Translation of "Yakın" in Arabic

0.018 sec.

Examples of using "Yakın" in a sentence and their arabic translations:

Evim istasyona yakın.

بيتي قريب من المحطة.

Buraya yakın yaşıyorum.

أعيش بالقرب من هنا.

Yakın olduğu kanısına vardım.

كان لدي انطباع أنه كان قريبا من موقعنا.

Hayvanlar yüzeye yakın besleniyor,

تقتات هذه الحيوانات قرب السطح،

Yakın tarihte ulaşımın hızlanmasıyla

مع تسارع النقل مؤخرا

Onlara yakın olanlar Haçlılardı.

وكان وراءهم العمود الصليبي

En yakın eczane nerede?

- أين أقرب صيدلية؟
- أين هي أقرب صيدلية؟

En yakın kilise nerede?

أين أقرب كنيسة ؟

Restoranımız Güney Otogarı'na yakın.

يقع مطعمنا بالقرب من محطة الحافلات الجنوبية.

En yakın otel nerede?

أين أقرب فندق؟

Evim otobüs durağına yakın.

يقع بيتي بالقرب من نقطة انتظار الحافلة.

“Dünyaya yakın” olarak sınıflandırılmış,

تم تصنيفها على أنها "قريبة من الأرض" ،

En yakın süpermarket nerede?

أين تقع أقرب سوق ممتازة؟

En yakın istasyon nerede?

أين أقرب محطة قطار؟

Sonrasında yaşayan en yakın akrabalarını,

وفي تشريح التماسيح،

Fikirler birbirine yakın olduğu için

بفضل تشابه الأفكار

Yakın arkadaşımız Venüs sinekkapanına gideceğiz

سنذهب إلى صديقتنا العزيزة، مصيدة فينوس هنا،

Keşke senin evine yakın yaşayabilsem.

أتمنى لو أعيش قريباً من منزلك.

En yakın sanat galerisi nerede?

أين أقرب معرض فني؟

Kaç tane yakın arkadaşın var?

كم عندك من الأصدقاء المُقَرّبين؟

Tom yakın bir masada oturuyordu.

توم كان جالسا على طاولة قريبة.

En yakın tren istasyonu nerede?

أين أقرب محطة قطار؟

En yakın metro istasyonu nerede?

أين أقرب محطة لقطار الأنفاق؟

Tom ve Mary yakın arkadaşlardı.

توم وميري كانا صديقان مقربان.

Leyla mektubu yakın arkadaşına yazdı.

كتبت ليلى تلك الرّسائل لصديق مقرّب.

Öncelikle, ırk yakın tarihli bir icat.

أولًا، العرق هو اختراع حديث،

Damada benim kadar yakın bile değillerdi...

ولم يكونوا قريبين للعريس كما كنتُ أنا،

İki yaşındaki yavrular tam erişkinliğe yakın.

‫الجروان ذوا العامين كادا ينضجان بالكامل.‬

Hâlâ enkaza çok yakın olduğumuzu hissetmiyorum.

‫ما زلت لا أشعر ‬ ‫بأنني اقتربت أكثر من هذا الحطام.‬

Bu alana yakın plaj var mı?

هل الشاطئ قريب من هذه المنطقة؟

'Dünya'ya yakın bir cismin çarpma ihtimali

"احتمالات ضرب جسم قريب من الأرض

Sınıf arkadaşlarımdan hiçbiri buraya yakın yaşamazlar.

لا أحد من زملائي يعيشون بالقرب من هنا.

Ona yakın birinin bağımlı olma ihtimali var.

فإنه يعرف شخصًا قريبًا منه، يعاني من الإدمان.

Yakın zamanda Y kuşağını elde tutmak amaçlı

تحدثت إلى مؤسسة التي قررت مؤخرًا

Yakın dövüşte Gerçek Haç Müslümanlara düşer eller.

عند معمعة القتال وقع الصليب الحقيقي في أيدي المسلمين

Olan Mareşal Murat'la yakın çalışmak zorunda kaldı

وهو منافس لدود منذ الخلاف في مصر ، لكنهما وضعوا خلافاتهم جانبًا.

Bu parçacığı yakın zamanda bulup bulamayacağımıza bakmaksızın

بغض النظر عن إيجاد جزيء المادة المظلمة في أي وقتٍ قريب،

Sultan, Tuna savunma filosuna yakın olacaklarını hissetti

شعر السلطان أنهم سيبقون بالقرب من أسطول دعمهم على نهر الدانوب،

Böyle bir ortama gerçekten yakın olmak istiyorsan

‫إن كنت تريد حقًا الاقتراب...‬ ‫من بيئة كهذه،‬

İki ahtapotun birbirine yakın durması çok nadirdir.

