Translation of "Geliyordu" in Arabic

0.006 sec.

Examples of using "Geliyordu" in a sentence and their arabic translations:

Soru kalbimden geliyordu.

إنما كان قلبي.

Sami oradan geliyordu.

كان سامي آتيًا من هناك.

Leyla, Kahire'ye geri geliyordu.

كانت ليلى عائدة إلى القاهرة.

Sami o kahve dükkanından geliyordu.

كان سامي آتيًا من ذاك المقهى.

Bazen nefret mektupları evime de geliyordu.

في بعض الأحيان أيضًا كانت تصلني رسائل كراهية إلى بيتي.

Sami dini bütün bir aileden geliyordu.

كان سامي من أسرة مسلمة ملتزمة.

Öyle kötü dayak yiyordu ki kulaklarından kan geliyordu

لقد ضُربَت بشدة لدرجة أن أذنيها كانتا تنزفان،

Baybars Türk kökenliydi,Kıpçak yada Kuman kökeninden geliyordu.

كان بيبرس من أصل تركي، إما من الكيبتشاك أو من الكومان

O kadar çok duydum ki, artık klişe geliyordu bana

كنت أسمعها كثيراً، واعتقدت أنها مبتذلة،

Tüm aramalar doğrudan bana geliyordu. Aramalara ben yanıt veriyordum.

حين كان يتصل أحدهم أو يكتب رسالة كنت أرد عليه شخصيًا.

Bu da çiftliklerde daha fazla virüs bulunması anlamına geliyordu.

مما يعني المزيد من الفيروسات في المزارع.

Memlük sultanlığı 24 bölgeye bölünmüştü ve her bölgeden 1000 asker geliyordu

تم تقسيم سلطنة المماليك إلى 24 مقاطعة، كل واحدة مكلفة بتزويد 1.000 جندي

Olağanüstü personel çalışmasıyla tanınması, hizmetlerinin yüksek talep görmesi anlamına geliyordu ve

سمعة العمل المتميز للموظفين تعني أن خدماته كانت مطلوبة بشدة ،

İngiltere'nin yeni kralı William the Conqueror, kendisi bir Viking maceracısından geliyordu.

كان ملك إنجلترا الجديد ، ويليام الفاتح ، هو نفسه من نسل مغامر من الفايكنج.

- Tedavi olmak için buraya geliyordu.
- O tedavi olmak için buraya gelirdi.

كان يأتي إلى هنا كي يتلقّ العلاج.

Soult'un kendine olan güveni ve tavrı, yakında bir subay olduğu anlamına geliyordu.

ثقة سولت بنفسه وتحمله تعني أنه سرعان ما أصبح ضابطًا.

Jean-de-Dieu Soult, güney Fransa'da küçük bir kasabadan geliyordu ve 16 yaşında

جان ديو سولت من بلدة صغيرة في جنوب فرنسا ، وتم تجنيده في Régiment

Ağırlıktaki büyük tasarruf, bu uzay aracının daha küçük bir roket üzerinde fırlatılabileceği anlamına geliyordu.

كان التوفير الهائل في الوزن يعني أن هذه المركبة الفضائية يمكن إطلاقها على صاروخ واحد أصغر.