Translation of "Yanına" in Arabic

0.005 sec.

Examples of using "Yanına" in a sentence and their arabic translations:

Onun yanına oturdum.

جلست إلى جانبه.

Baş rahibenin yanına gittim.

وسهلت علينا العملية.

Tom kamerasını yanına aldı.

أخذ توم كمرته معه.

- Yanına bir fotoğraf makinesi almayı unutma.
- Yanına kamera getirmeyi unutma.

لا تنس أن تأخذ كاميرا معك.

Anadolu'nun dört bir yanına dağıldılar

تناثروا في جميع أنحاء الأناضول

Herkes onun yanına oturmak istiyor.

الكل يريد أن يجلس بجانبها.

Durakta duran insanların yanına gideceksin,

ستذهب إلى جانب الواقفين بمحطة الحافلات،

Kantinde sıra bekleyenlerin yanına gideceksin

ستذهب إلى جانب من ينتظرون دورهم في الكانتين،

Sami elmas yüzüğünü yanına aldı.

أخذ سامي خاتم الألماس ذاك معه.

Tek umudu diğer erkeklerin yanına sokulmak.

‫أمله الوحيد هو الاندراج بين بقية الذكور.‬

Daha çocuktu bu onların yanına gidiyor

كان مجرد طفل ، يذهب إليهم

O, arabasını kaldırımın yanına park etti.

هو صَفّ سيّارته بحانب الرصيف.

Yanına bir şemsiye alsan iyi olur.

من الأفضل أن تأخذ مظلّة معك.

Tamam, onun yanına inmenin bir yolunu bulmalıyız.

‫حسناً، يجب أن نفكر في طريقة‬ ‫للوصول إليها.‬

Büyük bir hayranlıkla baş rahibenin yanına gittiğimde

وذهبت إليها بحماس كبير،

Hemen yanına üşüşüp hangi şampuanı kullandığını soruyorum.

أنقض عليها و أسألها ما هو الشامبو الذي تستخدمه.

Ben bunu yanına bir de eğitimi ekliyorum

أضيف هذا إلى التدريب.

Kadın hakkında diyordu ki yanına ki kişiye:

عن المرأة ، قالت لمن بجانبها:

Devasa bir köpek balığı aniden yanına yaklaştı.

‫لم يفارق مخيلتي،‬ ‫إذ سمكة قرش ضخمة تقترب منها فجأةً.‬

Böylece bir hayli geleneksel olan Koreli ailemin yanına,

لذا ذهبت إلى والداي الكوريان التقليديان جداً،

Yavrularını avın yanına götürmesi gerek. Çok da oyalanamaz.

‫عليها جلب جرائها إلى الصيد،‬ ‫وسريعًا.‬

Onu gördü, onunla tanıştı. Defalarca kez yanına gittik.

‫لقد رآها وقابلها.‬ ‫لقد اصطحبته إلى هناك مرات عديدة.‬

Yağmur yağmaya başlar diye yanına bir şemsiye al.

خذ مظلة معك في حال أمطرت.

Aynı görev için rekabet ettiğim bir kızın yanına oturdum,

جلست بقرب فتاة كنا نتنافس على نفس المنصب،

Ve sonra da bu kenardan, o enkazın yanına ineceğiz.

‫ثم نهبط مباشرة من الحافة نحو الحطام.‬

Annem beni bir süre Nijerya'da yaşamam için anneannemin yanına gönderdi.

لفترة، أرسلتني أمي للعيش في نيجيريا لوحدي مع جدتي.

Filler karanlıkta bizden iyi görür ama aslanın yanına bile yaklaşamazlar.

‫ترى الفيلة أفضل منّا في الظلام،‬ ‫لكن بصرها لا يقارن ببصر الأسود.‬

Artık korumasız kalan bu çok dar geçitten geçerek Roma birliğinin yanına sarkmayı planlamıştı.

كان يخطط للالتفاف على الكتيبة الرومانية من خلال ممر ضيق للغاية ترك بدون حراسة.