Translation of "Tuvieron" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Tuvieron" in a sentence and their turkish translations:

Tuvieron éxito.

Başarılı oldular.

- Ellos tuvieron bastante tiempo.
- Ellas tuvieron bastante tiempo.

Onların çok zamanı vardı.

Tuvieron un bebé.

- Bir bebekleri oldu.
- Bebekleri oldu.

Tuvieron muchos hijos.

Birçok çocukları oldu.

Tuvieron un niño.

Onların bir erkek çocuğu vardı.

Ellos tuvieron suerte.

Onlar şanslıydı.

Ellos tuvieron golpes.

- Onların felçleri vardı.
- Felç geçirdiler.

Ellos tuvieron oportunidades limitadas.

Onların kısıtlı olanakları vardı.

Tuvieron una buena cacería.

Onların iyi bir avı vardı.

Ellos tuvieron vidas maravillosas.

Onların harika hayatları vardı.

Ellos tuvieron muchos hijos.

Birçok çocukları vardı.

- Tuvieron muchos hijos.
- Ellos tuvieron varios hijos.
- Ellos tenían varios hijos.

- Birçok çocukları oldu.
- Birçok çocukları vardı.

Los trabajadores tuvieron que trabajar

işçilerin çalışmak zorunda kaldığı

Y tuvieron otra idea novedosa:

Sonra yeni bir fikir daha öne sürdüler:

Todos tuvieron un buen año.

Herkes iyi bir yıl geçirdi.

Tuvieron una pelea de almohadas.

Onlar bir yastık kavgası yaptılar.

Ellos tuvieron una discusión acalorada.

Onlar hararetli bir tartışma yaptılar.

Tuvieron que empezar de cero.

Onlar sıfırdan başlamak zorunda kaldı.

Ellos tuvieron una breve cita.

Onlar kısa bir flört yaşadılar.

Sus esfuerzos tuvieron buenos resultados.

Onun çabaları iyi sonuçlar doğurdu.

tuvieron pequeñas reducciones de la depresión,

Bu yüzden depresyon seviyelerinde çok azalma olmadı.

Como Uds., que probablemente tuvieron obstáculos,

Tıpkı sizin gibi, muhtemelen bazı tersliklerle karşılaştınız,

Tuvieron en cuenta todas las posibilidades.

- Her olasılığı göze aldılar.
- Her olasılığı göz önünde bulundurdular.

Tom y Mary tuvieron que correr.

Tom ve Mary koşmak zorunda kaldı.

- Ellos tuvieron miedo.
- Ellos tenían miedo.

Onlar korktular.

Tuvieron un bebé la semana pasada.

Geçen hafta bir bebekleri oldu.

Tom y Mary tuvieron una pelea.

Tom ve Mary kavga etti.

Ellos tuvieron pocas oportunidades de practicarlo.

Onu uygulamak için birkaç fırsatları vardı.

- Los piratas no tuvieron más opción que rendirse.
- Los piratas no tuvieron más alternativa que entregarse.

Korsanların teslim olmaktan başka seçenekleri yoktu.

- A Tom le tuvieron que amputar el brazo.
- Le tuvieron que amputar el brazo a Tom.

Tom'un kolu kesilmesi gerekiyordu.

- Ellos vivían felices.
- Tuvieron una vida feliz.

Onlar mutlu bir hayat yaşadılar.

Tuvieron que leer el libro muchas veces.

Kitabı defalarca okumak zorunda kaldılar.

Tom y Mary tuvieron un matrimonio arreglado.

Tom ve Mary görücü usulüyle evlenmişti.

Tuvieron un debate sobre el matrimonio igualitario.

Eşcinsel evlilik konusunda bir tartışmaları vardı.

- Tuvieron un accidente.
- Se chocaron.
- Se estrellaron.

Onlar çarptı.

Tom y Mary tuvieron un romance relámpago.

Tom ve Mary'nin bir kasırga romantizmi vardı.

Tuvieron una boda de cuento de hadas.

Onlar bir masal düğünü yaşadılar.

Fueron muy felices y tuvieron muchos hijos.

Onlar mutluydular ve birçok çocukları oldu.

Tom y Mary tuvieron un divorcio desagradable.

Tom ve Mary kötü bir ayrılma yaşadı.

Tuvieron que empujar el coche por turnos.

Arabayı sırayla itmek zorunda kaldılar.

Miembros de mi familia tuvieron tres cirugías menores,

aile bireylerim üç küçük cerrahi müdahale geçirdiler.

Si alguna vez tuvieron que organizar el ropero,

Eğer gardrobunuzu düzenlemeniz gerektiyse,

Nunca tuvieron la oportunidad de ir al colegio,

Onların okula gitme fırsatları olmadı,

Tom y Mary tuvieron una pelea de almohadas.

