Translation of "Kan" in Japanese

0.007 sec.

Examples of using "Kan" in a sentence and their japanese translations:

Kan, kan damarları aracılığıyla akar.

血液は血管を流れる。

Kan pompalıyorum.

息切れだ

- O kan mı?
- Kan mı bu?

あれって、血?

Kan bağışında bulun!

献血して下さい。

Ben kan öksürdüm.

- 吐血しました。
- 喀血しました。

Kan testi normaldir.

血液検査結果は正常です。

Kan, kırmızı aktı.

血があかあかと流れた。

Kan grubunuz nedir?

- あなたの血液型は何ですか。
- 血液型何型?

Kan parlak kırmızıydı.

血は鮮血でした。

Yaradan kan aktı.

傷口から血がでた。

- Kan sudan daha yoğundur.
- Kan sudan daha koyudur.

- 他人より身内。
- 血筋は争えない。
- 血は水よりも濃し。
- 血は水より濃い。

- Sen bir kan verici olamazsın.
- Kan bağışçısı olamazsın.

あなたに献血は無理。

- Sen hiç kan bağışladın mı?
- Hiç kan bağışladınız mı?
- Hiç kan bağışladın mı?

- 献血をしたことがありますか。
- 献血をしたことはありますか?

- Kan ve şiddetten etkileniyorlar.
- Gözlerini kan ve şiddet bürümüş.

彼らは血と暴力に魅せられている。

kan sayımlarım normale dönmüştü

血球数が正常に戻ると

Yoldaki kan benim olmalı.

路上の血痕は俺のものに違いない。

Hastanede kan örneğimi aldılar.

病院で検査用の血液を採血した。

A kan nakli gereklidir.

輸血が必要です。

O, kan görünce bayıldı.

- 彼女は血を見て卒倒した。
- 彼女は血を見て、気を失った。

Ben kan görmeye dayanamıyorum.

- 血が苦手なの。
- 血を見るのが嫌なの。

Kan testi yaptırmanı istiyorum.

- 血液検査をしましょう。
- 血液検査を受けていただきたいのですが。

Kan dolaşımı düzenli değil.

血液の循環。

O kan görünce şaşırdı.

- 血を見て彼はびっくりした。
- 彼ね、血を見て驚いてたよ。

Tom kan görmeye dayanamıyor.

- トムは血が苦手なんだ。
- トムは血を見るのが嫌なのよ。

Tom yerde kan gördü.

トムは床の上に血が付いているのを見た。

O gerçek kan mı?

それって本物の血?

Kan grubunu biliyor musun?

自分の血液型って知ってる?

Kalbin işlevi kan pompalamaktır.

心臓の働きは血液を送り出す事である。

Kan kaybından zayıf düşmüştü.

彼は失血のため衰弱していた。

Tom kan görünce bayıldı.

トムね、血を見て失神しちゃったのよ。

Ne sıklıkta kan verirsin?

どれくらいの間隔で献血してるの?

- Tom düzenli bir kan vericisi.
- Tom düzenli bir kan bağışçısı.

トムは献血を定期的にしている。

- Kan basıncım düşük.
- Tansiyonum düşük.

- 私は血圧が低いです。
- 血圧が低いんだ。

Yüksek kan basıncından rahatsızlık çekiyor.

彼は高血圧に悩んでいた。

Onlar kan ter içinde kaldılar.

大汗をかいた。

Polis kan dökülmesini önlemek istedi.

警察は流血を避けたかった。

Kan davamız çocukluğumuza kadar uzanır.

私達の不和は子供時代にまでさかのぼる。

Kan ve şiddet onları büyülüyor.

- 彼らは血と暴力に引き付けられている。
- 彼らは血と暴力に魅せられている。

Bu öğleden sonra kan bağışladım.

今日の午後、献血をした。

Kan testinin sonuçlarını öğrenmekten endişeliyim.

- 血液検査の結果が気になります。
- 血液結果の結果が早く知りたい。

Döşemenin her tarafında kan vardı.

床は血だらけだった。

Kan basıncım 155'e 105.

血圧は上が155で下が105です。

Kan görme onun midesini bulandırdı.

- 血を見て彼は胸が悪くなった。
- 彼は血を見て気分が悪くなった。

Tom kan görmeye karşı hassastır.

トムは血を見ると吐き気を催します。

Tom'un kan grubunu biliyor musun?

トムの血液型知ってる?

Beyninde bir kan damarı patladı.

彼の脳内で血管が破裂した。

O düşük kan basıncından muzdarip.

彼女は、低血圧だ。

- Terle kaplıydı.
- Kan ter içindeydi.

彼は汗びっしょりだった。

Polisler yerde biraz kan buldular.

警察は床の上に血を発見しました。

Tom yerde kan fark etti.

