Translation of "şeyin" in Arabic

0.013 sec.

Examples of using "şeyin" in a sentence and their arabic translations:

Söylediği şeyin aynısını söylerdi:

ما تقوله في نهاية أي مخاطبة،

Her şeyin değişmesi gerek

كل شيء يجب أن يتغيّر،

Bir şeyin peşine düşmezseniz

هو أنه إذا كنتم لا تسعون من أجل شيء ما،

Korkacak bir şeyin yok.

ليس لديك ما تخشاه.

Her şeyin var mı?

هل لديك كل شيء؟

Para her şeyin sonu değildir.

المال ليس كل شيء في النهاية.

Bu her şeyin başladığı nokta.

ومن هنا بدأ كل شيء.

Bu şeyin içi yağla dolu.

‫هذا اللحاء ملئ بالزيوت.‬

Bu hiçbir şeyin kanıtı değil.

وذلك ليس دليلاً على أي شيء،

çünkü aklında söylediği şeyin ciddiliğini

لأنها وحسب تفكيرها لم تفهم تأثير ما قالته

Dünyadaki her şeyin tasarlanması gerek.

يتعينُ تصميم كل شيء في العالم.

Çürük bir şeyin kokusunu alıyorum.

أشم رائحة شيء عفن.

Her şeyin bir sırası var.

الأهم فالمهم.

Atomlar her şeyin içinde vardır.

الذرات موجودة في كل شيء.

Söyleyecek bir şeyin var mı?

هل عندك ما تريد قوله؟

Bütün bu şeyin olduğunu unutalım.

لننسى أنّ شيئا كهذا قد حصل.

Eğer istemediğin bir şeyin olacağını umuyorsan

إذا كنت تتوقع شيء لا تريده،

İlla böyle bir şeyin olması için

ليس بالضرورة أن يحدث مثل هذا الشيء

Fransızlar hiçbir şeyin imkansız olmadığını düşünürler.

يعتقد الفرنسيّون أنّه لا شيء مستحيل.

Olan her şeyin bir sebebi vardır.

- كل ما يحصل، يحصل لسبب.
- كل شيء يحدث لسبب ما.

Bugün yapacak çok şeyin var mı?

هل لديك الكثير لتفعله اليوم؟

Yanan bir şeyin kokusunu alıyorum, Anne.

- أشتم رائحة حريق يا أمي.
- أشم رائحة شيء يحترق يا أمي.

İlk defa, her şeyin bitebileceğini hissettim.

لقد شعرت لأول مرة أن كل شيء قد سينتهي.

Bana gösterecek bir şeyin var mı?

هل لديك شيء لتريني إياه؟

Ancak bana her şeyin normal olmadığını gösteren

لكن كان هناك بعض الأشياء الصغيرة التي تحدث

Ayrıca istediğin pek çok şeyin sana ulaşılmaz

بل هو السبب بأنه هناك الكثير من الأشياء التي تريدها ،

Seni engelleyen şeyin geçmiş olduğu anlamı çıkmaz.

لكن هذا لا يعني أن الماضي يمنعك .

"İstediğim şeyin olması için ne yapmam gerekiyor?"

"مالذي يمكنني فعله لكي يحدث ما أريد ؟"

Beyin hakkında düşündüğümüz ve anladığımız birçok şeyin

وكلما علمنا وفهمنا أكثر عن الدماغ

Hiçbir şeyin gerçeğin dışına çıkamayacağı ortaya çıkıyor.

وتبين بإنه ابعد مايمكن عن الحقيقة.

Beynin aslen yapıyor olduğu şeyin prensiplerinden biridir.

إنه أحد المبادئ التي يقوم الدماغ بشكل فعلي بالقيام بها.

Kötüdense daha fazla iyi şeyin alışverişini yapıyordum,

وكان المردود الجيد أكثر من السيء،

Her şeyin bir son kullanma tarihi var,

لكل شيء تاريخ صلاحية،

Öyle ki, Uruguay'da olan her şeyin bedelini

وأنّ أيّ شيء سيحدث في "الأوروغواي"،

Sıra dışı bir şeyin eşiğinde olduğunu hissediyorsun.

‫وتشعر بأنك على شفير شيء استثنائي.‬

Tom bana her şeyin hazır olduğunu söyledi.

قال لي توم أن كل شيء جاهز.

Inandığımız her türlü şeyin resminin bir yapbozunu yaratıyoruz,

نحن نبني صورة لُغز لأي نوع من المعتقدات،

önemli olan, dünyayı döndüren şeyin para olduğunu hatırlamaktır.

من المهم أن تتذكر أن المال هو ما يُسيِّر العالم.

Eğitimin yanısıra, çocuklara başka bir şeyin öğretilmesi gerek.

مع التعليم، الأطفال يجب أن يتعلموا شيئا آخر.

Veya yaptığım korkunç bir şeyin kanıtı olduğuna eminler.

أو دليل على أني قد فعلت شيئاً فظيعاً.

Bir kiloluk bir şeyin, örneğin, ay yüzeyine götüreceğimiz,

على سبيل المثال، لتوصل كيلوجرامًا واحدًا إلى سطح القمر،

Bir şekilde önündeki şeyin tehlikeli olmadığını fark ediyor,

‫بطريقة ما، تدرك بأني لا أمثّل خطرًا عليها،‬

Endişe etme. Her şeyin iyi gideceğini söylemedim mi?