‫من النادر جدًا رؤية أخطبوطين‬ ‫بقرب بعضهما بعضًا.‬

Özellikle gökyüzüne diğer binalardan daha yakın olduğu

اكثر خصوصاً انها اقرب الى السماء من بقية المباني. كما

O buraya yakın bir yerde mi yaşıyor?

هل يعيش بالقرب من هنا؟

Burada en yakın nesneler yeşil renkle etiketlenmiştir.

هنا ، يتم تسمية أقرب الكائنات باللون الأخضر.

Ben, Roma'ya yakın bir yerleşim yerinde çalışıyorum.

أنا أعمل في بلدة بالقرب من روما.

Bütün karmaşası, dayanışma ihtiyacıyla iş yerinin yakın zamanda

لذلك في أماكن العمل، بكل ما فيها من تعقيد وتداخلات،

Ailemdeki herkes içinde, en çok büyükanneme yakın hissettim.

لقد شعرت أنني الأقرب الى جدتي أكثر من أي فرد من عائلتي.

Termal görüntüleme, deriye yakın bir kılcal damar ağının...

‫يكشف التصوير الحراري‬ ‫شبكة من الشعيرات الدموية قرب جلده...‬

Cevapları ortaya yakın olanlar doğru ya da yanlıştan

أما من تكون إجابتهم أقرب من الوسط

Bu verilere göre belkide kıyamet artık çok yakın

وفقًا لهذه البيانات ، فإن نهاية العالم قريبة جدًا الآن.

Yakın bir arkadaş olan General Desaix'in övgüsünü kazanarak

قاد سلسلة من العمليات الجريئة ضد النمساويين ،

Ve Rahovo'da binlerce veya yakın tutsağı öldürmeden önce

تمّ إعدام ألف أو نحو ذلك من السجناء المحتجزين من مدينة راهوفو، خوفًا من حدوث

Rus merkezi kargaşa içindeydi… ve kırılmaya yakın görünüyordu.

كان المركز الروسي في حالة من الفوضى ... و بدا على وشك الانهيار.

şey. Bala gelince, yakın gelecekte onu hiç bulamayacağız

الارض بشكلٍ نهائي. اما العسل فلن نجده نهائياً في المستقبل

Kendinizi mümkün olduğunca bu tarafa yakın tutmaya çalışmalısınız.

فالهدف هو دفع نفسك لتصبح أقرب لهذه الجهة.

Eğer bir arkadaşınızla yakın mesafeden konuşuyorsunuz risk yükselir.

إذا كنت تتحدث مع صديق من مسافة قريبة، يزداد الخطر،

Biz her zaman işe giderken postaneye yakın yürürüz.

نمرّ دائمًا بجانب مكتب البريد في طريقنا إلى العمل.

Sami, Ferit'in en yakın arkadaşı Rami tarafından öldürüldü.

قُتِلَ سامي من طرف صديق فريد المقرّب، رامي.

Çok yakın bir dostum ve aslında eskiden birlikte çalışmıştık.

هو صديق جيد لي، اعتدت العمل معه.

Çocuğunuzu, yakın bir arkadaşınızı ya da duygusal partnerinizi düşündüğünüzde

عندما تفكرون في طفل، أو صديق حميم، أو شريك رومانسي،

ES: İşte buradayım, yakın dostlarımdan yaklaşık 1000 tanesiyle TED'de

إي إس: أنا هنا في TED مع حوالي 1000 شخص من أصدقائي المقربين،

Dolunay ve dolunaya yakın gecelerde en çok şansa sahip.

‫الليالي المضيئة بالبدر هي أفضل فرصه.‬

...gece yaşayan en yakın kuzenlerimizin dünyasına bir göz atabilir.

‫يمكنها رؤية عالم أقربائنا الليليين.‬

Ama beslenecek en yakın yerlerin uzaklığı 100 kilometreyi aşabiliyor.

‫لكن أقرب مكان لغذائها‬ ‫ربما يبعد أكثر من 100 كيلومتر.‬

Yakın zamanda 18 yaşında bir üniversite öğrencisine ödev verdim.

مؤخراً أعطيت طالب جامعي بالثامنة عشر، حق الكلام.

O gece TV'de yakın çekim yapılan tek güvenlik bendim.

لأكون الحارس الوحيد الذي اقتربت الكاميرا منه على التلفاز تلك الليلة.

Yakın bir arkadaşım aradı dedi ki yobaz ne yapıyosun

قال صديق مقرب ، ماذا تفعل؟

İkinci Dünya Savaşının etkisine yakın neredeyse şu anki durum

الوضع الحالي تقريبا قريب من تأثير الحرب العالمية الثانية

Da, General Bonaparte'ın yakın çevresine asla tam olarak girmedi.

