Translation of "Kan" in Arabic

0.008 sec.

Examples of using "Kan" in a sentence and their arabic translations:

kan rengine,

لون الدم،

Kan pompalıyorum.

‫الدماء تضخ.‬

Çünkü kan kırmızı.

لون الدم هو أحمر.

Tom kan kaybediyor.

- توم ينزف.
- توم يفقد كثيرا من الدم.

kan sayımlarım normale dönmüştü

معدلات الدم عندي عادت طبيعية،

Ve onun kan davalısı

و نزاع دمه

Her yerde kan görebilirsin.

كان بإمكانك أن ترى الدّم في كلّ مكان.

Leyla çok kan kaybetti.

فقدت ليلى الكثير من الدّم.

Leyla hızla kan kaybediyordu.

كانت ليلى تفقد الدّم بسرعة.

Ben üzerinde kan almak istemiyoruz

رأسي ، ثم يمكن أن يستمر قطع الرأس ".

Kan onun yüzünden çabucak sızdı.

بدأ الدم يسيل بسرعة من وجهها.

Bir kan testi yapmak zorundayız.

علينا القيام بتحليل للدم.

Gaz, kan dolaşımları tarafından yeniden emiliyor

يتم إعادة امتصاصها بمجرى الدم

DNA bir kan örneğinden elde edilir.

يُستخرج الحمض النووي من عينة من الدم.

Odada her yerde kan sıçraması vardı.

- كان الدّم المرشوش في كلّ مكان من الغرفة.
- كانت هناك لطخات دم في كلّ مكان من الغرفة.

O da kan kaybından öldü, dedi bitti.

ولقد توفي من فقدان الدم.

Uymak ve kan basıncı ilaçlarını ayarlamak zor.

إنه لمن الصعب الالتزام والتكيف مع أدوية الضغط التي لديك.

Insanlık suçu bu, ilk aşamada kan dökülmüyor.

من جنوح البشر، لا ينطوي على إراقة الدماء، يمكن الوصول إليه بالمبدأ.

Öyle kötü dayak yiyordu ki kulaklarından kan geliyordu

لقد ضُربَت بشدة لدرجة أن أذنيها كانتا تنزفان،

K vitamini kan damarlarınızı ve kemiklerinizi sağlıklı tutar.

فيتامين K يحافظ على صحة الأوعية الدموية والعظام.

Çünkü kan kırmızı ışık ve kızılötesini absorbe ediyor.

وبسبب أن الدم يمتص الضوء الأحمر وضوء الأشعة تحت الحمراء.

Gelelim davaroya kan davasını konu alan bir filmdi

دعنا نقول أنه كان فيلمًا عن الثأر

kan davasının hiç kimseye hiç bir çıkar sağlamadığı

أن عداء الدم ليس له مصلحة في أي شخص

Onlarla kan, ter ve göz yaşları içinde çalıştılar.

فقد كانوا يعملون معهما بدمائهم وعرقهم ودموعهم.

Boğazları ve kan damarları öyle eşsiz adapte olmuş ki

فحلقهم وأوعيتهم الدموية تتأقلم بشكل لا مثيل له

Yardım gelene kadar üç saat bilinçsizce yatarak kan kaybetmişti.

‫ظلت فاقدة للوعي لـ3 ساعات‬ ‫وهي تنزف قبل أن تصل المساعدة.‬

Termal kameralar algıladıkları şeyi bize gösteriyor. Yavrunun yüzgecindeki sıcak kan.

‫تكشف الكاميرات الحرارية ما يمكنها تحسسه...‬ ‫الدم الدافئ في زعنفة الجرو.‬

Her bir yarasa her gece vücut ağırlığı kadar kan içebilir.

‫يمكن لكل خفاش شرب وزن جسده‬ ‫من الدماء كل ليلة.‬

Sinir uçları ve kan damarlarıyla dolu olduğundan son derece hassastır.

‫احتواؤه على نهايات عصبية وأوعية دموية‬ ‫تجعله حساسًا بشكل استثنائي.‬

Karşı bilgiççe kan davası , onu Ruslara kaçmaya itti. Berthier, Leipzig

جوميني ، رئيس أركان ناي الموهوب ، إلى الانشقاق عن الروس.

örneğin Silikon Vadisi şirketi Theranos'u kan testi için birçok patent almadan

لألقت القبض، مثلاً، على شركة السيليكون فالي ثيرانوس

O yüzden bir kan inceltici olan Coumadin mikro ilaç dozajını azaltıyorum.

لذا فيمكنني أن أخفض المادة الدوائية من جرعة الكومادين، ومن الدم الرقيق.

Vampir yarasalar en çok en kara gecelerde harekete geçer. Karanlıkta kan peşindedirler.

‫تبلغ الخفافيش مصاصة الدماء أوج نشاطها‬ ‫في أحلك الليالي.‬ ‫تسعى إلى امتصاص الدماء في الظلام.‬

Onun her zaman elleri ve ayaklarında kan dolaşım ile ilgili problemleri vardı.

لطالما كان لديها مشاكلُ بالدورة الدموية في يدَيْها وقدمَيْها.

Ama hastaneye gitmediği için testere pullu engerek ısırdıktan 40 gün sonra ölen birini biliyoruz. Kan kaybından öldü.

‫لكننا نعرف رجلاً مات بعد 40 يوماً‬ ‫من تعرضه للدغ من قبل أفعى حارية‬ ‫لأنه لم يتلق العلاج. نزف حتى الموت.‬

Ayrıca bir başka yükselen yıldız General Michel Ney ile acı ve uzun süreli bir kan davası başlattı.

بدأ أيضًا عداءًا مريرًا طويل الأمد مع نجم صاعد آخر ، الجنرال ميشيل ناي.