Translation of "Kan" in French

0.020 sec.

Examples of using "Kan" in a sentence and their french translations:

Kan, kan damarları aracılığıyla akar.

Le sang circule dans les vaisseaux sanguins.

kan rengine,

la couleur du sang,

Kan pompalıyorum.

J'ai le cœur qui bat.

Kan kırmızıdır.

Le sang est rouge.

Sadece kan.

Ce n'est que du sang.

Kan olacak.

Ça va saigner.

- O kan mı?
- Kan mı bu?

Est-ce du sang ?

Çünkü kan kırmızı.

Le sang est rouge.

Tom kan kustu.

Tom a vomi du sang.

Köpek kan kaybediyor.

Le chien est en train de saigner.

Ben kan öksürdüm.

J'ai craché du sang.

Kan testi normaldir.

Les résultats de la prise de sang sont normaux.

Tom kan kaybediyor.

Tom saigne.

Kan kokusu alıyorum.

Je flaire le sang.

Kan grubum A+.

Mon groupe sanguin est A+.

Çok kan kaybettin.

Tu as perdu beaucoup de sang.

Kan testimi beceremedim.

J'ai échoué à mon examen sanguin.

Kan grubunuz nedir?

- Quel est votre groupe sanguin ?
- Quel est votre groupe sanguin ?
- Quel est ton groupe sanguin ?

Kan kaybından ölmeyeceksin.

- Vous ne saignerez pas à mort.
- Tu ne saigneras pas à mort.
- Vous ne saignerez pas jusqu'à ce que mort s'ensuive.
- Tu ne saigneras pas jusqu'à ce que mort s'ensuive.

Yerde kan vardı.

Il y avait du sang sur le sol.

Duvara kan sıçratılmıştı.

Le mur était taché de sang.

Kan parlak kırmızıydı.

Le sang était écarlate.

Sen kan kaybetmiyorsun.

- Tu ne saignes pas.
- Vous ne saignez pas.

Biz kan kardeşleriz.

Nous sommes frères de sang.

O sadece kan.

- Ce n'est que du sang.
- Il ne s'agit que de sang.

Bu kan değil.

Ce n'est pas du sang.

Çok kan kaybettim.

J’ai perdu beaucoup de sang.

Kan görmeye dayanamam.

Je ne peux pas supporter la vue du sang.

Kan lekesi çıkarılamaz.

- La tache de sang ne peut être ôtée.
- La tache de sang ne peut être retirée.

Kan, yarasından akıyordu.

Le sang coulait de sa blessure.

Yarasından kan sızıyordu.

Le sang coulait de sa blessure.

Halıda kan vardı.

Il y avait du sang sur le tapis.

- Kan sudan daha yoğundur.
- Kan sudan daha koyudur.

Le sang est plus épais que l'eau.

- Sen hiç kan bağışladın mı?
- Hiç kan bağışladınız mı?
- Hiç kan bağışladın mı?

- As-tu jamais donné ton sang ?
- Avez-vous jamais donné votre sang ?

- Kan ve şiddetten etkileniyorlar.
- Gözlerini kan ve şiddet bürümüş.

Ils sont fascinés par le sang et la violence.

kan sayımlarım normale dönmüştü

ma numération globulaire était redevenue normale

Ve onun kan davalısı

et sa vendetta

Hastanede kan örneğimi aldılar.

Ils m'ont pris un échantillon de sang à l'hôpital.

A kan nakli gereklidir.

Une transfusion sanguine est nécessaire.

O, kan görünce bayıldı.

Elle s'évanouit quand elle vit du sang.

Tom biraz kan öksürdü.

Tom a craché un peu de sang.

Her yerde kan vardı.

Il y avait du sang partout.

Ben kan görmeye dayanamıyorum.

- Je ne supporte pas la vue du sang.
- Je ne peux pas supporter la vue du sang.

Her kan görüşümde bayılırım.

À chaque fois que je vois du sang, je tombe dans les pommes !

Tom tekrar kan kaybediyor.

Tom saigne à nouveau.

Bugün kan bağışlamaya gittim.

Je suis allé donner mon sang aujourd'hui.

Az önce kan verdim.

Je viens de donner mon sang.

Bıçağın üzerinde kan vardı.

Il y avait du sang sur le couteau.

Kan testi yaptırmanı istiyorum.

J'aimerais que vous fassiez un test sanguin.

O kan görünce şaşırdı.

Il fut surpris à la vue du sang.

Senin ellerinde kan var.

- Tu as du sang sur les mains.
- Vous avez du sang sur les mains.

Onun bacağından kan akıyor.

Il saigne du nez.

Ben hiç kan görmüyorum.

Je ne vois pas de sang.

O gerçek kan mı?

Est-ce du vrai sang ?

