Translation of "Yaşayan" in Arabic

0.015 sec.

Examples of using "Yaşayan" in a sentence and their arabic translations:

Yaşayan orduyu çiçek gibi alıyor.

يأخذ الجيش كالوردة.

Sonrasında yaşayan en yakın akrabalarını,

وفي تشريح التماسيح،

Ilaç eksikliği yaşayan yerleri gösteriyor.

إدراك بمكان تواجد النقص لديهم.

Burada yaşayan her canlı olacak.

‫كذلك ستكون جميع الكائنات الحية ‬ ‫الموجودة هناك.‬

Ve sonuçlarıyla yaşayan insanların hikayeleri.

والناس الذين يعيشون مع العواقب.

Evimde yaşayan iki robot var.

هذان روبوتان يعيشان في منزلي.

Ormanda yaşayan bir fil ailesi.

‫أسرة من الفيلة مرتادة الغابة.‬

İngiltere'de yaşayan bir arkadaşım var.

لديّ صديق يعيش في إنكلترا.

Sapparo'da yaşayan bir arkadaşım var.

لدي صديق يعيش في سابورو.

Burada yaşayan şey artık burada kalmayacaktır.

‫والكائن الذي يعيش هنا‬ ‫لن يعود إلى هنا الآن.‬

...dünyanın en kuzeyinde yaşayan kurbağa olmuştur.

‫هذا أكثر ضفدع شمالي في العالم.‬

Mike'ın Şikago'da yaşayan bir arkadaşı var.

مايك لديه صديق حيث يعيش في شيكاغو.

Bu evde yaşayan birçok insan var.

هذا البيت يعيش فيه الكثير من الناس.

Bu; evrim ağacında, dinozorların yaşayan mirasçılarının anatomilerini --

هذه طريقة وهمية للقول أننا ندرس علم التشريح،

Akıntının yönünde yaşayan insanları da kötü vuracak.

الناس الذين يعيشون المصب سيتأثرون أيضًا بشدة.

Bir diğer kültür karmaşası yaşayan kesim ise

مجمع ثقافي آخر هو الجزء

Bu insan da bu hayali yaşayan bir insandı.

هذا الإنسان أيضاً كان يعيش هذا الحلم.

Sokağın aşağısında yaşayan üç kişilik bir aile vardı.

فقد كان هناك عائلة مكونة من ثلاثة أفراد تعيش في الشارع،

Ve sevgili ülkem Bhutan da yaşayan bu insanlar

وبلدي الحبيب، (بوتان)،

Kuzey Karadenizde yaşayan Barli kabilesinden gelen bir çocuktu

كان من قبيلة برلي التي عاشت شمال البحر الأسود، ورغم أنه كان لا يزال صبيا،

Bu bölgede yaşayan Sherpa'lar dağcılıkla uğraşmaya devam ediyorlar...

لا يزال شعب شيربا الذي يعيش في هذه المنطقة يعمل في تسلق الجبال

Hükümetlerimiz insan nüfusu içinde yaşayan uzaylılar haline geldi.

باتت حكوماتنا كائناً فضائياً يعيش وسط شعب أرضي.

Ama sonra mahallelerde yaşayan, ilköğretimi bile bitirmeye şansı olmayan

لكن مع الوقت اكتشفت أن العديد من الأطفال يعيشون في أوضاع مريبة بالأحياء الفقيرة.

Tüm dünyada Progeria ile yaşayan sadece 144 çocuk var

عبر كل أرجاء العالم، يوجد فقط 144 طفل مصابون بمرض الشيخوخة المبكرة

Ve orada yaşayan ne varsa orada kalmayı artık istemeyecektir.

‫وأي شيء يعيش هنا‬ ‫لن يرغب في البقاء هناك طويلاً.‬

Luo Zhaoliu 34 yaşında, Jiangxi bölgesinde yaşayan bir mühendis.

