Translation of "Gösteriyor" in Arabic

0.005 sec.

Examples of using "Gösteriyor" in a sentence and their arabic translations:

Hiçbir fark olmadığını gösteriyor.

هو أنه لا يوجد فَرق على الإطلاق.

Kuluçka süresi değişiklik gösteriyor

يختلف وقت الحضانة

Yaptığımız araştırmalar bunu gösteriyor

يظهر بحثنا هذا

Kuzey kutbunu gösteriyor böyle

تظهر القطب الشمالي هكذا

Çünkü gidişat bunu gösteriyor

لأن الاتجاه يظهر هذا

Bize İslamda Fatima'nın elini gösteriyor.

وتظهر على هيئة كف فاطمة في الإسلام.

Ilaç eksikliği yaşayan yerleri gösteriyor.

إدراك بمكان تواجد النقص لديهم.

Adil bir fırsat sağladığını gösteriyor.

ويسمحُ هذا للآخرين أن يكونوا منصفين بالمقابل.

Bu bize ne gösteriyor peki?

إلام يُشير ذلك؟

Aile üyelerine yemeğin yerini gösteriyor.

‫ترشد بقية أفراد الأسرة إلى وجبة.‬

Işte virüs burada gelişimini gösteriyor

هنا يظهر الفيروس تطوره هنا

Aynı zamanda kuvvetini de gösteriyor

كما يظهر قوتك

Yaklaşık iki katı artış gösteriyor,

بما يقارب نصف الكمية المنبعثة؛

Yani bir slayt göstermek istiyorsa onu gösteriyor bir fotoğraf göstermek istiyorsa onu gösteriyor

لذا إذا أرادت أن تظهر شريحة فإنها تظهرها إذا كانت تريد أن تظهر صورة تظهرها

Pek çok çalışma aynı şeyi gösteriyor.

عندما تبين العديد من الدراسات نفس النتيجة،

Termal görüntüleme avının taze olduğunu gösteriyor.

‫يكشف التصوير الحراري صيدًا حديثًا.‬

...ısıyı yayarak fili serin tuttuğunu gösteriyor.

‫تشع حرارة وتحافظ على برودة جسده.‬

Bu sefer aynı mücadeleyi çalınmasında gösteriyor

هذه المرة يظهر نفس النضال في سرقته

Hücrelere göre direnç konusu farklılık gösteriyor

يختلف موضوع المقاومة حسب الخلايا

Yani yine kedi içerisinde çeşitlilik gösteriyor

لذلك مرة أخرى يختلف داخل القط

Araştırmam bunun felçten iyileşmeye de uygulanabileceğini gösteriyor.

يظهر بحثي بأن هذا يمكن ان يطبق على الشفاء من السكتة.

Araştırmam, bunun üç ana nedeni olduğunu gösteriyor.

وبحسب بحثي هناك ثلاثة أسباب رئيسية لهذا

Ve bir şeyleri gerçekten doğru yaptıklarını gösteriyor.

ويوحي هذا أنهم يفعلون شيء صحيح حقًا.

Bazı çalışmalar ölüm oranını bile etkilediğini gösteriyor,

‫بل إن بعض الدراسات تشير إلى أنه‬ ‫يؤثر على معدلات الوفيات،‬

Araştırmam bunun önemli bir etkisi olduğunu gösteriyor.

يظهر بحثي أن لها تأثيرا كبيرا.

Araştırma açıkça gösteriyor ki birini hapiste tutmak

أوضحت الأبحاث أن احتجاز شخص ما في السجن.

Hannibal sonucu belirsiz muharebeye katılmayarak akıllılığını gösteriyor.

برهن حنبعل على دهاءه بعدم رغبته في دخول معركة مجهولة المصير

Dünyanın tüm ülkelerindeki net kalori boşluklarını gösteriyor.

توضح لكم فجوات السعرات الحرارية لكل دولة على حدة.

Bu Costa Rica'daki Poás Yanardağı kraterinin içini gösteriyor.