Kan testlerinden nefret ederim.

Je déteste les analyses de sang.

Kan grubunu biliyor musun?

- Connais-tu ton groupe sanguin ?
- Connaissez-vous votre groupe sanguin ?

Kan kaybından zayıf düşmüştü.

- Il était faible en raison des pertes de sang.
- Il était affaibli par les pertes de sang.
- La perte de sang l'avait affaibli.

Tom'un gömleğinde kan vardı

Il y avait du sang sur la chemise de Tom.

Yerde çok kan vardı.

Il y avait une grande quantité de sang par terre.

Hasta çok kan kaybetti.

Le malade a perdu beaucoup de sang.

Ben üzerinde kan almak istemiyoruz

ma tête, et alors la décapitation peut continuer.

- Kan basıncım düşük.
- Tansiyonum düşük.

Ma pression sanguine est faible.

Onlar kan ter içinde kaldılar.

Ils en ont sué des litres.

Kan davamız çocukluğumuza kadar uzanır.

Notre inimitié remonte à notre enfance.

Hastanede ona biraz kan verildi.

À l'hôpital, il a reçu des transfusions de sang.

Benim kan grubum A pozitif.

- Mon groupe sanguin est A+.
- Mon groupe sanguin est A positif.

Bu bıçağın üzerinde kan var.

Il y a du sang sur ce couteau.

O, kan portakalını tercih eder.

Elle préfère les oranges sanguines.

Dan mutfak zemininde kan gördü.

Dan a vu du sang sur le sol de la cuisine.

Tom kan örneği vermeyi reddetti.

Tom refusa de fournir un échantillon de sang.

Kan hücreleri kemik iliğinde üretilirler.

Les cellules sanguines sont produites dans la moelle osseuse.

Beyninde bir kan damarı patladı.

Un vaisseau sanguin a éclaté à l'intérieur de son cerveau.

- Terle kaplıydı.
- Kan ter içindeydi.

Il était couvert de sueur.

Tom'un ayakkabıları üzerinde kan vardı.

Tom avait du sang sur ses chaussures.

Hiç kan nakli oldunuz mu?

- Avez-vous déjà reçu une transfusion sanguine ?
- As-tu déjà reçu une transfusion sanguine ?

Gaz, kan dolaşımları tarafından yeniden emiliyor

ils sont réabsorbés dans son sang

Kan gördüğüm zaman, kendimi kötü hissederim.

Je me sens mal quand je vois du sang.

Aspirin'in kan basıncına hiç etkisi yoktur.

L'aspirine n'a aucun effet sur la tension artérielle.

Bu kan değil. Sadece kırmızı boya.

Ce n'est pas du sang. C'est juste de la peinture rouge.

DNA bir kan örneğinden elde edilir.

L'ADN est extrait à partir d'un échantillon de sang.

- Kan basıncım düşük.
- Düşük tansiyonum var.

J'ai une tension basse.

Çocuğa yardım etmek için kan verdik.

Nous avons fait un don de sang pour aider l'enfant.

Biz senin kan basıncını ölçmek istiyoruz.

Nous souhaitons mesurer votre tension artérielle.

Kan akışı genellikle sabit ve süreklidir.

Le flux de sang est normalement constant et continu.

Tom'un bir kan nakline ihtiyacı var.

Tom a besoin d'une transfusion sanguine.

Dan'ın arabasının içinde kan izleri vardı.

Il y avait des traces de sang à l'intérieur de la voiture de Dan.

Sıkı bir kemer kan dolaşımını engeller.

Une ceinture serrée interfère avec la circulation sanguine.

Bu vampir kan bankası için çalışır.

Ce vampire travaille pour une banque du sang.

Ne zaman kan görsem midem bulanır.

Je me sens mal quand je vois du sang.

Kan vericiye acil bir ihtiyaç vardır.

Il y a un besoin urgent de donneurs de sang.

Uymak ve kan basıncı ilaçlarını ayarlamak zor.

car c'est dur de respecter et d'ajuster les doses de médicaments.

Tom çok kan kaybetti, ama bilincini kaybetmedi.

Tom a perdu beaucoup de sang mais il ne s'est pas évanouit.

Sadece herhangi bir kan dökme olmasını istemiyorum.

Je ne veux tout simplement pas qu'il y ait une effusion de sang.

Eritropoietin kan doping ajanı olarak da kullanılabilir.

L'EPO peut être utilisé en tant qu'agent dopant.

Beynin sürekli bir kan kaynağına ihtiyacı var.

Le cerveau a besoin d'un afflux continu de sang.

- Kan basıncım oldukça yüksek.
- Tansiyonum oldukça yüksek.

Ma pression artérielle est assez élevée.

Kan bağışı için acil bir ihtiyaç var.

Il y a un besoin urgent de dons de sang.