Translation of "Gerek" in Arabic

0.017 sec.

Examples of using "Gerek" in a sentence and their arabic translations:

Sakinleşmen gerek.

‫وعليك أن تسترخي فحسب.‬

Uyuman gerek.

- عليك النوم.
- من الأفضل لك أن تنام.
- عليك أن تنام.
- يَنْبَغِيْ أَنْ تَنَام.

- Yatmaya gitmemiz gerek.
- Uyumaya gitmemiz gerek.

علينا الخلود إلى النوم.

Ne yapmamız gerek?

ما الذي يجب علينا القيام به؟

Buradan alınmam gerek.

‫يجب أن يتمّ انتشالي من هنا.‬

Dikkatli olması gerek.

‫يجب أن يكون أكثر حذرًا.‬

Yenidoğanı korumaları gerek.

‫يجب حماية حديثة الولادة.‬

Bunu temizlemem gerek.

‫يجب أن أزيله بسرعة.‬

Gitmenize gerek yok.

ليس عليك الذهاب.

Buna gerek görmedim.

لا أرى لذلك حاجة.

Düzenli yemeniz gerek.

يجب أن تأكلوا بانتظام

Seni sevmesi gerek.

لا بد ان يحبك

Nasıl yorumladığımızı anlamamız gerek.

معتقداتنا الخاصة عن الأبطال والأشرار.

Farklı olmamız gerek, millet.

من المفترض أن نكون مختلفين، أيها الناس.

Her şeyin değişmesi gerek

كل شيء يجب أن يتغيّر،

Fakat bunları konuşmamız gerek

لكننا بحاجة للحديث عنها

Şimdi panzehri bulmamız gerek.

‫علينا الآن أن نجد الترياق.‬

Şimdi panzehri bulmamız gerek

‫علينا الآن أن نجد الترياق.‬

Birinin önce düşmesi gerek,

على قطعة ما أن تسقط أولا،

Ona söylememe gerek yoktu.

لم أكن بحاجة لإخباره.

Onu yapmaya gerek yoktu.

لم يكن من الضروري القيام بذلك.

Sebebini bilmene gerek yok.

لا تحتاج لمعرفة السّبب.

Onu yapmaya gerek yok.

ليس من الضروري فعل ذلك.

Onu hemen bulmamız gerek.

علينا أن نجدها في الحين.

Öyle korkmana gerek yok.

عليك عدم الخوف.

- Şimdi buradayım, endişelenmene gerek yok.
- Şimdi buradayım, endişelenmenize gerek yok.

لا تقلق ، أنا هنا الآن.

Olumlu duyguları tamire gerek yok.

لا داعي لتصحيح العواطف الإيجابية.

Fakat birilerinin bedelini ödemesi gerek.

لكن أحدهم يجب أن يدفع الثمن.

Finansal araştırma yapmama gerek yoktu.

لست بحاجة للاطلاع على الدراسات المالية.

Dünyadaki her şeyin tasarlanması gerek.

يتعينُ تصميم كل شيء في العالم.

Hızlı düşünmeniz gerek, panik yaparsınız;

فعليكم التفكير سريعًا، وربما تفزعون،

Ama neyse ki gerek kalmadı.

‫لكن لحسن الحظ، لم أحتج إلى ذلك.‬

Benim hakkımda endişelenmenize gerek yok.

لا داعي لأن تقلق علي.

Bana telefon etmene gerek yok.

لست بحاجة للاتصال عليّ.

Acele etme. Aceleye gerek yok.

- خذ وقتك ، لسنا مستعجلين.
- خذ وقتك ، لست في عجلة من أمري.

Şimdi ne yapmamız gerek, Jamal?

ماذا سنفعل الآن يا جمال؟

Belki de onu unutmamız gerek.

ربّما ينبغي أن ننسى الأمر.

Tom'a bir şans vermemiz gerek.

يجب أن نُعطي توم فرصة.

- Gitmeliyim.
- Şimdi gitmek zorundayım.
- Şimdi gitmeliyim.
- Gitmem gerek.
- Ben gitmeliyim.
- Şimdi gitmem gerek.

يجب أن أذهب.

Sizi birkaç yüzyıl geriye götürmem gerek.

أريد أن آخذكم في جولة إلى الماضي، قبل قرنين من الزمان.

''Okulu bitirmem gerek.'' diye gaza gelmiştim.

ذاك مع العمل حصّة كاملة،

Ve dedim ki: "Ne yapmam gerek?"

