Translation of "Nefret" in Arabic

0.008 sec.

Examples of using "Nefret" in a sentence and their arabic translations:

- Komşularımdan nefret ediyorum.
- Komşularımdan nefret ederim.

أنا أكره جيراني.

- O Nancy'den nefret ediyor.
- Nancy'den nefret ediyor.

إنه يكره نانسي.

- Onlar birbirlerinden nefret ediyordu.
- Birbirlerinden nefret ettiler.

يكرهان بعضهما البعض.

- Ben ikiyüzlülükten nefret ederim.
- İkiyüzlülükten nefret ederim.
- İkiyüzlülük benim nefret ettiğim şeydir.

أكره النفاق.

Belirsizlikten nefret ediyoruz.

نحن نكره عدم اليقين،

Bilmemekten nefret ediyoruz.

نكره عدم المعرفة.

Nefret epostalarını siliyoruz.

نحن نحذف رسائل الكراهية.

İşte bu nefret.

هذه كراهية.

Bu nefret mi?

هل هي كراهية؟

Hepimiz nefret ediyoruz.

جميعنا نكره.

Ondan nefret ediyordu.

كرهته.

Siyasetten nefret ederim.

أكره السياسة.

Senden nefret ediyorum!

أكرهك!

Kahveden nefret ederim.

أكره القهوة.

Ondan nefret ediyorum.

أكرهه.

Kendimden nefret ediyorum.

أكره نفسي.

Matematikten nefret ederim.

أكره الرياضيات.

Sütten nefret ederim.

أكره الحليب.

İkiyüzlülerden nefret ederim.

أكره المنافقين.

Kıştan nefret ederim.

أكره الشتاء.

Komşularımdan nefret ediyorum.

أنا أكره جيراني.

İnternetten nefret ediyorum.

أكره الإنترنت.

Erkek olmaktan nefret etmedim.

لم أكره كوني ذكرًا.

O terimden nefret ediyorum.

أكره هذه المفردة.

Ama işten nefret ediyordum.

ولكني كرهت هذا العمل حقًا.

Bunlar nefret değil mi?

أليست جميع هذه كراهية؟

Nefret dolu olan onlar.

إنهم كريهون.

Hâlâ senden nefret ediyorum.

مازلت أكرهك.

Ben kimyadan nefret ederim.

أكره مادة الكيمياء.

Onlar Tom'dan nefret ediyorlardı.

كانوا يكرهون توم.

Ailem ondan nefret ediyor.

والديَّ يكرهانه.

Ebeveynlerim ondan nefret ediyor.

والديَّ يكرهانها.

Onlar senden nefret ediyor.

إنهم يكرهونك.

Tom alışverişten nefret ediyor.

يكره توم التسوق.

Alkolün tadından nefret ederim.

أكره ذوق الكحول.

Alkol kokusundan nefret ederim.

أكره رائحة الكحول.

Bu havadan nefret ediyorum.

كم أكره هذا الطقس!

Leyla, Sami'den nefret ediyordu.

كانت ليلى تكره سامي.

Sami Müslümanlardan nefret etmiyordu.

لم يكن سامي يكره المسلمين.

Matematik öğretmeninden nefret etti.

كانت تكره مدرّسها في الرّياضيّات.

Hitler Yahudilerden nefret ediyordu.

هتلر كره اليهود.

- O senden nefret etmiyor, Tom.
- Tom, o senden nefret etmiyor.

هي لا تكرهكَ يا توم.

O benden nefret eder ve ben de ondan nefret ederim!

هو يكرهني وأنا أكرهه!

- Leyla nefret edilmeyi hak etti.
- Leyla nefret edilmeyi hak ediyordu.

كانت ليلى تستحقّ أن تُكره.

- Hitler sadece Yahudilerden nefret etmekle kalmadı.
- Hitler sadece Yahudilerden nefret etmiyordu.

لم يكن هتلر يكره اليهود فقط.

Hoşgörüsüz, nefret dolu ve acımasız.

متعصبين، كارهين، وقساة.

Ben eşek arılarından nefret ederim.

أنا أكره الدبابير.

Sıçanlardan nefret ettiğimi söylemek istiyorum.

‫أكره الجرذان.‬

İlerlemenin sonuçlarından nefret etmiyorlar ama.

