Translation of "Dolu" in Korean

0.031 sec.

Examples of using "Dolu" in a sentence and their korean translations:

Engellerle dolu olabilir,

장애물로 막힐 수 있지만

Gerçekten öfke dolu --

정말 분노같은 것들이죠.

Aynı zamanda yengeçlerle dolu.

그리고 게가 가득해요

Nefret dolu olan onlar.

그들은 증오감이 가득합니다.

Korku... ...ve hayret dolu...

‎밤의 세상은... ‎공포로 가득하며

...ve çarpıcı davranışlarla dolu.

‎믿기 힘든 습성이 가득합니다

Başka zaman da insanlar yoğun dolu dolu filmler izlemek ister.

또 다른 때는 사람들은 강렬한 쇼를 보고 싶어해요.

Bu şeyin içi yağla dolu.

자작나무엔 기름이 가득하죠

Daha nefret dolu hissetikçe de...

그리고 제가 더욱 증오심을 느낄 때는

Nefret dolu bir dünya vardı.

이해하며 고치고 싶습니다.

Içimizdeki tüm nefret dolu düşüncelerle.

모든 형태로 나타나는 증오감의 생각들을 말이죠.

Bu bölge ağzına kadar dolu!

‎'이 구역은 우리 것이다'

Ve zehirli çöl yaratıklarıyla dolu.

독성 사막 생물들이 가득하죠

Bu çatlaklar suyla dolu mu?

그렇다면 이들 갈라진 틈에는 물이 가득 들어 있을까요?

Gerçek ve acı dolu hikayemi anlatmanın

제 모든 진실과 고통을 담은 이야기를 말함으로써 말이죠.

Ancak kendimi nefret dolu görüşlerden uzaklaştırırken

하지만 전 증오가 담긴 시선에서 한 걸음 떨어져서

Nefret dolu bir canavardım ben aslında.

저는 정말 혐오스러운 괴물이었습니다.

Ben bu enstrüman dolu odada büyüdüm.

저는 악기로 가득한 방에서 자라났고요,

Besleyici yumurtalarla dolu dişileri koklayarak bulur.

‎영양 만점 알을 밴 ‎암컷의 냄새를 맡습니다

Ve arena tezahürat yapan fanlarla dolu.

경기장에 가득한 팬은 그를 응원합니다.

Hayat dolu bu ormanın bereketli yaşamı

생명력 넘치는 숲속에서 어우러져 살아갑니다.

Evet, bakın fıstıklarla dolu bir sincap zulası.

네, 보세요 다람쥐가 숨겨 둔 견과류네요

Nefret dolu olan biz değil, onlarmış gibi...

그들은 혐오스럽지만 우리는 그렇지 않다는 생각은

çünkü küçük tabaklarda olunca daha dolu görünüyor

왜냐하면 접시가 작으면 금방 가득차 보이는 반면에

Yavaş, acı dolu ölümü Napolyon'u derinden üzdü.

그의 느리고 고통스러운 죽음은 나폴레옹을 몹시 언짢게 했다.

En acı dolu olanları komik bir şeye dönüştürebileceklerini

가장 고통스러운 것도 웃을 수 있는 것으로 바꾸어

Bu eğlenceli, etkileşimli video oyunlarıyla dolu havuza bakmalısınız

비디오 게임의 재밌고 상호작용하는 방법을 보며

Kabullenme, kederin şiddetle dolu bir nehir olduğunu bilmek.

받아 들인다는 건 슬픔은 격한 강물 같음을 아는 겁니다.

Avını usulca eritecek sindirim sıvılarıyla dolu bir fıçı.

‎통 속의 소화액이 ‎사냥감을 서서히 녹일 겁니다

Sizi hasta edebilecek bir sürü şeyle dolu olacaktır.

온갖 더러운 게 가득해서 마시면 탈이 날 겁니다

Unutmayın, bu çöl zorlu olacak. Birçok zorlukla dolu.

이 사막은 험난하리란 걸 잊지 마십시오 도전으로 가득합니다

Ama Maduro'nun yandaşlarıyla dolu meclisi buna rağmen toplandı

그러나 마두로의 충성파들로 가득 찬 의회는 어쨌든 소집되어

Belki de kelimeleri her şeye rağmen öfke dolu değildi.

어쩌면 그는 화가 나서 말한 것이 아니었을 수도 있고

O kısma doğru yaylandık, hidratize sebzelerle dolu paketi aldık

우리는 말린 야채가 든 가방을 메고 둥둥 떠서

Elmas dolu bir arazide yürümekten hiç de farklı değil.

이 작업은 다이아몬드 땅을 걷는 것과 같습니다.

Kalın ağaç örtüsünün altında büyümeyen taze çimenle dolu burası.

‎빽빽한 캐노피 아래에선 ‎자라지 않는 ‎신선한 풀이 가득한 곳

Dünya'nın en sürprizlerle dolu gecesine hoş geldiniz. DÜNYA'DA GECE

‎지구상에서 가장 경이로운 밤이 ‎이제 시작됩니다

Gecenin sıra dışı zorluklar ve benzersiz fırsatlarla dolu olduğunu...

‎밤은 놀라운 시련들과 ‎둘도 없는 기회로

Sinir uçları ve kan damarlarıyla dolu olduğundan son derece hassastır.

‎신경 말단과 혈관으로 가득 찬 ‎유난히 민감한 손가락이죠

Çocukluk anılarım, buranın kayalıklı kıyıları, gelgitleri ve yosun ormanlarıyla dolu.

‎제 어린 시절 기억의 대부분은 ‎바위투성이 해변과 조간대 ‎다시마숲으로 이뤄져 있죠

Ilerideki güzergâh da zor kararlar almayı gerektiren engellerle dolu olacak demektir.

우리가 가는 길에는 힘겨운 장애물이 가득할 테고 어려운 결정을 해야 할 겁니다