وقلت: "ما الذي علي فعله؟"

Ama onu neye bağlayacağımı bulmam gerek.

‫ولكن يجب أن أفكر،‬ ‫بماذا أربطه.‬

Helikopteri duyabiliyorum. İşaret ateşine ulaşmamız gerek.

‫يمكنني سماع المروحية.‬ ‫علينا فقط الوصول إلى نار الإشارة.‬

Ama onu neye bağlayacağımı bulmam gerek.

‫ولكن يجب أن أفكر، بماذا أربطه.‬

Avlanmaları gerek. Gecenin geç saatlerine kadar.

‫تندفع للصيد...‬ ‫في ظلام الليل.‬

Karanlıktan faydalanmak için geceyi beklemesi gerek.

‫عليها انتظار ستار الظلام.‬

Havalimanı. Belki bunu tekrar denemeniz gerek.

‫المطار.‬ ‫ربما يحسن بك أن تكرر المحاولة.‬

Hızlı bir şekilde emisyonları kesmemiz gerek.

يتوجب علينا التقليل بشدة من الانبعاثات.

Fiziğe dair bakışımızın biraz değişmesi gerek.

تصورنا لماهية الفيزياء يحتاج قليلاً من التغيير،

Ingilizce bilmenize filan da gerek yok

لا تحتاج إلى معرفة اللغة الإنجليزية

- Gömleğin ütülenmesi gerek.
- Gömleğin ütülenmesi gerekiyor.

يحتاج ذلك القميص إلى الكوي.

Tom'un bir şey almasına gerek yok.

لا يحتاج توم لشراء أي شيء.

Bu tartışmalı olayı yeniden incelememiz gerek.

يتوجب علينا إعادة البحث في هذا الحدث المثير للجدل.

O kadar erken gelmemize gerek yoktu.

لا نريد الذهاب مبكرا جدا.

- Acele etmeyin, zamanımız var.
- Zamanımız var, acele etmeye gerek yok.
- Zamanımız var, telâşa gerek yok.

لدينا وقت، لا داعي للعجلة.

Pekâlâ, artık geç oluyor, sığınağı düşünmemiz gerek.

‫حسناً، بدأ الوقت يتأخر الآن،‬ ‫ينبغي أن أفكر في المأوى،‬

Pekâlâ, artık geç oluyor. Sığınağı düşünmemiz gerek.

‫حسناً، بدأ الوقت يتأخر الآن،‬ ‫ينبغي أن نفكر في المأوى،‬

Sığınak yapmanın başka bir yolunu bulmamız gerek.

‫يجب أن نجد طريقة أخرى‬ ‫لاتخاذ مأوى.‬

Ya da daha bilimsel konuşmamıza gerek yoksa

أو إن لم نكن بحاجة للحديث عن العلم أكثر،

Yani kızların gelecekle ilgili kaygılarına şaşırmamak gerek.

إذاً، لا عجب في أن ينتاب الفتيات القلق حيال مستقبلهن.

Annenin dönüp onu bulması gerek. Tek başına.

‫عليها العودة للعثور عليه...‬ ‫وحدها.‬

Tekenin, oksijen tamamen bitmeden yemek bulması gerek.

‫على القريدس العثور على طعام‬ ‫قبل نفاد الأكسجين تمامًا.‬

Hem de uzun vadeli testler yapmamız gerek.

لنتأكد من عدم تسببها بمرض سرطان الجلد على المدى البعيد.

Bu yüzden birilerinin bize gerçekleri anlatması gerek

لذلك يحتاج شخص ما ليقول لنا الحقائق

- Onun çalışmasına gerek yok.
- Çalışmaya ihtiyacı yok.

إنها لا تحتاج إلى أن تعمل.

Acil bir konu hakkında seninle konuşmam gerek.

أحتاج التحدث معك عن أمر طارئ

Sevsek de sevmesek de oraya gitmemiz gerek.

- علينا الذهاب إلى هناك شئنا أم أبينا.
- يجب أن نذهب إلى هناك سواء أردنا ذلك أم لا.

Acele etmeye gerek yok. Çok zamanımız var.

ليس هناك حاجة للاستعجال. لدينا متسع من الوقت.

Boksörün beyninin hangisi olduğunu tekrar söylemeye gerek yok.

حسنا لن أقوم بالتوضيح أيهم عقل الملاكم مجددا

Zahmetli soruları sormak ise bunların arasında olmasa gerek.

وأظن ليس هذا هو طرح الأسئلة المزعجة.