Tom ve Mary yastık savaşı yaptılar.

Tuvieron que abandonar sus vehículos en la nieve.

Araçlarını karda terk etmek zorunda kaldılar.

Tuvieron que despedir a 300 hombres de la fábrica.

Fabrikada 300 adamı kovmak zorunda kaldılar.

Ayer algunos chicos tuvieron que salir antes de clase.

Dün birkaç çocuk okuldan erken ayrılmak zorunda kaldı.

Solo tuvieron la opción de elegir a sus miembros.

Sadece üyelerini seçebilirlerdi

Todos los empleados tuvieron que memorizar el código de acceso.

Tüm çalışanlar erişim kodunu ezberlemek zorundaydı.

El mes pasado tuvieron un montón de lluvia en Francia.

Geçen ay Fransa'da çok yağmur yağdı.

Tuvieron que llamar a los bomberos para apagar las llamas.

Onlar alevleri söndürmek için itfaiye çağırmak zorunda kaldı.

Muchos empleados tuvieron que ser despedidos debido a recortes presupuestarios.

Birçok işçi bütçe kesintileri nedeniyle işten çıkarılmak zorundaydı.

He encontrado aliados que tuvieron la misma idea, al mismo tiempo,

benimle aynı fikre sahip destekçiler buldum

Pero tuvieron que pagar el precio completo, que era muy caro,

pahalı olan kursun tam ücretini vermek zorundaydılar ve

Tom y Mary tuvieron un niño y lo llamaron Tom Junior.

Tom ve Mary'nin bir çocukları vardı ve ona Tom Junior adını verdiler.

Estos programas tuvieron que ser pagados con los impuestos del pueblo.

Bu programların insanlardan alınan vergilerle ödenmesi gerekiyordu.

A Tom le tuvieron que dar una inyección para el cólera.

Tom bir kolera aşısı yaptırmak zorunda kaldı.

Ahora levanten sus manos si alguna vez tuvieron un día realmente malo

Hiç gerçekten çok kötü bir gün yaşayıp

Pero hay decenas de millones de jóvenes que no tuvieron esa suerte.

Ancak bu kadar şanslı olmayan yüz milyonlarca genç var

Sus tropas tuvieron que ser rescatadas por el cuerpo del mariscal Lannes.

Askerlerinin Mareşal Lannes'ın birlikleri tarafından kurtarılması gerekiyordu.

- Vivieron felices y comieron perdices.
- Vivieron mucho tiempo y tuvieron muchos hijos.

Uzun bir süre yaşadılar ve bir sürü çocuk sahibi oldular.

Todos los niños tuvieron que irse a la cama antes de anochecer.

Çocukların tümü güneş batmadan önce yatağa gitmek zorundaydılar.

Tuvieron que pagar el precio completo para ir a cursos y comunicarse conmigo.

Benimle iletişimde olmak için tam ücreti vermek zorundaydılar.

Se casaron, tuvieron hijos, y a lo largo de sus vidas fueron felices.

Evlendiler, çoluk çocuk sahibi oldular ve hayatları boyunca mutlu yaşadılar.

Los guardas tuvieron suerte. Esta vez el sonido de un disparo lo logró ahuyentar.

Görevliler şanslıydı, bu seferlik silah sesi onu korkutup kaçırmaya yetti.

- Mis padres tuvieron un matrimonio arreglado.
- El de mis padres fue un matrimonio concertado.

Annem-babam görücü usulü evlilik yaptı.

Sus amigos tuvieron que ponerle un candado al congelador para evitar que ella comiese helado.

Dondurma yememesi için arkadaşları buzdolabına asma kilit takmak zorunda kaldılar.

Por un mes no cayó ni una sola gota de agua, así que tuvieron que cavar un pozo.

Bir aydır bir damla yağmur düşmedi. Bu yüzden bir kuyu kazmak zorunda kaldılar.

En la reciente votación de Maduro, los venezolanos no tuvieron voz con respecto a si la asamblea debería existir.

Maduro'nun bu oylamasında, Venezüellalılar meclisin var olup olmaması hakkında bir söz sahibi değildi

Ella le compró un perro. Sin embargo, él era alérgico a los perros, de modo que tuvieron que regalarlo.

Ona bir köpek aldı. Ancak, o köpeklere alerjisi vardı, bu yüzden birine vermek zorunda kaldı.

Parece que los aviones de la marina tuvieron un grave desatino con la navegación y bombardearon sus propias tropas por error.

Donanma jetlerinin navigasyonda önemli bir bozumu vardı ve onlar yanlışlıkla kendi askerlerini bombaladılar gibi görünüyor.