- لا تقلق. ألم أقل أن كل شئ سيجري على ما يرام.
- لا تقلق. ألم أقل أن كل شئ سيسيرعلى نحو جيد.

Yapacak bir şeyin yoksa neden bir kitap okumuyorsun?

إن لم يكن هناك ما تفعله، لمَ لا تقرأ كتابا؟

Sürekli sabırsızlıkla beklediğim bir şeyin olması için çabalarım.

دائما ما أحاول أن يكون لدي ما يدفعني للأمام.

Bir şeyin gerçekten üstesinden gelmek istiyorsak birbirimize yardım etmeliyiz.

هو أننا يجب أن نساعد أنفسنا إذا أردنا حقًا أن نتجاوز شيئا ما.

Her şeyin birbiriyle bağlantılı olmasının güzelliğinden zevk almak için

لذلك نحتاج أن يحاول الطلاب بجهد كاف في الأجزاء الصعبة

Ama orada onlara tek korkmaları gereken şeyin aslında kendinden

وسيكون من المفيد حقا أن يكون هناك شخص

Bir şeyin doğru veya yalan olduğunu hissettirmiyor bile insana

لا يجعلك تشعر أن هناك شيء ما صحيح أو كذبة

Bir şeyin değerini onu kaybedinceye kadar asla fark etmezsin.

لن تعرف قيمة الشيء حتى تفقده.

O an yaşadığın şeyin farkında ol ve onunla bağlantını koparma.

كن مدركاً ومتواصلاً مع تجربة اللحظة بلحظة

Bana "Böyle bir şeyin var olduğunu biliyor muydun?" dercesine bakıyordu.

وينظر إلي وكأنما يقول "هل كنت تعلمين أنه كان لذيذًا؟"

O anda bu soruyu soran şeyin mantığım olmadığını fark ettim,

وكان ذلك عندما لاحظت أنه لم يكن عقلي الذي يسأل

Tamam, şimdi halatı alalım. Sonra şu şeyin yerini belirlemeye çalışacağız.

‫حسناً، سأستعيد الحبل.‬ ‫ثم نذهب ونحاول تحديد مكان ذلك الشيء.‬

Yapabildiğim her şeyin, yüksekokul, hukuk fakültesi ve sağlık adalet işi dahil

وهناك اعتراف في عائلتنا أن كل ما استطعت إنجازه في...

Yapılacak en iyi şeyin bu ışığı açık bırakmak ve tüm böceklerin

‫تعتقد أن أفضل ما يمكن عمله، ‬ ‫هو أن نترك الإناء مع المصباح مضاء‬

Öyleyse bir kez daha tam bir kurgu gibi görünen şeyin , gerçekte

مرة أخرى ، ما بدا أنه خيال كامل اتضح أن له بعض الإثبات

Günlük bir organizasyonun ev sahibi ise her şeyin yerli yerinde olmasına odaklanır

في حين أن المضيف العادي، ينصب تركيزه على التأكد من أن كل شيء في نصَابِهِ...

Onun yakalamak için hangi yaklaşımı kullanmalıyız? Yapılacak en iyi şeyin, ışıkla birlikte bunu bırakıp

‫ما الأسلوب الذي يجب أن نستخدمه ‬ ‫لمحاولة اقتناصه؟‬ ‫تعتقد أن أفضل ما يمكن عمله، ‬ ‫هو أن نترك الوعاء مع المصباح مضاء‬

Her şeyin eleştirisini yaparken futbol ile mafyanın ilişkisini eleştirmesin mi o konuya girmesin mi

سواء كانت تنتقد العلاقة بين كرة القدم والمافيا بينما تنتقد كل شيء أم لا

En çılgın bilim kurgularımızdan bile çok daha fazlası. Her şeyin başladığı o günü hatırlıyorum.

‫إنها أكثر غرابة‬ ‫من قصص الخيال العلمي الأكثر جنونًا.‬ ‫أتذكر ذلك اليوم عندما بدأ كل شيء.‬

Halkbilimci Jonathan Young ona zarar verebilecek tek şeyin, insan tükürüğünde bulunan bir silah olduğunu söylüyor.

‫يقول أخصائي الفولكلور "جوناثان يونغ"‬ ‫إن الشيء الوحيد الذي كان يمكنه أن يؤذيها‬ ‫هو سلاح وضع عليه لعاب بشري.‬

Halatla inmek iyi olur, hemen oraya ineriz. Kötü yanı, halatı bağlayacak pek bir şeyin olmaması.

‫سيكون الهبوط بالحبل جيداً، ‬ ‫لأنه سيوصلنا مباشرة إلى هناك.‬ ‫العيب هو عدم وجود شيء جيد ‬ ‫يمكن أن نربطه به.‬

Kısa, olaylı bir büyü . 1804'te her şeyin affedildiği açıktı - Lannes , yeni Fransız imparatorluğunun Mareşali

بحلول عام 1804 ، كان من الواضح أن كل شيء قد غُفِر - تلقى لانز أخبارًا عن تعيينه مشيرًا