ليس لأنهم يكرهون ثمار التقدم إذا جاز التعبير.

Daha nefret dolu hissetikçe de...

وكما شعرت بكراهية لكثير

nefret dolu bir dünya vardı.

وفهمه وإصلاحه.

Nefret hakkında bir kitap yazdım.

كتبت الكتاب عن الكراهية.

Içimizdeki tüm nefret dolu düşüncelerle.

وبأفكار كريهة بجميع أشكالها

Belli gruplara karşı duyduğumuz nefret

بسبب من يكونون أو ما يعتقدون

Avrupalılara kin ve nefret duymadan

أوروبيون بلا كراهية وكراهية

Aşk ve nefret zıt duygulardır.

الحب و الكره شعوران متعاكسان

Kediler genellikle köpeklerden nefret ediyor.

عادة ما تكره القطط الكلاب.

Babam yaz sıcağından nefret eder.

أبي لا يحب حر الصيف.

Tom okula gitmekten nefret ediyor.

توم يكره الذهاب إلى المدرسة

O, yeşil biberlerden nefret ediyor.

إنها لا تحب الفلفل الأخضر.

Onun fotoğrafını görmekten nefret ediyorum.

أكره رؤية صورتها.

Annem mektuplar yazmaktan nefret eder.

تكره أمي كتابة الرسائل.

Tom senden nefret etmiyor, Mary.

توم لا يكرهكِ يا ماري.

Turistlerden nefret ediyorsun, değil mi?

انت تكره السياح ، أليس كذلك ؟

Ben kıskanç kadınlardan nefret ederim.

أكره النساء الغيورات.

Bazen nefret mektupları evime de geliyordu.

في بعض الأحيان أيضًا كانت تصلني رسائل كراهية إلى بيتي.

Ancak kendimi nefret dolu görüşlerden uzaklaştırırken

تعلمت أن أضع مسافة بيني وبين وجهات النظر التي تحمل الكراهية

"Fakir insanlar kentsel dönüşümden nefret etmiyorlar.

"الفقراء لا يكرهون التحسين،

Nefret dolu bir canavardım ben aslında.

كنت وحشة مليئة بالكراهية.

Kendi söylediklerine göre İsraillilerden nefret ediyordu

في حساباته الشخصية بسام كان يكره الإسرائيليين

Bassam hâlâ İsraillilerden nefret etmediğini söylüyor,

يقول بسام أنه مازال لا يكره الإسرائيليين

Kanadalılardan neden bu kadar nefret ediyorsun?

لم تكره الكنديّين إلى هذه الدّرجة؟

Boston halkı, Britanyalı askerlerden nefret ediyorlardı.

كره أهل بوسطن الجنود البريطانيين.

Yani size kötü haberler vermekten nefret ediyorum

وكما ترون أنا أكره أن أكون من يذيع الخبر السيىء،

Bunun için onlardan nefret etmek istesek de

وبقدر ما نريد أن نبغضهم لذلك.

Okulda nefret ettiğiniz tür çocuklardandı, doğru mu?

كان من نوعية الأطفال التي يكرهها جميع من في المدرسة، صحيح؟

Adı George'tu ve George herkesten nefret ederdi.

كان اسمه جورج، وكان يكره الجميع.

nefret dolu olan biz değil, onlarmış gibi...

أنهم كريهون و نحن لسنا

Hiçbirimiz siyahi veya Cumhuriyetçilerden nefret ederek doğmuyoruz.

لا أحد منا يخرج من الرحم وهو يكره السود أو الجمهوريين.

Ve yapmaktan kesinlikle nefret ettiğimiz işlerle başlayalım.

ودعنا نبدأ بالعمل الذي نكره تمامًا.

Yani o Yunanlılara kin ve nefret duymadan

لذلك بدون الجشع والكراهية لأولئك اليونانيين

Sadece bu tür filmden nefret etmiyor musun?

ألا تكره هذا النوع من الأفلام؟

Beyler, bunu size söyleyenin ben olmasından nefret ediyorum

يا رجال، أكره أن أخبركم بهذا،

Aynı zamanda "Bence İslam bizden nefret ediyor." demişti.

وقال مضيفًا: "أعتقد أن الإسلام يكرهنا".