Eğitimin yanısıra, çocuklara başka bir şeyin öğretilmesi gerek.

مع التعليم، الأطفال يجب أن يتعلموا شيئا آخر.

Risk almazsanız bir şey kazanamazsınız. Cesur olmanız gerek.

‫إن لم تجازف لن تربح.‬ ‫يجب أن تكون شجاعاً.‬

Onu bir daha yakalayamayız, bunu tedavi ettirmem gerek.

‫لن نقتنصه ثانية. أريد معالجة هذه الإصابة.‬

Ve "babaları" diyorum çünkü yüzleşmemiz gerek, hepsi erkekti --

وأقول لكم "آباء" لأنّهم -كما تعرفون- كانوا ذكوراً كلّهم

Annesi balık avlarken kendi başının çaresine bakması gerek.

‫عليها الدفاع عن نفسها‬ ‫أثناء انشغال أمها بالصيد.‬

Yavrularını avın yanına götürmesi gerek. Çok da oyalanamaz.

‫عليها جلب جرائها إلى الصيد،‬ ‫وسريعًا.‬

Fakat günlerdir bir şey yemediler. Annenin avlanması gerek.

‫لكنها لم تأكل منذ أيام.‬ ‫على الأم الصيد.‬

Kadını öpebilirsin sormana gerek yok onu direk öp

يمكنك تقبيل المرأة لا تحتاج إلى سؤالها ، وتقبيلها مباشرة

- Sami'nin beni dinlemesi gerek.
- Sami'nin beni dinlemesi lazım.

ينبغي على سامي أن يستمع إليّ.

Tom şu an bunu yapmasına gerek olmayacağını söylüyor.

يقول توم أنه لا داعي للقيام بذلك في الوقت الحالي.

Bunu biliyoruz ve buna yönelik bir şeyler yapmamız gerek.

نحن نعلم ذلك، ويجب أن نفعل شيئا بخصوصه

Tedavisi olmadığı için, bu kronik hastalıktan korunmaya çalışmamız gerek,

يجب علينا تجنب هذا المرض المزمن

Fark ettim ki hikâye olduğu için bunun anlatılması gerek

ولكن أدركت أنها قصة تستحق أن تُروى.

Sadece dünyanın geri kalanının değişmesi ve uyum sağlaması gerek.

باقي العالم هم فقط من يحتاج للتغير والتكيف

Kışı atlatabilmek için vücut ağırlıklarını üçte bir arttırmaları gerek.

‫عليها زيادة وزن جسدها بمقدار الثلث‬ ‫للنجاة في الشتاء.‬

Güvenlik için uçurumun kenarından 100 metre aşağı inmeleri gerek.

‫يكمن الأمان فوق حافة الجرف بـ100 متر.‬

Karanlık çöktüğü için bu vakitler daha güvenli olsa gerek.

‫ينبغي أن يكون تحركها أكثر أمانًا‬ ‫تحت ستار الظلام.‬

O zaman bizim çevremizde mühendis olmasına gerek yok ki

ثم ليست هناك حاجة ليكون مهندس من حولنا

Yani siz bir ressam olsanızda kendinizi pazarlamayı bilmeniz gerek

لذلك حتى إذا كنت رسامًا ، فأنت بحاجة إلى معرفة كيفية تسويق نفسك

gerek yok . Burada size sadece rakamları söylemek istemiyoruz. BAE

ناهيك عن انتاجها السنوي الذي يتخطى الاثنين مليار برميل وهنا

- Hastanede kalmak zorunda mıyım?
- Hastanede kalmama gerek var mı?

- هل يجب علي أن أبقى في المستشفى؟
- هل يتوجب علي البقاء في المستشفى؟

Çok iyi genlerim var, bu konuda endişelenmeme kesinlikle gerek yok."

وبالتالي، أنا لدي جينا جيدة وبالتأكيد ليس هناك شيء يستدعي القلق

Masaya sağlıklı bir yemek getirilmesi için karar vermenize gerek olmasın.

فإنّك تقوم بإعداد طبق صحي من دون أنْ تتخذ أي قرار.

Körfezin ucundaki balıklara erişmek için... ...derin bir kanal geçmeleri gerek.

‫للوصول إلى الأسماك‬ ‫في الطرف البعيد من الخليج،‬ ‫عليها عبور قناة عميقة.‬

Bu konuyu araştırmak için ta fizana kadar gitmeye gerek yok

لا حاجة للذهاب إلى الفيزياء للتحقيق في هذه المشكلة