Günde iki kez dişlerimi fırçalarım.
- Günde iki defa dişlerimi fırçalarım.

Ik poets mijn tanden tweemaal per dag.

iki katına çıkarak patladı.

tussen 2006 en 2016 zijn ze verdubbeld.

İki seçenek de riskli.

Beide opties zijn riskant.

iki bin tür şeftali,

bestonden er tweeduizend perzikrassen,

Size iki örnek vereyim.

Ik geef twee voorbeelden.

Pekâlâ, iki seçeneğimiz var.

Twee opties.

İki yabancı dil öğreniyorum.

Ik leer twee vreemde talen.

Mike'ın iki sevgilisi var.

Mike heeft twee vriendinnen.

Zili iki kez çalın.

- Bel twee keer.
- Laat de bel twee keer rinkelen.

İki somun ekmek aldım.

Ik heb twee broden gekocht.

İki vanilyalı dondurma lütfen.

Twee vanille-ijsjes alstublieft.

Her iki hikaye doğrudur.

Beide verhalen zijn waar.

İki dağ eşit yüksekliktedir.

De twee bergen zijn even hoog.