Translation of "Vidas" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Vidas" in a sentence and their turkish translations:

- Los gatos tienen nueve vidas.
- Un gato tiene nueve vidas.

Kediler dokuz canlıdır.

Si tuviera dos vidas,

iki hayatım olsa

E incluso salvar vidas.

ve hatta hayat kurtarabilir.

Y puede costar vidas.

can kaybına sebep olabiliyor.

Ellos tuvieron vidas maravillosas.

Onların harika hayatları vardı.

Los trasplantes salvan vidas.

Nakiller hayat kurtarırlar.

Los médicos salvan vidas.

Doktorlar hayatlar kurtarır.

Hay vidas en peligro.

Tehlikede olan hayatlar vardır.

Filiberto tiene dos vidas.

Fliberton'un iki hayatı var.

Muchas agresiones en sus vidas.

çok fazla saldırıya maruz kaldılar.

Y revelar vidas secretas dentro,

İçindeki gizli hayatları ortaya çıkarabiliyoruz.

Pero algunos armaron vidas aquí.

Ama bazıları... ...burada hayat kurmuştur.

Un gato tiene nueve vidas.

- Bir kedi dokuz canlıdır.
- Bir kedinin dokuz canı vardır.

El tifón cobró muchas vidas.

Tayfun birçok cana mâl oldu.

¿Cuánto han cambiado vuestras vidas?

Hayatlarınız ne kadar değişti?

Los gatos tienen nueve vidas.

Kediler dokuz canlıdır.

Los gatos tienen siete vidas.

Kedilerin yedi canı vardır.

Un gato tiene siete vidas.

Bir kedinin yedi canı vardır.

Y de mantener nuestras vidas diaras

ve öğrenmeye çalıştığımız dili kullanarak

Y los excluimos de nuestras vidas.

sonra bunları hayatımızdan engelliyoruz.

No se meta en vidas ajenas.

Diğer insanların işine karışmayın.

Sus vidas podrían estar en peligro.

Hayatlarınız tehlikede olabilir.

Segundo, haciendo una introspección de sus vidas,

İkincisi, kendi hayatları, olumsuz düşünce şekilleri

Y permitir que entre en nuestras vidas.

kafadan (hemen) karşılaşmıyoruz.

E infelicidades que hay en sus vidas.

veya hayatınızdaki mutsuzluğu attığınızı.

Cada día en nuestras vidas como mujeres.

ve kadınlar olarak bunu her gün yaşıyoruz.

Solo necesitamos cambiar un poco nuestras vidas,

Bizim hayatlarımızı değiştirmemiz gerekiyor.

Y sin embargo, aún domina nuestras vidas.

Ama hâlâ hayatımızı domine ediyor.

Nosotros íbamos a pagarlo con nuestras vidas,

hayatımızla ödeyecektik.

Se perdieron muchas vidas en el accidente.

Kazada çok sayıda canlı kayboldu.

Estábamos en peligro de perder nuestras vidas.

Hayatımızı kaybetme tehlikesi içerisindeydik.

El vidrio blindado ya salvó muchas vidas.

Kurşun geçirmez cam zaten birçok hayatı kurtardı.

Quizá ha habido un momento en sus vidas

Belki hayatınızda, dünyanızın

Casos como estos pueden salvar millones de vidas

Şimdilerde buna benzer olaylar milyonlarca hayat

Los que lleven el control de sus vidas.

yardımcı olma konusunda heyecanlıyım.

Y por una intervención divina en sus vidas.

o kadar çok fazla dua ederek zamanlarını harcıyorlar ki.

Es el acto final de sus cortas vidas.

Kısa ömürlerinin son eylemi bu.

Intentando continuar sus vidas de una manera digerida

Sindirilmiş bir şekilde hayatlarına devam etmeye çalışıyor

Cómo, esencialmente, crear las vidas que sueñan vivir.

adlı şirkete dönüştürdü.

De una manera extraña, nuestras vidas se reflejaban.

Garip bir şekilde, hayatlarımız birbirini yansıtıyordu.

Nuestras vidas están determinadas por nuestro medio ambiente.

Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.

¿Puedes imaginar qué serían nuestras vidas sin electricidad?

Elektriksiz hayatımızın nasıl olacağını düşünebiliyor musun?

Ellos arriesgaron sus vidas en el viaje peligroso.

Tehlikeli yolculukta hayatlarını riske attılar.

Las vidas difíciles hacen a las personas hermosas.

Zor hayatlar güzel insanlar doğurur.

Para enseñar estas técnicas simples, pero que salvan vidas,

güç, kuvvet ve umut tekniklerini öğretmek için

Sientes cuán vulnerables son las vidas de estos animales.

Bu vahşi hayvanların hayatlarının ne kadar hassas olduğunu fark ediyorsun.

La ciencia ha traído muchos cambios a nuestras vidas.

Bilim hayatımızda yaklaşık olarak birçok değişiklik getirmiştir.

Probablemente hay algo que quieren en sus vidas ahora mismo,

Muhtemelen şu anda hayatında olmasını istediğin bir şey vardır

El corazón ha sido un símbolo de nuestras vidas emocionales.

kalp, duygusal hayatlarımızın bir sembolü oldu.

Frente a las oportunidades y los desafíos en sus vidas?

nasıl tepki vereceklerine dair olası çıkarımlar ne olabilir?

Gente que existía en el centro de sus propias vidas.

kendi hayatının merkezinde olan insanları oynamak istiyordum.

Algunas de estas herramientas las podemos adoptar en nuestras vidas,

Bazılarını kendi hayatlarımızda,

Ellos pronto se encuentran en una lucha por sus vidas.