هذا ما يبدو من داخل فُوهة بركان "بواس" بكوستاريكا.

Ve açık yeşiller özel kliniklerde uygulanan işlemleri gösteriyor.

والتي تم إجرائها في عيادات خاصة، بالأخضر الفاتح.

Bu harita dünyanın 40 yıl önceki halini gösteriyor.

تظهر هذه الخريطة العالم قبل 40 عاما.

Bizim zamanımızla geçmişteki zaman bir birinden farklılık gösteriyor

وقتنا وماضينا يختلفان عن بعضنا البعض

Bize ilk anlarından sonra evrene ne olduğunu gösteriyor.

يُرينا ما حدث للكون بعد أُولى لحظاته.

Dünyanın ulaştığı gelişimin büyüklüğünü gösteriyor. Ancak birkaç dezavantajdan

تظهر حجم التطور الذي وصل له العالم. لكن اضرارٌ عدةٌ يجب ان

Onun saç sitili onu yaşından daha genç gösteriyor.

تصفيفة شعرها تجعلها تبدو أصغر من عمرها.

Çünkü onlar gerçek anlamda toplumumuzu nasıl geliştireceğimizi bize gösteriyor

لأن بإمكانهم بالفعل أن يوضحوا لنا كيفية تطوير المجتمع

Bir nörolog olarak biliyorum ve kanıtlar da gösteriyor ki,

وكطبيب أعصاب أنا أعلم والأدلة تشهد

O hâlde, onun genç olduğunu ama anlamaya başladığını gösteriyor.

هي صغيرة، لكنها تُظهر أنها بدأت تفهم.

Fakat toplum hala daha kültür karmaşasından kaynaklı bölünme gösteriyor

لكن المجتمع لا يزال يظهر انقسامًا بسبب التعقيد الثقافي

Afganistan'daki durum, Amerika'nın hedeflerini ve birlikte çalışmamız gerektiğini gösteriyor.

يبين الوضع في أفغانستان أهداف أمريكا وحاجتنا إلى العمل المشترك.

Evet, bakın. Takip cihazı, Dana'nın... ...hâlâ o tarafta olduğunu gösteriyor.

‫انظر، جهاز التتبع يقول إن "دانا"‬ ‫ما زالت في هذه الجهة مباشرة.‬

Termal kameralar algıladıkları şeyi bize gösteriyor. Yavrunun yüzgecindeki sıcak kan.

‫تكشف الكاميرات الحرارية ما يمكنها تحسسه...‬ ‫الدم الدافئ في زعنفة الجرو.‬

Kıyafet konusunda ise Osmanlı döneminde biraz farklılık gösteriyor bölgelere göre

من حيث الملابس ، يختلف بشكل طفيف في الفترة العثمانية حسب المناطق.

Ve normal madde ile çarpıştığında fazla bir şey olmadığını gösteriyor.

وأنه لا يحدث الكثير عندما تصطدم بالمادة العادية

Düşük ışıkta çekim yapabilen bir kamera bu donuk dünyayı bize gösteriyor.

‫تكشف كاميرا إضاءة منخفضة‬ ‫هذا العالم المتجمد.‬

Ancak son keşifler, Kral Hrolf'un hikayelerinin aslında bir temeli olduğunu gösteriyor.

لكن الاكتشافات الحديثة تشير إلى أن حكايات الملك هيرولف لها أساس في الواقع.

Doğrudan havadan oksijen çekebilmek için kendini dışarı atıyor. Nihayet. Güneş yüzünü gösteriyor.

‫يخرج لاستنشاق الأكسجين من الهواء مباشرة.‬ ‫أخيرًا، تعود الشمس.‬

Ve bu da iki tip maske kullanılarak öksürüldüğünde hava partiküllerinin hareketini gösteriyor:

و هنا يظهر كيف تسافر جزيئات الهواء عند السعال فى حالة ارتداء نوعين من الكمامات