" لو جاووليو" مهندس يبلغ من العمر 34 عامًا من مقاطعة جيانغشي.

Kulübenin içinde yaşayan insanların kimliği hakkında bir hikâye anlatır.

إنها تروي قصةً عن هوية الأشخاص الذين يعيشون في ذلك الكوخ.

...gece yaşayan en yakın kuzenlerimizin dünyasına bir göz atabilir.

‫يمكنها رؤية عالم أقربائنا الليليين.‬

Bu tablo dünyada yaşayan 7 milyar insanı temsil etsin.

هناك سبعة مليارات نسمة يعيشون في العالم.

Polizei almanyada yaşayan bir çöpçüydü bu sefer Kemal Sunal

كان polizei زبال يعيش في ألمانيا هذه المرة كمال سونال

Urfa bölgesinde yaşayan insanlar o bölgeyi kutsal kabul ediyorlar

الناس الذين يعيشون في منطقة أورفا يعتبرونها مقدسة.

Napolyon'un yenilgisinin ardından 1819'a kadar sürgünde yaşayan Soult,

بعد هزيمة نابليون ، عاش سولت في المنفى حتى عام 1819 ، ثم عاد إلى فرنسا

Patlamasına benzer bir patlama yaşayan şeyler olan ve genel

الاقتصاد الرقمي المبني على التجارة الالكترونية والذكاء

Onun ülkesinde yaşayan insanlar olarak kendimize bir pay çıkardık mı?

كأشخاص يعيشون في دولته، هل تقاسمنا حصتنا؟

Tersini, konser salonunun üç blok ötesinde yaşayan bir insanı düşünün.

في المقابل، فكروا في شخص يعيش على بعد ثلاثة مباني من قاعة الحفلات.

Bu programla kırsal, ücra, ulaşılması zor dağlık yerleşimlerde yaşayan öğrencileri

الذين هم في مجتمعات ريفية جبلية بعيدة من الصعب الوصول إليها،

Daçya zamanından beri Bulgaristan'da yaşayan Eflaklılar için bunlar kutsanmış günlerdi.

بالنسبة للوالاشيين الذين يعيشون في بلغاريا منذ عصر الداتشي هي ايام مباركة لهم

Gün içerisinde, mercanların içinde yaşayan algler güneş enerjisini yiyeceğe dönüştürür.

‫خلال النهار،‬ ‫تحوّل الطحالب القاطنة للشعاب المرجانية‬ ‫طاقة الشمس إلى طعام.‬

Yaşayan eski rakibi Hafter, Libya Ulusal Ordusu'nu kurmak için Libya'ya

لسنوات في الولايات المتحدة ليؤسس الجيش الوطني الليبي الذي

Ve 2,2 km ötede yaşayan babam ve üvey annemin evine gider

وكنتُ، أيضًا، أذهب 1,4 ميلًا لبيت أبي وَزجتِه

Dünyada yaşayan insanlara göre saniyenin binde ikisi kadar zaman farklılığı yaşarlar

يواجهون فرقًا زمنيًا يبلغ 2000 جزء من الثانية وفقًا للأشخاص الذين يعيشون في العالم

Bu ağların arasında yaşayan örümceklerin de beslenmesi gerekir. Kim bilir burada ne bulacağız?

‫ولكن العناكب التي تعيش في هذه الخيوط،‬ ‫يجب أن تتغذى. من يدري ماذا سنجد هنا.‬

Işıyan tek şey mercanlar da değil. Resifte yaşayan her çeşit yaratık yapıyor bunu.

‫ليست الشعاب المرجانية ما يشع فحسب.‬ ‫كثير من المخلوقات المرجانية تشع.‬

O, yaşayan türlerin en güçlüsü değil, en zekisi değil fakat değişmek için en duyarlı olanıdır.

لا تنجو أقوى الأنواع، ولا أذكاها، بل أكثرها استجابةً للتغيير.