Çok geçmeden kendilerini hayatlarını kurtarmak için savaşırken buluyorlar.

Miel y el chocolate desaparecerán de nuestras vidas también el

bal ve çikolatanın hayatımızdan kaybolması gibi kahve de yok olacak,

La música rodea nuestras vidas como lo hace el aire.

Müzik hayatımızı hava gibi çevreler.

No solo satisfechos con su trabajo sino con sus vidas.

Yalnızca işlerinden değil, yaşamlarından da memnunlar.

Las vidas de los niños pequeños están llenas de miedos.

Küçük çocukların hayatları korku dolu.

EE. UU. y otros países han convertido en delito salvar vidas,

ABD ve başka ülkeler hayat kurtarmayı suç sayıyor

Pidan a todos compartir una historia de sus vidas y experiencia

hayat tecrübelerinden bir hikâye paylaşmalarını söyleyin.

No figuras de cartón plantadas en el fondo de vidas ajenas.

Başkalarının hayatının arka planında duran kartonumsu figürleri değil.

Que tenemos el poder de hacer una diferencia en nuestras vidas,

Bazı dış güçlere başvurmadan,

Que hasta arriesgan sus vidas para reportar violaciones de derechos humanos.

haber yapmak için yaşamını tehlikeye atanlar bile var.

Considerando que pasamos un tercio de nuestras vidas en el trabajo,

Yaşamımızın üçte birini işte geçirdiğimize göre,

Tom y María querían pasar el resto de sus vidas juntos.

Tom ve Mary yaşamlarının geri kalanını birlikte geçirmek istediler.

Se requiere urgentemente entender como los cambios climáticos afectarán nuestras vidas.

İklim değişikliğinin yaşamlarımızı nasıl etkileyeceğini anlamaya acil bir ihtiyaç var.

Nos toca a nosotros mismo darle forma a nuestras vidas y destinos

Bize hayatlarımızı ve kaderlerimizi

El traicionero terreno cobra las vidas de muchas más tropas y animales.

Tehlikeli arazi daha çok asker ve hayvana mezar yeri olmuştu.

Y, de hecho, cuán vulnerables son todas las vidas en este planeta.

Ve bu gezegende hepimizin hayatının ne kadar hassas olduğunu.

Los progresos de la ciencia han aportado grandes cambios a nuestras vidas.

Bilimdeki ilerleme hayatımızda büyük bir değişiklik yarattı.

La conquista de América costó entre 60 y 70 millones de vidas.

Amerika kıtasının fethi 60 ila 70 milyon cana mal oldu.

Tienen un 96 % más de probabilidad de estar satisfechos con sus vidas.

yaşamlarından memnun olma olasılığı %96 daha yüksek.

Dicen sentir ansiedad de que esto pueda de alguna manera afectar sus vidas.

bunun yaşamlarını bir şekilde etkileyeceği kaygısını dile getiriyor.

Estoy invitando a preguntar a los hombres en nuestras vidas cómo se sienten

Hepimizi hayatımızdaki erkeklere şunu sormaya davet ediyorum,

Sin embargo, es masiva y ha mejorado enormemente las vidas de sus ciudadanos.

çok büyük ve vatandaşların hayatlarını muazzam şekilde geliştiriyor.

Conocido y registrado 0.02 segundos vidas por delante del tiempo de la Tierra

Bilinen ve kayıt altına alınan 0.02 saniye Dünya'nın zamanından ileride yaşamaktadır

La guerra en España cobraría, al final, las vidas de 240.000 tropas francesas,

İspanya'daki savaş en sonunda 240.000 Fransız askerine mal olacaktı:

Se casaron, tuvieron hijos, y a lo largo de sus vidas fueron felices.

Evlendiler, çoluk çocuk sahibi oldular ve hayatları boyunca mutlu yaşadılar.

Y llevó a todos los niños al dentista por primera vez en sus vidas.

ve bütün çocukları hayatlarında ilk defa diş hekimine götürdüm.

Él construyó hospitales y ayudó a la gente de África a mejorar sus vidas.

O, hastaneler inşa etti ve Afrika halkının yaşamlarını iyileştirmeye yardımcı oldu.

Sobre lo que satisface a las personas y las hace felices en sus vidas.

son 20-30 yıllık deneysel araştırmayı özetlemeyi amaçlıyordu.

Entonces las pramitas encontraron el lugar más importante entre los misteriosos eventos en nuestras vidas

böylece pramitler hayatımızdaki gizemli olaylar arasında kendine en önemli yeri buldu

El año pasado, los terremotos y los maremotos cobraron más de 6.000 vidas en Filipinas.

Geçen yıl Flipinlerde, depremler ve deprem dalgaları 6000'den fazla kişinin ölümüne sebep oldu.

Hombres y mujeres entre las edades de 25 y 54 tienen las vidas más estresantes.

25 ve 54 yaşları arasındaki erkekler ve kadınlar en stresli yaşamlara sahiptir.

"Enfrentamientos en día de elecciones entre protestantes y la policía cobra al menos 10 vidas más"

Seçim günü, protestocular arasında en az 10 can kaybının daha yaşadığını iddia ediliyor

Un lector vive mil vidas antes de morir, un hombre que no lee nunca solo vive una.

Kitap okuyan biri hayatı boyunca bin farklı hayat yaşarken, hiç kitap okumayan biri sadece tek bir hayat yaşar.

Cientos de persona perdieron sus vidas en el catastrófico accidente de Bhopal. Todavía hoy cientos de miles de personas siguen padeciendo los efectos perniciosos del gas tóxico.

Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.