لم يصل سوشيت مطلقًا إلى الدائرة الداخلية للجنرال بونابرت.

Asteroitlerin Dünya'ya ne kadar yakın olduğunu tespit etmek için.

للكشف عن مدى قرب الكويكبات من الأرض.

Önünde sonunda sizi insanlara götürür. Pekâlâ, şimdi buna yakın duralım.

‫سيقودك في النهاية إلى الناس.‬ ‫حسناً، لنبق بالقرب منه الآن.‬

Sadece analar ile yavruları yakın ve uzun süreli ilişki sürdürür.

‫فقط الأمهات وصغارها‬ ‫تحافظ على علاقات طويلة الأمد.‬

Kışın ortaları geldiğinde, ölüme yakın bu hâlde haftalarca hayatta kalabilir.

‫في منتصف الشتاء، يمكنه النجاة لأسابيع‬ ‫في هذه الحالة المشابهة للموت.‬

Son 50 yıla yakın bir süredir onları burada görmemiz imkânsızdı.

‫قبل أقل من نصف قرن،‬ ‫كان يستحيل رؤيتها هنا.‬

90 yıla yakın bir süre boyunca müze olarak kullanılan Ayasofya

آيا صوفيا ، الذي استخدم كمتحف لما يقرب من 90 عامًا

Onlar, rutin bir test sırasında, yakın bir yardımla yerde öldüler.

ماتوا على الأرض ، خلال اختبار روتيني ، بمساعدة قريبة.

Ertesi sabah General Osten-Sacken'in üzerine yürüdü Montmirail yakın kuvvet.

في صباح اليوم التالي سار على الجنرال أوستن ساكن القوة بالقرب من Montmirail.

Yakın olarak nitelendirilen Adel Abdul Mehdi, Çin'e dönmek için onlarla

جداً من ايران صديقة الصين ليعود الى الصين ويوقع معهم ما سمي

Fakat uzmanlara göre, onlar covid-19 hastalarına çoğunlukla çok yakın

لكن الخبراء يعتقدون أنها تشكل خطراً على العاملين بالقطاع الطبى

Ama sadece yakın arkadaşlarının ve müttefiklerinin bu orana erişimi söz konusu

لكن فقط الأصدقاء والموالون هم من يحصلون على هذا السعر

Leyla, en yakın arkadaşı Salima'nın kaybı üzerine derin bir depresyona girdi.

دخلت ليلى في اكتئاب عميق بسبب فقدانها لصديقتها المقرّبة، سليمة.

Zamanın normal mobil süvari çarpışmalarının aksine sert, kanlı bir yakın dövüş gerçekleşiyordu.

والتي أدت إلى مشاجرة دموية، على عكس لقاءات سلاح الفرسان المعتادة في ذلك الوقت

Gücünü korumak için Tuna Nehrine yakın biryerde yeni bir başkent inşasına başlar

زادت من قوتهم من خلال بناء عاصمة جديدة في ولاشيا بالقرب من نهر الدانوب

Japonların tanıdıklarına karşı çok cana yakın oldukları ve tanımadıklarına çok ilgisiz oldukları söyleniyor.

يُقال أن اليابانيينَ ودودون جداً لأولئك الذين يعرفونهم، ولامبالين جداً بأوئلك الذين لا يعرفونهم.

Kazaklar ve 800'e yakın dövüşçüyle çevrili, kare oluşturdular ve hareket etmeye devam ettiler.

محاطين بالقوزاق ونزلوا إلى 800 رجل مقاتل ، شكلوا مربعات واستمروا في التحرك.

Fransa'ya döndükten kısa bir süre sonra, General Desaix, Davout'u yakın bir arkadaşı ve patronundan soyarak

بعد فترة وجيزة من عودتهم إلى فرنسا ، قُتل الجنرال ديزيكس في معركة مارينغو ،

Paris sendromu bir tür kültür şokudur. Şehrin moda merkezi imgesine kapılıp Paris'te yaşamaya başlayan, sonrasında yerel adetlere ve kültüre iyi uyum sağlayamayıp, zihinsel dengesini yitiren ve depresyona yakın belirtiler gösteren yabancıları tanımlamak için kullanılan psikiyatrik bir terimdir.

متلازمة باريس هي نوع من الصدمة الحضارية. إنه مصطلح نفسي يوصف به الأجانب الذين يبدأون العيش في باريس، مجذوبين إلى صورة المدينة بوصفها مركزًا للموضة، ثم لا يستطيعون الاندماج جيدا مع التقاليد والثقافة المحليين، فيفقدون توازنهم العقلي وتظهر عليهم أعراض قريبة من الاكتئاب.