Translation of "Salvar" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Salvar" in a sentence and their turkish translations:

E incluso salvar vidas.

ve hatta hayat kurtarabilir.

¿Podemos salvar el planeta?

Gezegeni kurtarabilir miyiz?

Quería salvar a Tom.

Tom'u kurtarmak istiyordum.

Debéis salvar a Tom.

- Tom'u kurtarmalısın.
- Tom'u korumalısın.

Pero no se pudo salvar

fakat kurtarılamadı

Tenemos que salvar nuestro futuro.

Geleceğimizi kurtarmamız lazım

Gracias por salvar mi vida.

Hayatımı kurtardığın için teşekkürler.

¿Cómo podemos salvar la Tierra?

Dünyayı nasıl kurtarabiliriz.

Traté de salvar a Tom.

Tom'u kurtarmaya çalıştım.

Vine a salvar a Tom.

Tom'u kurtarmak için geldim.

Tom intentó salvar a Mary.

Tom, Mary'yi kurtarmaya çalıştı.

Estaba intentando salvar a Tom.

Tom'u kurtarmaya çalışıyordum.

- Sólo la paz puede salvar al mundo.
- Sólo la paz puede salvar el mundo.

Sadece barış dünyayı kurtarabilir.

Nuestro objetivo es salvar nuestro futuro.

Amacımız geleceğimizi kurtarmak

Tenía que salvar a la princesa.

O, prensesi kurtarmak zorundaydı.

Ellos murieron intentando salvar a otros.

Onlar başkalarını kurtarmaya çalışırken öldüler.

¿Salvar la vida de miles de millones,

Milyarlarca can kurtarmak,

Mario no logró salvar a la princesa.

Mario prensesi kurtaramadı.

Dan no pudo salvar a los rehenes.

Dan rehineleri kurtarma işinde başarısız oldu.

Sólo la paz puede salvar el mundo.

Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.

Casos como estos pueden salvar millones de vidas

Şimdilerde buna benzer olaylar milyonlarca hayat

¿nos tocará microfinanciar para salvar a quienes amamos?

kitlesel fon yaratmak zorunda mı kalacağız?

Si donas un órgano, podrás salvar una vida.

Organ bağışlarsanız, bir hayat kurtarabilirsiniz.

Ni la muerte te puede salvar de mí.

Ölüm bile seni benden kurtaramaz.

Tom cree que él puede salvar el mundo.

Tom dünyayı kurtarabileceğini düşünüyor.

Tom arriesgó su vida para salvar a Mary.

Tom Mary'yi kurtarmak için hayatını riske attı.

Si donas un órgano, podrías salvar una vida.

Organ bağışlarsanız, bir hayat kurtarabilirsiniz.

Su trabajo era salvar la vida de las personas.

Mesleği insanların hayatını kurtarmaktı

Hicimos todo lo que pudimos para salvar al niño.

Çocuğu kurtarmak için elimizden geleni yaptık.

Tom es el único que puede salvar al mundo.

Tom dünyayı kurtarabilecek tek kişi.

Es una oportunidad, en verdad , de salvar una vida.

gerçekten hayat kurtarmak için bir fırsat.

Ella dio sangre para poder salvar a su hermana

O, kız kardeşini kurtarmak için kan verdi.

Él dio sangre para poder salvar a su hermano

O, erkek kardeşini kurtarmak için kan verdi.

Ella donó sangre para poder salvar a su hermano.

O kardeşini kurtarmak için kan verdi.

- Tengo que salvar como sea al niño que se está ahogando.
- He de salvar al niño ahogado por todos los medios.

Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.

Ahora él ve a alguien que vale la pena salvar.

kurtarmaya değecek birini görüyor.

No hay nada que podamos hacer para salvar a Tom.

Tom'u kurtarmak için yapabileceğimiz hiçbir şey yok.

Lo único que la puede salvar ahora es tu amor.

Aşkından başka hiçbir şey onu kurtaramaz artık.

¿Sería ético sacrificar a una persona para salvar a muchas?

Birçok kişiyi kurtarmak için bir kişiyi feda etmek etik olur muydu?

Solo una operación urgente puede salvar la vida del paciente.

Sadece bir acil operasyon hastanın hayatını kurtarabilir.

En este momento solo un hijo puede salvar mi matrimonio.

Şu anda evliliğimi yalnızca bir çocuk kurtarabilir.

EE. UU. y otros países han convertido en delito salvar vidas,

ABD ve başka ülkeler hayat kurtarmayı suç sayıyor

El soldado se sacrificó para salvar la vida de su amigo.

Asker arkadaşının hayatını kurtarmak için kendini feda etti.

El médico hizo todo lo que pudo por salvar al chico herido.

Doktor yaralı çocuğu kurtarmak için çok çalıştı.

El soldado ofreció su propia vida para salvar la de su amigo.

Asker kendi hayatı pahasına arkadaşını kurtardı.

Creo que todo el mundo debe hacer esfuerzos para salvar la naturaleza.

Sanırım doğayı korumak için herkes çaba göstermek zorunda.

Él fue visto como un héroe por salvar la vida de su amigo.

O, arkadaşının hayatını kurtardığı için bir kahraman olarak kabul edildi.

Bill se zambulló en el río para salvar al chico que se ahogaba.

Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.

Tom murió tratando de salvar a un niño de un edificio en llamas.

Tom yanan bir binadan bir çocuğu kurtarmaya çalışırken öldü.

Este tipo es realmente débil. No puede tomar una decisión para salvar su vida.

Bu adam gerçekten karaktersiz. Hayatını kurtarmak için bir karar veremedi.

Saber en dónde está la salida de emergencias en un hotel te puede salvar la vida.

Bir otelde yangın kaçışının nerede olduğunu bilmek hayatınızı kurtarabilir.

¿Es posible cambiar el pasado? ¿Podemos viajar en el tiempo para salvar a nuestros seres queridos que perdimos?

Geçmişi değiştirmek mümkün mü? Kaybettiğimiz sevdiklerimizi kurtarabilmek için zaman yolculuğu yapabilir miyiz?

A pesar de su propia salud deficiente a raíz de la retirada, Berthier trabajó duro para salvar los

Geri çekilmenin ardından kendi sağlığının kötü olmasına rağmen Berthier , ordunun kalıntılarını

- Tom perdió la vida al tratar de salvar a Mary.
- Tom se murió tratando de rescatar a Mary.

Tom Mary'yi kurtarmaya çalışırken öldü.

Tom desearía haber tenido el valor de saltar al río y salvar al bebé que se había caído.

Tom nehre atlama cesaretinin olmasını ve düşen bebeği kurtarmayı istemişti.

Tom hizo todo lo que estuvo a su alcance para salvar a los niños atrapados en el edificio en llamas.

Tom yanan binada sıkışmış çocukları kurtarmak için gücü dahilinde her şeyi yaptı.

- El padre dio la propia vida para salvar la de la hija.
- El padre entregó su vida para proteger a su hija.

Baba kızının canını kurtarmak için kendi canını verdi.