トムは床の上に血が付いているのに気付いた。

Hiç kan nakli oldunuz mu?

輸血をしたことはありますか?

Gaz, kan dolaşımları tarafından yeniden emiliyor

血流に取り込んでから

Kan gördüğüm zaman, kendimi kötü hissederim.

血を見ると具合が悪くなる。

Aspirin'in kan basıncına hiç etkisi yoktur.

アスピリンは血圧に何ら影響はない。

DNA bir kan örneğinden elde edilir.

DNAは血液のサンプルから取れる。

- Kan basıncım düşük.
- Düşük tansiyonum var.

- 低血圧なんです。
- 私は血圧が低いです。
- 血圧が低いんだ。

Onun boynundan bir damla kan aktı.

彼の首筋を血がすっと伝った。

Çocuğa yardım etmek için kan verdik.

私たちはその子供を救うために献血をした。

Kan görünce bayılan bir hemşire istemiyorum.

血を見て失神しちゃうような看護師はいらないわ。

Sadece kan görme onu bitkin düşürüyor.

血を少し見るだけで、彼、気絶しちゃうのよ。

O, şimdi bir kan davası gibi.

これは復讐みたいなもんだ。

Sıkı bir kemer kan dolaşımını engeller.

きついバンドは血液の循環を妨げる。

Ne zaman kan görsem midem bulanır.

- 血を見ると具合が悪くなる。
- 血を見ると気分が悪くなる。

Makul bir egzersiz kan dolaşımını artırır.

適度な運動は血液の循環を活発にする。

- Kan basıncın yüksek mi?
- Tansiyonun yüksek mi?

血圧が高いの?

Öyle kötü dayak yiyordu ki kulaklarından kan geliyordu

夫の暴力はひどく 耳から流血するほどでした

K vitamini kan damarlarınızı ve kemiklerinizi sağlıklı tutar.

ビタミンKは血管と骨を健康に保ち

Sağlığın bir basınç ölçeri olarak kan basıncı önemlidir.

血圧は健康のバロメーターとして重要である。

Onlarla kan, ter ve göz yaşları içinde çalıştılar.

血と汗と涙を流して 共に働きました

Bu senin şimdiye kadar ilk kan verişin mi?

献血はこれが初めてですか?

Boğazları ve kan damarları öyle eşsiz adapte olmuş ki

喉や血管が独特の 適応をしていて

Yardım gelene kadar üç saat bilinçsizce yatarak kan kaybetmişti.

気絶しましたが 3時間後に助けられました

Romeo ve Juliet'te iki aile arasında kötü kan vardı.

「ロミオとジュリエット」の2家族は互いに悪感情を抱いていた。

Termal kameralar algıladıkları şeyi bize gösteriyor. Yavrunun yüzgecindeki sıcak kan.

‎赤外線カメラを通すと ‎明らかだ ‎狙いはヒレの温かい血液

Her bir yarasa her gece vücut ağırlığı kadar kan içebilir.

‎自分の体重と同じ量の血液を ‎一晩で飲む

Sinir uçları ve kan damarlarıyla dolu olduğundan son derece hassastır.

‎神経や血管の集まる指先は ‎驚くほど敏感だ

Karşı bilgiççe kan davası , onu Ruslara kaçmaya itti. Berthier, Leipzig

に対する彼の衒学的な復讐 は、彼をロシア人に逃亡させた。 ベルティエはまた、

Kan, çaba, gözyaşı ve terden başka verebilecek hiçbir şeyim yok.

私が提供できるのは血と労苦と涙と汗のみであります。

Kişilik ve kan grubu arasında bir bağlantı bilimsel olarak kanıtlanmadı.

血液型と性格の関連性は科学的には証明されていない。

örneğin Silikon Vadisi şirketi Theranos'u kan testi için birçok patent almadan

セラノスのような シリコンバレーの会社が

Vampir yarasalar en çok en kara gecelerde harekete geçer. Karanlıkta kan peşindedirler.

‎チスイコウモリたちは ‎夜に最も活動的になる ‎闇の中で血を求める

Ama hastaneye gitmediği için testere pullu engerek ısırdıktan 40 gün sonra ölen birini biliyoruz. Kan kaybından öldü.

でも かまれて治療を受けず 40日後に死んだ者もいる 失血死だ

Ayrıca bir başka yükselen yıldız General Michel Ney ile acı ve uzun süreli bir kan davası başlattı.

彼はまた、別の新星、ミシェル・ネイ将軍との苦い、長続きする確執を始めました。

Kan şekeri bozukluğu düşük seviyede olan kişiler onların duygularını bastırmak için güçten yoksun olmaları nedeniyle kolayca korkarlar ve öfkelenirler.

低血糖症の人は、感情を押さえる力がないので、すぐに怖がったり怒ったりする。